Sosyal Medya

Bir Kitap: Batı Müslümanları nasıl canavarlaştırdı?

Geniş bir literatür taraması yaparak, Ortaçağ anlatılarından tutun, Rönesans resimlerine, Shakespeare’in tiyatrolarından, gotik korku romanlarına ve hatta Hollywood filmlerine kadar her yerde bu canavarlara rastlamanın mümkün olduğunu gösteriyor yazar Arjana.



Tercümesini M. Murtaza Özeren’in, editörlüÄŸünü Dilara Yabul’un yaptığı bu kitap Ketebe Yayınları’ndan geçtiÄŸimiz ay çıktı. Biz de literatüre önemli bir katkı saÄŸlayan bu kitap hakkında hâlihazırda Western Kentucky Üniversitesi Potter College of Arts and Letters’ta görev yapan yazarı Sophia Rose Arjana ile çevirmeni ve editörü olarak bir söyleÅŸi gerçekleÅŸtirdik
 
Batı tahayyülünde Müslümanların canavar olarak görülmesi çok ilgi çekici bir konu. Ve kitabınız literatürde önemli bir boÅŸluÄŸu dolduruyor. Böyle bir kitap yazma fikri nasıl doÄŸdu?
 
Bu kitap aslında muhayyel Müslüman canavarların tarihi hakkındaki doktora çalışmalarıma dayanıyor. Doktoramı Denver Üniversitesi’nde yaptım. Bu fikrin ortaya çıkması aslında tamamen tesadüfen gerçekleÅŸti: Lisansüstü öÄŸrencilerinin tez konularını daraltma (odaklama) konusunda hazırlanmış bir doktora dersi alıyordum. Bir gün bu dersi veren profesör yerine kocası derse geldi.
 
Ona, Batı söyleminde Müslüman erkeklerin insan-dışılaÅŸtırılması konusu ile ilgilendiÄŸimi söyledim. Esasında bu konu çok geniÅŸ kapsamlı. O da bana Timothy Beal’in Religion and Its Monsters [Din ve Canavarları] isimli kitabını okuyup okumadığımı sordu. Sonrasında bu kitabı okuyunca çalışmam gereken konunun bu olduÄŸunu fark ettim. Timothy Beal’ın kitabını önerdiÄŸi için o beyefendiye minnettarım.
 
Kitabınızda çok uzun bir zaman dilimini ve geniÅŸ bir coÄŸrafyayı ele alıyorsunuz. Bu kadar uzun zaman boyunca, dünyanın farklı yerlerinde Müslümanların canavar olarak tahayyül edilmesinin nedeni nedir?
 
Bu ilginç bir soru. Batı ve Ä°slam, toprak ve kaynaklar bakımından birbirleriyle hep rekabet içerisinde olmuÅŸtur. Bana göre, bu durum Müslümanların neden “Öteki” olarak görüldüÄŸünün cevabını kısmen de olsa veriyor. Ayrıca bu canavarların yaratılmasında farklı görünen ya da konuÅŸan kiÅŸilere karşı duyulan korku ve kaygının da etkili olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
 
Western Kentucky Üniversitesi Potter College of Arts and Letters’ta görev yapan yazarı Sophia Rose Arjana
 
Özellikle Müslüman canavarların üretiminde bu konu çok önemli. Eskiden, Avrupa ve Hristiyanlığın alanı dışında olan herkes canavarlaÅŸtırılarak temsil edilirdi. OrtaçaÄŸ’ı bir düÅŸünelim. Yahudiler içsel Öteki olarak görüldüler (ki bu durumdan kitabımda bahsediyorum), Müslümanlar (Sarazen, Türk ve MaÄŸribiler dâhil) ve Afrikalılar ise genellikle dışsal Öteki olarak görüldüler.
 
Bu kitapta incelediÄŸim uzun zaman dilimi ve geniÅŸ coÄŸrafya nedeniyle, çalışma alanımı baÅŸka ÅŸekillerde daraltmak zorunda kaldım. Özellikle, vücudu normal insandan farklı, uÄŸursuz (ya da korkunç ve ÅŸiddet içeren ÅŸeyler yapan) ve canavar olduÄŸu tenlerinden ve vücutlarındaki bazı uzuvlardan belli olan spesifik bir canavar türüne odaklanmam gerekti. BaÅŸlangıçta çalışmamı bu ÅŸekilde sınırlandırdığım için de bu canavar türünün serencamını 1400 yıl boyunca takip etmem mümkün oldu.
 
Kitabınızda Türk canavarlar için ayrı bir bölüm açıyorsunuz. Türk canavarların diÄŸerlerinden ayrı olarak kategorileÅŸtirilmesinin sebebi nedir?
 
Müslüman canavar bazı akademisyenlerin antropoloji dedikleri ÅŸeye sahiptir, yani tarihe. Müslümanların hatırı sayılır sayıdaki olumsuz imge ve temsilleri, gerçekte olmayan ancak insanların zihinlerinde/hayallerinde varlığını sürdüren bir figür yarattı. Aynısı, diÄŸer marjinalleÅŸmiÅŸ ya da aÅŸağılanmış topluluklarda da görülmüÅŸtür.
 
Edward Said, muhayyilenin kendisine has bir gücü olduÄŸundan bahseder, bu diÄŸerleri hakkında yarattığımız bir gerçekliktir. Tabii ki her toplulukta kötü insanlar vardır. Ancak bu, tüm toplumu aÅŸağılık olarak addetmekten oldukça farklı bir ÅŸey. Bu hikâyeyi daha önce Yahudiler, Afro-Amerikalılar ve göçmenler konusunda gördük.
 
CanavarlaÅŸtırılan “öteki” kadınların Batı tahayyülünde nasıl yer bulduÄŸunu anlatabilir misiniz?
 
Erkeklere nazaran daha az sayıda kadın Müslüman canavar var. Ben bunun kısmen cinsiyet ve cinsiyetçi ÅŸiddetten duyulan korkuyla açıklanabileceÄŸini düÅŸünüyorum. Erkekler cinsel saldırı ve fiziksel güçlerinden dolayı daha korkutucu olabilir. Bu yüzden filmlerde canavarlar genellikle erkektir.
 
OrtaçaÄŸ Müslüman canavarları söz konusu olduÄŸunda, bunların birçoÄŸu cinsel anlamda korkutucu, grotesk ya da dehÅŸetli canavarlardır. Kitapta bu karakterizasyondan ve bu yaratıkların Hazreti Peygamber ile baÄŸlantılı olan ya da ondan ilham alan mitolojilerle alakalı olduÄŸundan bahsediyorum.
Tabii ki kadınlar çok daha az tehdit arz ediyorlar ve bu kitapta ayrıntılı bir ÅŸekilde gösterdiÄŸim gibi birtakım kadın Müslüman canavarlar var olsa da, sayıları erkeklere nazaran oldukça az. Müslüman kadınlar daha tipik olarak, akademisyenlerin cinsiyetçi oryantalizm olarak adlandırdıkları, genç kızların ve kadınların baÅŸtan çıkarıcı, bazen de cinsel anlamda güçlü, ancak en nihayetinde erkeÄŸin tahakkümü altında oldukları ÅŸeyin bir parçası olmuÅŸlardır. Özellikle sömürgeleÅŸtirilmiÅŸ kadınlar, genellikle, siyasi güçle ele geçirilmiÅŸ baÅŸka bir alan gibi, tüketilebilir nesneler olarak görülmüÅŸtür.
 
 
Kitabınızı “Müslüman canavarlar arÅŸivi” olarak tanımlıyorsunuz. Bu arÅŸivi kuran canavarların OrtaçaÄŸ’da doÄŸaüstü özellikleri, günümüzde ise inançları ve “farklı görünüÅŸleri” üzerinden ötekileÅŸtirilme süreci hakkında neler söyleyebilirsiniz?
 
AraÅŸtırmam sırasında fark ettiÄŸim ve ÅŸaşırdığım ÅŸeylerden biri bu canavarların soyunun modern zamanlarda tükenmemesiydi.
 
Yıllar önce bu çalışmaya baÅŸladığımda ve bu kitabı yazdığımda, rasyonalizm çağının baÅŸlaması ile birlikte insanların artık bu nevi canavarlar tahayyül etmeyi ve üretmeyi bırakmış olacağını zannetmiÅŸtim.
 
Bunun yerine, canavarların muhayyilenin bir parçası olmaya devam ettiÄŸini ama biçim deÄŸiÅŸtirdiÄŸini fark ettim. Bir anlamda canavarların görünümleri zamana uygun hâle gelmiÅŸti.
 
OrtaçaÄŸ’da Müslümanlar canavarlar köpek baÅŸlı insanlar ve Sarazen canavarlar (dehÅŸet verici devler ve yamyamlar) gibi tahayyül ediliyordu. Bu durum klasik dönem canavarları ve öteki insanların bedenleri hakkında duyulan korkuyu yansıtmaktadır. Köpek baÅŸlı adamın hem Yahudi hem de Müslüman versiyonları vardır. Kara Sarazen de Müslüman, Yahudi ve Afrikalıyı temsil eden melez bir canavardır, yani baÅŸlıca canavarların hepsi tek bir korkunç yaratıkta birleÅŸtirilmiÅŸtir. Daha sonra, canavarlar tamamen doÄŸaüstü olmaktan saf kötülere, yani Hristiyan azizlere iÅŸkence yapan Türk canavarlara veya daha yakın zamanda gotik korkuda, Avrupa’daki etnik kaygıları temsil eden vampirler ve mumyalara evrilmiÅŸtir. Tüm bunların hepsini kitapta detaylı bir ÅŸekilde anlatıyorum.
 
Kitabınızda ele aldığınız canavarlaÅŸtırma süreci ile bilhassa son yirmi yıldır dünyanın gündeminde olan Ä°slamofobi arasındaki farkı açıklayabilir misiniz?
 
Akademisyen Todd Green’in Ä°slamofobi tanımı çok güzel ve yerinde. Bu tanım, Müslümanlardan duyulan irrasyonel korku ve nefrete odaklanıyor. Ben onun bu deÄŸerlendirmesine katılıyorum.
 
 
Todd Green çaÄŸdaÅŸ Ä°slamofobi hakkında uzman olan, yaÅŸayan en iyi akademisyenlerden birisi. Todd’un ayrıca Ä°slamofobi’nin beyaz olmakla ilintili olarak beyaz üstünlüÄŸüyle ve milliyette kendine yer bulduÄŸu fikrine katılıyorum. Avrupa ve Kuzey Amerika’daki araÅŸtırmacılar bu konu hakkında kapsamlı pek çok eser kaleme aldılar ve almaya da devam ediyorlar.
 
Ä°slamofobi, kitapta anlattığım uzun zaman diliminde geçerli olan Müslüman karşıtı söylemden biraz daha farklı bir ÅŸey. Müslüman karşıtı söylem genel olarak bedensel farklılıklardan duyulan kaygı ile baÄŸlantılı. Eskiden kimlik sıklıkla etnik köken yoluyla açıklanırdı. Ancak modern görüÅŸte ırk farklı bir ÅŸekilde açıklanmaktadır.
 
Ayrıca, canavarlar ve doÄŸaüstü olaylarla ilgili inanılan ÅŸeyler, artık çoÄŸu modern insanın yaÅŸamının bir parçası olmaktan çıkmıştır. SöyleyeceÄŸim son ÅŸey ÅŸu: Bu iki sorun -Müslüman canavarlar ve modern Ä°slamofobi- insan komÅŸumuz için anlayış ve ÅŸefkat eksikliÄŸine dayanan daha geniÅŸ bir kimlik politikası tarihinin parçasıdır.
 
 
SöyleÅŸi: Dilara Yabul-Murtaza Özeren / Kaynak: Nihayet Dergi
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.