Sosyal Medya

Tercüme Haber

Tercüme Haber: Barak Obama ve parçalanan Yeni Bir Ortadoğu umudu

Eski ABD Başkanı Barack Obama, "Vadedilmiş Toprak" adlı yeni kitabında anlatacak çok şeyi olduğunu söylüyor. Öyle ki, başkanlık hikayesini neden 900 sayfalık tek bir ciltte anlatamadığını açıklama ihtiyacı duyuyor.



Obama, "Daha yetenekli bir yazarın bu hikayeyi daha kısa bir ÅŸekilde anlatmanın bir yolunu bulabileceÄŸinin acı verici bir ÅŸekilde farkındayım" diyor fakat Beyaz Saray'da geçirdiÄŸi 8 yılda aldığı kararlar için "baÄŸlam saÄŸlama" ihtiyacı görevdeki her dönem için bir cilt yazmayı gerekli kılıyordu. 59 yaşındaki Obama’nın baÅŸkanlığının muhasebesini okurken gücün ve ihtiÅŸamın ardında ne olduÄŸunu açıklamak –okuyucuya Amerika BirleÅŸik Devletleri baÅŸkanı olmanın nasıl bir his olduÄŸunu anlama fırsatı sunuyor- ve aynı zamanda yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek için ne kadar çırpındığını hissedebiliyorsunuz.

Destekçilerinin Obama’yı demokrasi ve özgürlüÄŸün büyük kahramanı olarak gördüÄŸü ölçüde muhalifleri de onu bir baÅŸarısızlık olarak görüyor. SeçildiÄŸi günlerde, kendisinden önceki baÅŸkanın terörle mücadele politikalarını "düzeltme" sözü vererek dış politikaya görkemli bir giriÅŸ yapmıştı. Küba'daki ABD askeri hapishane kampı Guantanamo Körfezi'ni kapatma sözü vermiÅŸti. Ki orası hala açık. Terörle mücadeleyi ise "düzeltmek" yerine, ABD güçleri tarafından iÅŸgal edilen bölgelerdeki "kirli savaÅŸları" hızlandırdı. Selefi George W. Bush'tan daha fazla sayıda insansız hava saldırısı düzenledi ve bu saldırılar diÄŸer yerlerle birlikte Afganistan, Somali ve Yemen'de binlerce ölümle sonuçlandı.

Sonra bir dizi devrimin ve ardından ÅŸiddetli karşı devrimlerin olduÄŸu Arap Baharı geldi. Muhalifleri, bölgeyi 2008'de göreve baÅŸladığı zamandan çok daha kötü bir durumda bıraktığını söylüyor. Obama'nın Suriye Devlet BaÅŸkanı BeÅŸar Esed'i muhaliflere karşı Åžam yakınlarında sinir gazı kullandığı için cezalandırmama kararı -ki Obama bunun "kırmızı çizgi" olduÄŸunu belirtmiÅŸti- sonsuza dek mirasında bir leke olarak kalacak. Jeopolitik açıdan, Obama'nın Suriye'deki eylemsizliÄŸi Amerika'nın küresel sahnedeki itibarını azalttı. Bu da Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin'in Esed rejimini istikrara kavuÅŸturmasını saÄŸladı. Ayrıca, Ä°srail'in Filistin iÅŸgalini sona erdirmek bir yana dursun, sömürge devletinin illegal yerleÅŸimleri inÅŸa etmeye ve geniÅŸletmeye devam etmesini engelleyemediÄŸini de söylemem gerek.

Beyaz Saray'da geçirdiÄŸi ilk dört yılında OrtadoÄŸu'daki önemli zamanlarla ilgili düÅŸüncelerini paylaÅŸan Obama, baÅŸarısızlıkları konusunda mantıklı olduÄŸu kadar bölgenin karşı karşıya olduÄŸu zorluklar konusunda da dürüst görünüyor. Ä°nsanların "umudunu" bu ÅŸekilde yükselten Obama, mirasının her zaman ilk baÅŸta kendisine koyduÄŸu ulaşılmaz hedeflerle deÄŸerlendirilecek olduÄŸunu belirtiyor. Ona göre, bu hedefler Ocak 2011'de herkesi ÅŸaşırtan halk ayaklanmasından dolayı ulaşılamazdı. ABD BaÅŸkanının gücünün sınırları yüzünden ulaşılamazdı. Dış politika alanı "dağınık" olduÄŸu için ve sürekli olarak insan hakları ile istikrarı birbiriyle yarıştıran Amerika'nın "çeliÅŸkili" çıkarları yüzünden ulaşılamazdı.

Obama'nın 2009'daki "Kahire konuÅŸması"  ABD ile Arap ve Müslüman dünya arasındaki iliÅŸkileri yeniden tahsis etmek amacıyla yapılmıştı. Obama “naif” olmakla suçlanmasını kabul ettiÄŸi konuÅŸmasını “Orta DoÄŸu’yu bir gecede deÄŸiÅŸtiremezdi ancak Amerika’nın dış politika mekanizmasını doÄŸru yöne yönlendirebilirdi.” ÅŸeklinde açıklıyor.

Obama'ya göre ABD'nin OrtadoÄŸu ile iliÅŸkilerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Bu gereklilik yalnızca kendisinin seleflerinin Irak'ı feci ÅŸekilde iÅŸgalinden deÄŸil aynı zamanda Amerika'nın bölgedeki özgürlük ve demokrasinin altını oyan sicilinden de kaynaklanıyordu. Kahire'de ABD BaÅŸkanı, Arap halkına ve onların yöneticilerine Amerika'nın bundan böyle insan hakları ve istikrar arasında yanlış bir seçim yapmayacağı ve iktidarı boyunca yeni bir sayfa açtığı mesajını göndermeyi umuyordu.

"En az yarım yüz yıldır, ABD'nin Orta DoÄŸu'daki politikası istikrarı korumaya, petrol kaynaklarımızdaki kesintileri önlemeye ve düÅŸman güçlerin (ilk olarak Sovyetler sonra Ä°ranlılar) nüfuzunu geniÅŸletmesini engellemeye odaklanmıştı." 11 Eylül saldırısından sonra "diktatörleri müttefikimiz haline getiren" baÅŸarısız mantığı desteklemek için "terörle mücadele ön plana çıktı" diye de ekliyor.

Obama, yönetiminin istikrar ve insan hakları arasında yanlış bir seçim olarak ortaya çıkan bu tür "kaderciliÄŸe" karşı direnebileceÄŸini umuyordu. OrtadoÄŸu hükümetlerini "reform isteyen vatandaÅŸlarının seslerini dinlemeye" teÅŸvik eden Kahire konuÅŸması, geçmiÅŸten bir kopuÅŸ anlamına geliyordu. Bir sıfırdan baÅŸlama ihtiyacını vurgulayan Obama, baÅŸkanlığının ilk günlerinde yönetimdeki üç üst düzey yetkilinin BaÅŸkanlık AraÅŸtırma Direktifi için hazırladığı taslakla ABD’nin OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika’daki istikrar konusundaki çıkarlarının otoriter rejimlere verdikleri fütursuz desteklerden olumsuz etkilendiÄŸini belirten bir sunum yaptığını açığa vuruyor.  "Amerika'nın dış politika mekanizmasını doÄŸru yöne yönlendirmeye baÅŸlıyorduk" fakat bölgedeki olaylar tahmin edilemez bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸti. Tunus'ta protestolar patlak verirken, onun temel düÅŸüncesi "KeÅŸke zamanlamamız biraz daha iyi olsaydı" olmuÅŸtu.

Ocak 2011'de Obama Ulusa SesleniÅŸ konuÅŸmasını kullanarak "Bu gece dürüst olalım: Amerika BirleÅŸik Devletleri Tunus halkının yanındadır ve tüm insanların demokratik amaçlarını desteklemektedir."  Yüksek fikirli ideallerinin bir teste tabi tutulduÄŸunu ve yetersiz kaldığında bunun çabalama eksikliÄŸinden kaynaklanmadığını itiraf ediyor. BaÅŸ danışman Samantha Powers, onun "insan hakları ajandasına" olan baÄŸlılığını sorguladığında ve niçin Mısır CumhurbaÅŸkanı olan Hüsnü Mübarek'e 1981'den beri yürürlükte olan "olaÄŸanüstü hal yasasını" kaldırması için talimat verdiÄŸini sorduÄŸunda ÅŸu ÅŸekilde cevap verdi: "Abd hükümetinin okyanus gemisi bir sürat teknesi deÄŸildir. EÄŸer bölgeye yaklaşımımızı deÄŸiÅŸtirmek istiyorsak zaman içinde geliÅŸen bir stratejiye ihtiyacımız var. Pentagon'dan ve istihbarattan destek almalıyız. Bölgedeki müttefiklerin uyum saÄŸlamalarına zaman tanımak için stratejimizi düzenlemeliyiz."

Arap Baharı'nı ele alma ÅŸeklinde çeliÅŸkilerin olduÄŸunu kabul eden Obama, Beyaz Saray'ın Mısır ve Bahreyn konularındaki zıt görüÅŸlerine iÅŸaret ediyor. BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed'in korkusuna raÄŸmen Obama, Mısır cumhurbaÅŸkanına açıkça karşı çıktığını ve Mübarek'in devrilmesini kaçınılmaz hale getirdiÄŸini hatırlatıyor. Elinden gelenin en iyisini yapmasına raÄŸmen, Bahreyn'de Kral Hamad Bin Ä°sa El Halide tarafından acımasız bir ÅŸekilde bastırılan protestocularaysa aynı destek saÄŸlanmadı. "Görünen tutarsızlığı açıklamanın dünyanın dağınık bir yer olduÄŸunu kabul etmekten baÅŸka zarif bir yolu yoktu; dış politikayı yürütürken sürekli olarak çatışan çıkarları, önceki yönetimlerin seçimleriyle ÅŸekillenen çıkarları ve o anın beklenmedik durumlarını dengelemek zorunda kaldım."

Libya'da Muammer Kaddafi'ye karşı hava saldırısı emrini verdiÄŸinde de benzer çeliÅŸkiler söz konusuydu fakat aynı ÅŸeyi Suriye'de Esed'e karşı yapmayı reddetti. "Ekibim ve ben ABD'nin Suriye ve Bahreyn'deki olayları nasıl etkileyebileceÄŸi konusunda uÄŸraÅŸarak saatler harcadık." diyor. "Seçeneklerimiz acı verici bir ÅŸekilde kısıtlıydı." Washington, Mısır'a karşı sahip olduÄŸu aynı ekonomik, askeri veya diplomatik baskı gücüne sahip deÄŸildi.

Washington'un Siyonist devlete baskı uygulayacak pek çok yolunun olduÄŸu Ä°srail ile ABD iliÅŸkileri söz konusu olduÄŸunda bu tür bir sorunun varlığı söz konusu deÄŸildi. Obama, yıllarca gözmezden gelinen Filistin'i ABD gündemine geri koymak istediÄŸinde diretiyordu. Bush yönetiminin Irak'a, Afganistan'a ve terörle mücadeleye odaklanması baÅŸka herhangi bir ÅŸey konusunda endiÅŸelenmek için çok az bir alan bırakmıştı.

Obama niçin bu denli zorlu bir görevle karşılaÅŸtı? Obama'nın kesinlikle sözde barış sürecini baÅŸlatacağını zannettiÄŸi bir planı vardı. "Demir Kubbe" savunma sistemini önererek ve milyarlarca pound yardımı garanti ederek "Ä°srail'in güvenliÄŸini garanti eden bir kararlılık" sunarak en azından yerleÅŸimlerin dondurulmasında ısrar edecek kadar iyi niyet kazanabileceÄŸini zannetti. Ancak kısa sürede Ä°srail ile uÄŸraÅŸmanın baÅŸka herhangi bir ülkeyle uÄŸraÅŸmaktan farklı olduÄŸunu anladı. "Kırılgan bir koalisyon hükümetine baÅŸkanlık etmiÅŸ bir Ä°srail baÅŸbakanıyla politika farklılıkları, BirleÅŸik Krallık, Almanya, Fransa, Japonya, Kanada veya diÄŸer yakın müttefiklerimizle iliÅŸki kurduÄŸumda olmayan bir iç siyasi bedele neden oldu." Ä°srail'in yasadışı yerleÅŸimleri dondurması gerektiÄŸi konusundaki ısrarı üzerine aldığı tepkiye iÅŸaret ediyor.

Ä°srail yanlısı lobi açıkça onun için bir baÅŸ belası oldu. "Ä°srail'e sarsılmaz ABD desteÄŸi saÄŸlamaya adanmış güçlü bir iki partili örgüt" olarak tanımlayarak "her iki partinin üyelerinin de Amerikan Ä°srail Halkla Ä°liÅŸkiler Komitesi (AIPAC) konusunda endiÅŸeli" olduklarını söylüyor.  Ä°srail lobisiyle karşı karşıya gelmenin zorluklarına iÅŸaret eden Obama ÅŸöyle söylüyor: "AIPAC'ın nüfuzu, ülkedeki neredeyse bütün kongre bölgelerinde geçerli olabilirdi. Ayrıca ben de dahil olmak üzere Washington'daki hemen hemen her politikacı AIPAC üyelerini ana destekçileri ve bağışçıları arasında sayardı."

Eski baÅŸkan kısa bir süre sonra "Ä°srail'in politikalarını yüksek sesle eleÅŸtirenlerin, Ä°srail karşıtı -ve muhtemelen anti-semitist- olarak etiketlenme risklerinin olduÄŸunu ve "bir sonraki seçimde iyi finanse edilmiÅŸ bir rakip ile" karşı karşıya geldiklerini fark etti. Bu mücadelenin boyutu, kendi parti üyelerinin kendisine kızgın olduÄŸunu fark ettiÄŸinde daha da açığa çıktı. Obama, Kongre'nin huzur bir demokrat üyesinin ÅŸikayeti üzerine Ben Rhodes ile yaptığı konuÅŸmayı hatırlatıyor. Obama, Kongre üyesini sakinleÅŸtirmek için yarım saat telefon görüÅŸmesi yapmış olan Rhodes'e "Onun yerleÅŸimlere karşı olduÄŸunu sanıyordum" demiÅŸti. Rhodes ise ÅŸöyle yanıt vermiÅŸti: YerleÅŸimlere karşı fakat yerleÅŸimleri gerçekten durdurmak için bir ÅŸeyler yapmamıza da karşı. 

Bu kitapta Obama, geriye dönerek OrtadoÄŸu'daki umut ve gerçeklik arasındaki boÅŸluÄŸa bakıyor. Kendisinin yapmış olduÄŸu gibi beklentileri yükseltince hayal kırıklığı olmasının kaçınılmaz olduÄŸu gerçeÄŸine teslim olmuÅŸ görünüyor. En azından bana göre Obama, ABD baÅŸkanının gücü konusunda ilk seçildiÄŸi zamana göre daha kuÅŸkucu bir ÅŸekilde görevden ayrıldığı açıkça görülüyor.

Bununla birlikte, baÅŸarısızlığı yüksek fikirli bir retorikten kaynaklı yanlış umudun bir ürünü olmaktan çok sahip oldukları görevlerin en yüksek deÄŸerlerini korumak için seçilen kurumlardaki politikacıların yolsuzluklarının ve kendilerine hizmet etmelerinin bir sonucudur. Obama “Geriye dönüp baktığımda” diyor, Ä°srail Filistin çatışmasında iz bırakmadaki baÅŸarısızlığından bahsederken“… bazen liderlerin belirli kiÅŸisel özelliklerinin tarih taramasında ne kadar fark yarattığına dair o asırlık soruyu düÅŸünüyorum.”

Bu aynı zamanda, ABD’nin olmak istediÄŸi kadar önemli olmadığını duyacağımız bir itiraf olabilir. Daha radikal olmak gerekirse, belki de, dünyanın geri kalanını öyle olduÄŸuna ikna ettiÄŸi kadar önemli deÄŸildir. Bu da küresel politikaları düÅŸünüp taşındığımız bu çalkantılı dönemde bizi ciddi bir ÅŸekilde düÅŸünmeye itmeli.

Müellif: Nasim Ahmed / Kaynak: The Midlle East Monitor Haber Ajansı

Mütercim: AyÅŸe Bilge / DüÅŸünce Mektebi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.