Sosyal Medya

Tercüme Haber

Tercüme Haber: Macron Lübnan'da: Amaç yardım mı, yeniden sömürgeleştirmek mi?

Beyrut patlaması sonrası ziyaretinde, sanki Emmanuel Macron, Lübnan'ın artık bir Fransız himayesi olmadığını unutmuş gibiydi.



Bu hafta patlamayla harap olan Beyrut'u ziyaret eden Fransa lideri, perişan haldeki kalabalığı rahatlattı, şehri yeniden inşa etme sözü verdi ve patlamanın Fransa'nın kendi kalbini deldiğini iddia etti. Macron, "Fransa Lübnan'ı asla bırakmayacak, Fransız halkının kalbi hala Beyrut'un kalbiyle bir atıyor" dedi.

Eleştirmenler, Fransız liderin ziyareti esnasında Ortadoğu’ya üstten bakan, neo-sömürgeci bir tavır takınmasını kınadılar. Hatta sosyal medyada dolaşan bir paylaşımda, Macron’u 21. yüzyılın Napolyon Bonaparte’ı olarak resmedildi.

Diğer yandan Macron'u savunanlar- ona "tek umudumuz" diyen umutsuz Beyrutlular da dâhil olmak üzere- Lübnanlı liderlerin adım atmaya korktukları arka sokak mahalleleri dahi  ziyaret etmekten çekinmediği için ve ölümcül patlamadan sorumlu tutulan yolsuzluk ve kötü yönetimden Lübnanlı siyasileri de eleştirdiği için Fransız lideri övdüler.

Macron'un ziyareti, Fransa'nın Pazar günü Lübnan için uluslararası bir bağış konferansına ev sahipliği yapmaya hazırlanırken önündeki en büyük sorunu ortaya çıkardı: Fransız ekonomik ilişkilerinin derinleştiği krizdeki bir ülkeye, içişlerine karışmadan nasıl yardım edebileceği sorunu...

Fransa eski Devlet Bakanı ve Paris’teki Arap Enstitüsü’nün şimdiki başkanı Jack Lang, geçen gün verdiği beyanatta "bir uçurumun kenarında yürüyoruz. Lübnan halkına yardım etmek, desteklemek ve cesaretlendirmek zorundayız, ancak aynı zamanda yeni bir hamilik kurmak istediğimiz izlenimini vermemeliyiz ki bu tamamen sorunlu bir tutum olacaktır, Lübnanlılara yardım etmek için yeni, akıllı çözümler bulmalıyız" dedi.

Fransa'nın Lübnan ile bağları, Fransız monarşisinin bölgedeki Hristiyanları korumak ve nüfuzunu güvence altına almak için Osmanlı yöneticileriyle müzakere ettiği en azından 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Hatta Fransa’nın bir takım Lübnanlı önde gelen tüccar ve brokerlarla ilişki geliştirmesi, Osmanlı tarafından bölgede siyasi ve ekonomik kriz oluşturup körüklemeye çalışmak olarak adlandırıldığı da oluyordu. 1920-1946 Fransız mandası sırasında, Lübnan zaten bugüne kadar varlığını sürdüren Fransız okulları ve Fransızca konuşan milletler ağına sahipti.

Hatta bu hafta internette bir dilekçe imzaya açılarak  ‘‘kendi siyasetçilerimizin basiretsizliğinden ve yönetebilmede tam bir yetersizlik örneği sergiledikleri nedeniyle, önümüzdeki 10 yıl Fransız Mandası olmayı’’ isteyenler oldu. Dilekçe şimdiden 75 bin imzaya ulaştı.

Elbette ki bu girişim tamamen absürt bir fikir. Zaten Macron’da ziyaret esnasında Beyrutlulara, ‘‘tarihinizi yazmak sizin elinizde’’ dedi. Bu dilekçe girişimi, gerçek anlamda manda idaresi istemekten daha çok, Lübnanlı siyasi sınıfa duyulan güvensizliğin ironik bir dışavurumu.

Lübnan'da ihtiyaç duyulan uluslararası destek gösterisinin yanı sıra, Macron’un ziyareti, Beyrutluların gözünde, borçla boğuşan, ekonomisi can çekişen bir ülke için ülkeye mali destek sağlanacağının güçlü bir işareti olarak görüldü.
Macron, Beyrut’taki Fransız Büyükelçilik Saray Pin Palas’ta Lübnan siyasi grup liderleriyle görüştü. Bu vesileyle de Fransız lider, kısa süreliğine olsa Lübnan’ın parçalanmış siyasi kesimini bir araya getirmeyi başardı. Lübnanlı liderler de Macron’la görüştükten sonra Büyükelçilik sarayından ayrıldılar.

Evet… Gelgelelim, Fransız liderin ziyareti, çoğunluğun gözünde patronluk taslama olarak görüldü. Bazıları dilekçeye tepki gösterdi ve "şefkatli anne Fransa" yı kutlayanları da hayalde yaşamakla suçladı.

Örneğin köşe yazarı Samer Frangieh, Macron- siyasi liderler görüşmesini, adeta ödevlerini yapmayan okul çocuklarını öğretmenlerinin toplayıp hesap sormasına benzetti.

Macron, patlamayla parçalanan mahalleleri gezerken, Hizbullah destekli hükümetteki sağlık bakanı, bölgedeki önemli güç aktörleri olan İran ve Rusya tarafından bağışlanan sahra hastanelerini ziyaret etmesi de dikkatlerden kaçmadı.

Sokaktaki insanın  fikri sorulduğunda, Beyrut'ta bir mühendislik öğrencisi olan ve soyadının siyasi yankılar endişesi nedeniyle yayınlanmasını istemeyen Leah, "Fransa mandası olmak isteyen insanları alıyorum. Onların umutları yok ”dedi. Fakat bir öğrenci ve Lübnanlı vatandaş olarak ‘’Macron’un bir kurtarıcı olarak görülmesine ve mandacılık fikrine şiddetle karşıyım’’ dedi.

‘’Marunî Hristiyanlar ile Fransız okullarında eğitim alan Müslümanlar Fransız lideri ‘’Lübnan’ın kurtarıcısı’’ olarak kucaklarken, Macron daha kendi ülkesindeki insanlarla sorunlarını çözemedi. Bize akıl vereceğine kendi halkıyla problemlerini çözmesi daha akılcı olur’’ diye de ekledi.

Aynı şekilde Paris'te, Macron'un aşırı soldan aşırı sağa yerel siyasi muhalifleri, Fransız lideri neokolonyalist tavrına ve yardım karşılığında Lübnan'dan siyasi tavizler korparmaya çalışmaması gerektiği hakkında uyardılar. Popüler Yeşiller partisi başkanı Julien Bayou, "Lübnan ile dayanışma koşulsuz olmalıdır" diye tweet attı.

Macron da ziyaretinde konuşurken, en azından sözde de olsa "Liderlerinizin yerini almamı benden isteyemezsiniz. Bu mümkün değil ” diyerek Fransız mandasını yeniden canlandırma fikrini reddetti. Fakat bir neo-sömürgeci yöntemi olarak görülen ‘sözde inkâr-perde perde gerisinde zıddını uygulama görüntüsünü vermekten de kaçınamadı.

Zira söz verilen reformların yapılacağını ve kendisinin de bunun baş aktörü olacağını doğrularcasına, Büyük Lübnan'ın ilanının 100. yıldönümü olan ve aynı zamanda Lübnan’daki Fransız sömürge yönetiminin başlangıcı olan 1 Eylül’de

Lübnan'a dönmeyi planladığını da belirtti.

*AP Haber Ajansında, El-Deep tarafından kaleme alınan bu makale, aslına sadık kalınarak Hasan Nurhan Çelik tarafından Düşünce Mektebi adına tercüme edilmiştir.

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.