Sosyal Medya

Netflix'e yansıyan, Batının İslam'a entegrasyon krizi

Netflix platformunda yer alan İsveç yapımı dizide mutsuz Müslüman gençlerin peşine düşen IŞİD militanı Ibbe, Sulle’nin içinde taşıdığı güçlü dışlanmışlık hislerini keşfediyor. Hikayenin devamında da onu ve arkadaşlarını örgüte dahil etmeye çalışıyor.



— Ä°srail Nazilerden Daha Beter.

— O zaman burada yaÅŸadığın için ÅŸanslısın.

— Hayır deÄŸilim.

— Neden?

— Çünkü dünyadaki en ırkçı ülkede yaşıyorum. Yani ABD’den sonra.

— Irkçı mı? Nasıl yani?

— Bu okuldan çıkan hiçkimse iÅŸ bulamayacak. Belki temizlikçi olabilirler ama kimse avukat olmayacak. Bunun için adlarının Erik ya da Caroline olması lazım. ...Hiç Mustafa adında bir polis gördün mü?

— Hayır.

— Görmedin çünkü Ä°sveç’de Müslümanlar polis olamazlar.

***

Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’un “Bugün bütün dünyada Ä°slam kriz içerisinde bir dindir” ÅŸeklindeki ifadesini duyunca, Kalifat (Hilafet) dizisindeki Sulle ve Ibbe adlı Müslüman iki gencin arasındaki bu diyaloÄŸu hatırladım. Netflix platformunda yer alan Ä°sveç yapımı dizide mutsuz Müslüman gençlerin peÅŸine düÅŸen IŞİD militanı Ibbe, Sulle’nin içinde taşıdığı güçlü dışlanmışlık hislerini keÅŸfediyor. Hikayenin devamında da onu ve arkadaÅŸlarını örgüte dahil etmeye çalışıyor.

YaÅŸadıkları topluma dair aidiyet algısında yaÅŸadıkları kriz, Avrupa’da Müslüman gençlerin radikalleÅŸme potansiyeline sahip olmalarında kritik bir paya sahip. Sulle belki yanlış düÅŸünüyor çünkü dizinin ana karakterleri arasında Müslüman üst düzey polis memurları da var. Ancak taşıdıkları kanaatlerin gerçeÄŸe tekabül edilip etmediklerinden daha çok, güçlü inanışlara, toplum ve ailelerine karşı derin bir aidiyet krizine ve marjinalize olmuÅŸ bir kimliÄŸe dönüÅŸmesi asıl önemli olan.

Bunun yanı sıra, Avrupa’da Müslüman gençlerin sadece isimleri nedeniyle iÅŸ bulamıyor oluÅŸları, tamamen gerçek dışı bir algı da deÄŸil. Bu konuda yapılmış çok sayıda çalışma var. ÖrneÄŸin 2015 yılında, Fransa’da,  Montaigne Institute tarafından yapılan bir araÅŸtırmaya göre, Müslüman isim taşıyan bir gencin iÅŸ mülakatına çaÄŸrılma ÅŸansının Hıristiyan ismi taşıyan aynı niteliklere sahip rakiplerine göre 2 kat daha düÅŸük olduÄŸu tespit edildi. Bu fark cv’lerinde dindar bir geçmiÅŸe sahip olduÄŸuna dair ipucu veren adaylar için yüzde 4’e çıkıyor.

Londra’da King’s College tarafından yapılan bir araÅŸtırmaya göre 2014 ve 2017 yılları arasında 40 bin yabancı militan IŞİD’e katıldı. Bunlar arasında toplam 5000 kadın militan da bulunuyordu. Sadece Fransa’dan katılan militan kadın sayısı 400’e yakın.

Globsec adlı araÅŸtırma kuruluÅŸunun 58’i Fransız, 197 Avrupa kökenli IŞİD terör örgütü mensubu üzerinde yaptığı bir araÅŸtırmada, örgüte katılım öncesindeki iÅŸsizlik oranı yüzde 40 olarak bulunmuÅŸ. Daha önce hapishane geçmiÅŸine sahip olanların oranı ise yüzde 54. Fransa’da, toplam nüfusun sadece yüzde 12’sini oluÅŸturan Müslümanların cezaevlerindeki bütün mahkumların yüzde 60-70’ini oluÅŸturduÄŸunu birçok kaynak ortaya koyuyor.

RadikalleÅŸmiÅŸ Avrupalı gençlerle yapılan söyleÅŸilerde, isimlerinden ve kimliklerinden dolayı ayrımcılığa uÄŸramayacakları, kendilerini güçlü hissettikleri ve ezilen ÅŸahsiyetlerini yeniden bulacakları bir alternatif realite arayışında oldukları ortaya çıkıyor.

Bu nedenle, Macron’un krizin nedeni olarak Ä°slam’ı aramak yerine kendi ülkesi baÅŸta olmak üzere Müslümanların sosyal, psikolojik ve ekonomik ÅŸartlarına yoÄŸunlaÅŸmasında fayda var. Kriz, baÅŸta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin Müslüman azınlığa aidiyet hissi kazandıracak çokkültürlü bir hayatı sunamamasından kaynaklanıyor.

Åžüphesiz her hangi bir yorum ya da öÄŸreti sadece belli bir baÄŸlam içerisinde anlam kazanır ve yorumlanabilir. Bu baÄŸlamı ise siyasi, sosyal, tarihi ve ekonomik ÅŸartlar oluÅŸturur.

Fransa ve Belçika gibi örneklerde sömürgecilik geçmiÅŸinin getirdiÄŸi psikolojik etkenler entegrasyonu zorlaÅŸtırıyor. Ancak yapısal ve kurumsal faktörlerin rolü de inkar edilemez. Fransa’nın uyguladığı, inanç özgürlüÄŸünü deÄŸil, dinin kamusal alandan dışlanmasını esas alan katı laiklik uygulamasının, Müslümanların kendi kültürel kimlikleriyle topluma entegrasyonunu güçleÅŸtirdiÄŸi ortadadır.

DiÄŸer tarafta, Macron’un Ä°slam’ın kendisini sorun olarak gösteren söyleminin iÅŸaret ettiÄŸi tehlike, Ä°slamofobinin, Avrupa siyasetinin merkezi bir söylemi haline geliyor olmasıdır.

Åžimdiye kadar Batı’da liderler Ä°slam dünyasında radikalizm veya ÅŸiddet sorunlarına deÄŸindiklerinde bir din olarak Ä°slam’ı hedef almamaya özen gösterirlerdi. Bu tür söylemler kendilerini açıkca anti-Ä°slam olarak lanse eden aşırı saÄŸ partilerle sınırlıydı. Åžimdi merkez siyasi çizgiden bir lider sorunun kaynağı olarak doÄŸrudan Ä°slam’ı iÅŸaret ediyor. ABD’de BaÅŸkan Trump’la baÅŸlayan bu söylemi, Fransa CumhurbaÅŸkanı Macron Avrupa merkez siyasetine taşıyor.

Sosyal gerçekleri dışlayarak, gençlerin dışlanmışlık psikolojisini, ılımlı ya da reforme edilmiÅŸ bir Ä°slam yorumuyla tedavi edebileceÄŸini düÅŸünen, Ä°slam’ın Batı saldırısı altında olduÄŸu algısını güçlendirerek sorunları daha da karmaşık hale getirecek yanlış bir yaklaşım.

Hasan Kösebalaban / Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.