Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Halikarnas Balıkçısı'nın baba katili olma hikayesi

Türk edebiyatının büyük ismi Cevat Şakir Kabaağaçlı 13 Ekim 1973 senesinde hayatına gözlerini yumdu. Belki de Cevat Şakir'in hayatına dair en sıra dışı muamma İstiklal Mahkemesi'nden, Ali Çetinkaya gibi bir hâkimin elinden, nasıl kurtulduğuydu



KabaaÄŸaçlızâdeler, soyu Antalya vilayetinden Elmalılara uzanan güçlü bir aileydi. Devlet iÅŸlerinde birçok önemli vazifeler üstlenen ailenin en parlak dönemi Ahmet Cevad PaÅŸa'nın sadrazam olarak atanmasıyla olacaktı.

Cevad PaÅŸa'nın kendisinden yaÅŸça küçük kardeÅŸi Åžakir PaÅŸa da bir süre kendisinin yaverliÄŸini yapmış; ama daha sonra önemli vazifelere getirilmiÅŸti.

Åžakir PaÅŸa'nın aldığı önemli görevlerden birisi de Atina BüyükelçiliÄŸi'ydi. PaÅŸa'nın bu görevi sırasında, 1886 yılında, bir oÄŸlu dünyaya gelmiÅŸ ve amcası Cevad PaÅŸa'nın adı verilmiÅŸti.

Mehmet Åžakir PaÅŸa

Hem amcası hem de babasının adını taşıyacak olan bu çocuk, Türk edebiyatına damgasını vuracak Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı, bir diÄŸer ismiyle Halikarnas Balıkçısı idi.

Åžakir PaÅŸa, aÄŸabeyi Cevat PaÅŸa'nın vezaretten alınmasıyla devlet kademelerindeki tüm vazifelerinden istifa ederek Büyükada'ya yerleÅŸmiÅŸ ve sakin bir hayat yaÅŸamaya baÅŸlamıştı. OÄŸlu Cevat'ı Robert Koleji'ne yazdırmıştı.

Robert Kolej

Cevat disiplinsiz; ama yetenekli bir öÄŸrenci olarak öne çıkıyordu. Robert Koleji'nde Tevfik Fikret'le tanışmış ve kitaplarla arasında güçlü bir ünsiyet kurmuÅŸtu.

Tüm bu geliÅŸmelere raÄŸmen Robert Koleji, Cevat Åžakir için hapishaneden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi;

Efendim, nedense, çocukluktan, Kolej'in baskısından kalma bu bende. Çünkü ÅŸimdiki gibi deÄŸildi o Kolej. Bir 'claustrophobie' (kapatılmışlık korkusu) derler ya, 'hapis sıkıntısı' ya da 'korkusu'; iÅŸte böyle kapalı bir yer olunca, hatta isterse on mil uzakta bir yerde daÄŸ olsun: olmaz efendim, mutlaka açıklık olacak. Yani göz yaylımını almalı, taa sonuna kadar; anlıyorsunuz ya. Bunlar belki psikolojik ÅŸeylerdir, çocukluktan kalma. Çünkü mesela bana ilk o çocukluk, Kolej hayatı, teessürden baÅŸka bir ÅŸey vermedi.

Cevat'ın hayatındaki en önemli olaylardan birisi de Oxford Üniversitesi'nde okumak üzere BirleÅŸik Krallık'a gitmesi olacaktı. Yaşı ilerledikçe disiplin sorunları daha da artan Cevat, Oxford eÄŸitimini tamamlayamadan yurda dönecekti.

Cevat Åžakir, Oxford'da tutunamamasını ÅŸu sözlerle açıklayacaktı;

Ä°ki üç sene kadar bulundum. Daha fazla okuyacaktım; fakat Oxford Üniversitesi'ndeki bir kısım haller engel oldu. Orası görgü kuralları öÄŸrenilecek bir yerdir. Onun için oraya girilince bir mesleÄŸe yönelmek icap ediyordu. Orada yeni zamanlar tarihini takip ediyordum.

Cevat Åžakir

Cevat Åžakir'in, Ä°stanbul'a döndüÄŸünde babasıyla yaÅŸadığı çatışma had safhaya ulaÅŸmıştı. Bu yüzden Cevat, hem babasından uzaklaÅŸmak hem de sevdiÄŸi iÅŸi yapmak arzusuyla Roma'ya gitmiÅŸ ve Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydolmuÅŸtu.

Bu yıllarda Cevat, KabaaÄŸaçlızâdeler için bir yıkım sebebi olacak olan evliliÄŸini yapmıştı.

Cevat Åžakir, Ä°talyan bir model olan Agnesia Kafiera'yla birlikte 1912 yılında Ä°stanbul'a babasının yanına geri döndü, üstelik eÅŸi hamileydi.

Åžakir PaÅŸa'nın bu sıralarda oÄŸlu Cevat'tan daha büyük problemleri bulunuyordu. PaÅŸa'nın Selanik'te yaptığı yatırımlar savaÅŸ sebebiyle sekteye uÄŸramış ve aile büyük bir ekonomik sıkıntının eÅŸiÄŸine gelmiÅŸti.

Fatal gece

Åžakir PaÅŸa, maddi durumunu düzeltene kadar ailesini yanına alarak Afyon'daki çiftliÄŸe yerleÅŸti; fakat burada Cevat ile arasındaki ÅŸiddetli geçimsizlik çok daha büyük boyutlara ulaÅŸmıştı.

Cevat Åžakir, dönemin gazetelerinin aktardığı bilgiye göre korkunç bir planla babası eski Büyükelçi Åžakir PaÅŸa'yı öldürecekti. Cevat, eczaneden aldığı ilaçla bir gece tüm ev ahalisinin uykusunun ağırlaÅŸmasını saÄŸladı.

Ardından Babası Åžakir PaÅŸa'nın odasına geldi, önce babasının kapısında sürekli bulunan köpeÄŸi etkisiz hale getirdi. Sonrasında Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı'nın hayatını bütünüyle deÄŸiÅŸtirecek cinayeti iÅŸledi. Babası Åžakir PaÅŸa'yı tek kurÅŸunla vurarak öldürmüÅŸtü.

Cinayete iliÅŸkin iddialar

Herkes Cevat'ın bu suçu para için iÅŸlediÄŸini düÅŸünürken Murat Bardakçı, bambaÅŸka bir iddia ortaya atıyordu. Buna göre cinayetin asıl nedeni Agnesia Kafiera'ydı:

Belki ÅŸeytanın dürtmesiyle ama ciddi ÅŸekilde çekinerek 'Merhum pederinizin o hadisesinde asıl sebep ne idi?' diye sormuÅŸtum. 'Aniesi...'demiÅŸti sadece... Ä°ÅŸte bu yüzden cinayetin gerisinde PaÅŸa ile gelini arasındaki yasak iliÅŸkinin yattığını rahatça yazıyor ama bana bunu söyleyen o kiÅŸinin zarif hatırasına hürmeten anlattıklarının ayrıntılarına girmiyorum.

Bu, temelsiz bir dayanaÄŸa sahip iddia kenara bırakıldığında Cevat Åžakir, Azra Erhat'a yazdığı mektupta olay gecesini ÅŸu sözlerle anlatacaktı:

Gelgelelim hakikate, yani bana. Çocukluktan çıkmaÄŸa baÅŸlar baÅŸlamaz, bende bir isyan belirdi. Ä°lk önce müteessir olurdum, sonra rebellion. Bu isyanlar muhtelif konular üzerinde olurdu. Bir Ä°majla anlatayım. Al bir demir çubuk, 'Ben kuvvetliyim!' denirdi bana ve iki eliyle tutunca demir çubuÄŸu bükerlerdi.

Ben de, 'Ben de kuvvetliyim!' derdim -çünkü dayanamazdım demir çubuÄŸu tutunca açar ve gene dümdüz ederdim. Yalnız bu meselede demir çubuk ben idim. Gelelim fatal geceye. Sürgün'de bir cümle vardır, Zekeriya hakkında. Ä°nsan hayatında yolların ayrıldığı bir noktaya gelir.

Bir yolda giderse Lucifer olur, ÅŸeytan olur insan, öteki yoldan giderse melek, evliya ve martyre olur. Amma yolun sağında veya solunda gitmeÄŸi seçmek tamamen iradenizde olmayabilir. Bir çöp, terazinin bir kefesine ağır basabilir. Bu cümlem, büyük bir tecrübenin neticesidir.

Eh camım canım münakaÅŸa pek karışık konular üzerindeydi ve pek ÅŸiddetliydi. Babam çiftlikte, her zaman bir suikasttan korktuÄŸu için, yanında müteaddit tabancalar ve silahlar bulundururdu. Evvela zengin bir adam, sonra asker. MünakaÅŸa öyle bir raddeye vardı ki benim üzerime ateÅŸ etdi. Ben rastgele oradaki bir tabancayı alarak -amma onun eli tabancaya giderken yüzünden okudumona doÄŸru, niÅŸan almadan, ateÅŸ ettim.

Bizzat Cevat Åžakir'in kendisinden öÄŸrendiÄŸimiz üzere o 'fatal gece'de yaÅŸananlar çarpık bir iliÅŸkiden ziyade bir baba oÄŸulun ÅŸiddetli geçimsizliÄŸine dayanıyordu.

Cevat'ın olaydan sonra aktardıklarından da olayın bir yasak iliÅŸkiden ziyade yıllara dayanan bir geçimsizliÄŸin eseri olduÄŸu açık bir ÅŸekilde anlaşılıyor:

Hapishanede gece rüyamda çocukluÄŸumu görürdüm. Uyanınca rüya imiÅŸ diye sevinirdim, hapishanede olduÄŸum halde. Yani ondan [çocukluk günlerini ve babasıyla olan münasebetlerini kastediyor] kurtulduÄŸuma sevinirdim.

Bu sözlere raÄŸmen Cevat, babasını istemeden öldürdüÄŸünü ve bundan piÅŸmanlık duyduÄŸunu yine kendisinden öÄŸreniyoruz:

Ä°nsanlara saygım babamla baÅŸlar. Bir 'expérience'ın gerçeÄŸini anlatırken, isyanlara sebep olan çirkin sözler vardır. O adam ortada yok. Hem de feci tarafı, ben istemeyerek, onun ortadan yok olmasına sebep olmuÅŸum. Ortada yok ki kendisini bana karşı müdafaa etsin be yahu! Ben istemeyerek onun ortada yokluÄŸuna sebep olduktan baÅŸka, ÅŸimdi de onun daha fena bir yokluÄŸa uÄŸramasına mı sebep olayım?

Åžakir PaÅŸa ailesi

Cevat'ın babası Åžakir PaÅŸa ile yaÅŸadığı çatışmayı ve iliÅŸkinin temel dinamiklerindeki yanlışlığı Åžakir PaÅŸa'nın torunu ve Halikarnas Balıkçısı'nın oÄŸlu Sina KabaaÄŸaç ÅŸöyle tespit edecekti:

Åžakir PaÅŸa, doÄŸmasıyla birlikte oÄŸlunu Batı kültürüne adarken, bir anlamda oÄŸluyla birlikte kendi kaderini de kendi eliyle belirlemiÅŸ olduÄŸundan doÄŸal ki habersizdi. (…) BaÅŸka bir topraÄŸa ektiÄŸi tohum, burada filizlendikten ve üstelik kökleÅŸip dal budak saldıktan sonra, onu bir dereceye kadar BatılaÅŸmış da olsa, geleneksel Osmanlı ailesine özgü bir yaÅŸam biçimine aktarmak istemesi ve bunda kesin kararlığıydı.

Batı'nın Rönesans'tan beri geleneÄŸi olmuÅŸ özgür düÅŸünce biçimi ve Antik dönemden baÅŸlayan düÅŸünce tarihiyle beslenerek geliÅŸmiÅŸ bu Batı bitkisini, resimleri, notaları, kalemleri, ilkeleri ve ağır Ä°ngiliz edebiyatıyla hangi Osmanlı saksısına yerleÅŸtirebilir, sığdırabilirsin? Bu bitki ortamsız kaldığı bu saksıda ya bir gül gibi solar gider ya da saksısını patlatır.

Hürriyet ve derviÅŸlik yılları

Cevat Åžakir, 15 yıl kürek cezasına mahkûm olarak hapse atıldı. Ä°ttihat ve Terakki'nin iktidarı kaybetmesiyle iÅŸbaşına gelen Damat Ferit PaÅŸa hükümeti genel af ilan etti; ama henüz cezası kesinleÅŸmeyen Cevat hapisten çıkamadı.

Hapishanede ciddi saÄŸlık sorunları baÅŸ gösteren Cevat, kendisinin de affedilmesi için Ferit PaÅŸa'ya mektup yazarak merhametine sığındığını belirtti.

Uzun süren bürokratik uÄŸraÅŸların sonunda Sultan Vahdettin, Cevat Åžakir'in de affedilmesini emretti.

16 Ekim 1920 yılında hapisten çıkan Halikarnas Balıkçısı, kendisini iÅŸgal altındaki bir ÅŸehirde ciddi maddi sıkıntıların içerisinde buldu.

Ailesi ve dostları baba katili Cevat'a sırt dönmüÅŸ, Ä°stanbul'da bir başına kalmıştı.

Cevat Åžakir, bu süreçte bir dergâha sığınır olmuÅŸ ve namaz kılarak ruhunu arındırmaya çalışıyordu:

Åžehrin camilerinde namaz kılmak hoÅŸuma giderdi. Üsküdar'da ÅžemsipaÅŸa Camiinde, iÅŸgal edilmiÅŸ ÅŸehirden bir uzaklık duyardım. AkÅŸam namazı için Karacaahmet'te, Marmara'ya bakan bir camiyi seçerdim. Batan güneÅŸin kopardığı görkemli renk kıyametinin kıpkızıl angısı göklerde hâlâ inlerken orada akÅŸam namazı kılmaktan çok hoÅŸlanırdım. Karacaahmet'in servileri arkamızda ve yanlarımızda ateÅŸ sütunları gibi dikilirlerdi.

(Halikarnas Balıkçısı)

Cevat Åžakir kendisini toparladıktan sonra Ä°talyan eÅŸi Agnesia'yı ve ondan doÄŸan kızını bulmak için Avrupa'ya gitmiÅŸ ve burada bir Ä°spanyol kadına âşık olmuÅŸtu. Bu iliÅŸkiden de bir oÄŸlu olmuÅŸtu.

Bu evlilik hakkında yeterli malumat bulunmasa da Cevat'ın Ä°spanya'daki oÄŸlunun iç savaÅŸta öldüÄŸü biliniyor.

Ä°stanbul'a dönen Cevat bu kez dayısının kızı Hamdiye Hanım ile evlenmiÅŸti. Bu evlilikten sonra hayatını biraz yoluna koyan Cevat, çeÅŸitli gazetelerde hikâyeler yazmaya baÅŸlamıştı.

1925 senesinde yazdığı "Hapishanede Ä°dama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler?" isimli hikâyesi sebebiyle tekrar tutuklanmış ve Ä°stiklal Mahkemesi'nde yargılanmak üzere Ankara'ya getirilmiÅŸti.

Hikâyesinde idama mahkûm edilen asker kaçaklarını birer kahraman olarak resmetmesi tepkilere neden olan Cevat Åžakir, Ä°stiklal Mahkemesi'nde yargılaması baÅŸlamıştı.

Ali Çetinkaya ve Ä°stiklal Mahkemesi

Ä°damla yargılanan Cevat'a kader bir fırsat daha vermiÅŸ ve cezası Bodrum'a kalebent olarak gönderilmesiyle neticelenmiÅŸti. Üstelik Mahkeme reisi gaddarlığı ile bilinen Ali Çetinkaya'ydı.

Cevat Åžakir ve Kel Ali ile arasında geçen bir diyaloÄŸu diÄŸer mahkûm Zekeriya Sertel ÅŸöyle aktaracaktı:

Nihayet mahkemeye çıktık. Ä°kimizin de maneviyatı bozuktu. Ben Cevat'a arkadaşımın getirdiÄŸi kötü haberi söylememiÅŸtim. Fakat o, Mahkeme BaÅŸkanının kendisini tanımasından korkuyordu. Önce beni sorguya çektiler.

Mahkeme BaÅŸkanı Kel Ali sonra Cevat'ı kaldırdı:  Adınız?

-Cevat.

-Babanızın adı?

-Åžakir.

-Kel Ali bir an durakladı: Efendim? Cevat Şakir mi?

-Evet.

-Yani ÅŸu Afyon hikâyesinin kahramanı Cevat mı?

Cevat sendeledi ve bir külçe halinde sandalyeye çöküverdi. KorktuÄŸu başına gelmiÅŸti. Kel Ali onu tanımıştı. Mahkeme BaÅŸkanı birdenbire sinirlendi, elini bana uzatarak:

Beraber çalışacak baÅŸka arkadaÅŸ bulamadın mı? Çıkın dışarı! diye bağırdı.

Belki de Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı'nın hayatına dair en sıra dışı muamma Ä°stiklal Mahkemesinden, hele ki Ali Çetinkaya gibi bir hâkimin elinden, nasıl kurtulduÄŸuydu.

Türk edebiyatının büyük ismi Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı 13 Ekim 1973 senesinde hayatına gözlerini yumdu. YaÅŸamı boyunca baba katili yaftasını boynunda taşıyan Halikarnas Balıkçısı'nın güçlü kalemini belki de en güzel anlatan kiÅŸi Hasan Hüseyin Korkmazgil'di.

Korkmazgil, Cevat Åžakir'in kaleminin gücünü ÅŸu sözlerle dile getirecekti:

Bana tarihi sen sevdirdin ustam! Bana yurdumu sen sevdirdin! Bana kendimi sen sevdirdin! Ah, n'olurdu, seni doya doya okuyabilmek, senin sesinle konuÅŸabilmek için, lise yaÅŸlarımda, okul yaÅŸlarımda olsaydım!

Gücüm yetse de, yetkim olsa da, senin bütün yazdıklarını okullarda okutsam! Diploma alacakları önce senden sınava çeksem!

Bağışla beni, koca usta: 1971'lerde kulak verememiÅŸtim Anadolu'nun Sesi'ne. (…) Ah, n'olurdu, 1970'lerde, 1974'lerde dinlemiÅŸ olsaydım!

*Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı'nın Bodrum'u keÅŸfi için Yıldıray OÄŸur'un "Alternatif Tarih" isimli kitabı, hayatı ve eserleri hakkında ayrıntılı bir okuma içinse Âdem Özbek'in "Cevat Åžakir KabaaÄŸaçlı Hayat-Eserleri-Sanatı Üzerine AraÅŸtırma" isimli çalışması incelenebilir.

-------

Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.