Sosyal Medya

Taha Akyol'un kaleminden: Cemil Meriç; Hür düşüncenin büyük anıtı

Cemil Meriç üstadımızı vefatının 33. yılında rahmet ve hürmetle anıyorum.



Tarihimizde “mütefekkir” sıfatına layık isimlerden biri ÅŸüphesiz merhum Cemil Meriç’tir.
 
Ä°deolog deÄŸildir, müritleri, militanları yoktur; okurları vardır. Bilmediklerini öÄŸrenmekten, ÅŸaşırtıcı gerçeklerle karşılaÅŸmaktan, önyargıları aÅŸmaktan haz duyan ÅŸuurlu okurlar.
 
Meriç’in kitaplarından Ä°slamcılığı, liberalizmi, milliyetçiliÄŸi, sosyalizmi haklı çıkarak cümleleri cımbızlayıp “bizden” Cemil Meriçler kurgulayabilirsiniz... 
 
Fakat bu onun tefekkür dünyasının muhteÅŸem zenginliÄŸindendir.
 
Ä°ÅŸte kendi yazdıklarıyla Cemil Meriç’in düÅŸünce evreni:
 
“Hakikat bin bir cepheli, bin bir görünüÅŸlü.  Karşınızdaki, görmediÄŸinizi gösterecek size. Sizden farklı düÅŸündüÄŸü ölçüde yaratıcı ve öÄŸreticidir.”
 
DüÅŸünme ve ifade etme hürriyeti bunun için vardır:
 
“DüÅŸünceye yasak bölge tayin edildiÄŸi andan itibaren düÅŸünmek yoktur, bir düÅŸüncenin esareti altına girmek vardır.”
 
Evet Cemil Meriç, düÅŸünce tarihimizde sayıları az olan hürriyet anıtlarından biridir.
 
ZÄ°NCÄ°RLERÄ° KIRMAK
 
Cemil Meriç’in bu ufuk geniÅŸliÄŸi nereden geliyordu? Evvela, yaratılıştan getirdiÄŸi zeka ve tecessüs… Gözlerini kaybedeceÄŸini bile bile gece gündüz demeden okuması… DoÄŸu ve Batı klasiklerini ‘yutmuÅŸ’ olması.
 
Ve bir ÅŸey daha: Bir mahalleye hapsolmayıp bütün mahalleleri dolaÅŸmış olması.
 
Dergah’ın Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Cemil Meriç’in tefekkürünü yoÄŸuran “beÅŸ dönem” olduÄŸunu yazıyor: 1917-25 koyu Müslümanlık devri, 1925-36 ÅŸoven milliyetçilik devri.  1936-1938 sosyalist olduÄŸu, 1938-64 ârafta olduÄŸu, 1964’ten sonra kendi kültürümüze dönüp sadece “Osmanlıyım” dediÄŸi yıllar...
 
Her dönemde hazmettiÄŸi bilgi ve deÄŸerleri yoÄŸuran bu büyük kafa “idrakimize vurulan zincirleri kırmak” diye haykırdı bütün ömrünce.
 
Tek Parti istibdadını eleÅŸtirdi; yerine “bizimki”ni koymak için deÄŸil; özgürlüÄŸü savunmak için:
 
“Elli yıl düÅŸünce yasaklanmış; iman suç sayılmış. Bu izm uÄŸruna bütün izm’lere düÅŸman kesilmiÅŸiz… Gediklerden sızan her fikir süngü ile tepelenmiÅŸ. Kamuoyu o mabudenin ÅŸüpheli rakiplerini haklamak için iktidarla el ele vermiÅŸ. Kanun hiç hiçbir itizale göz açtırmamış.”
 
OBSKÜRANTÄ°ZM KARANLIÄžI
 
Ä°slam tefekkür tarihini çok bilen Meriç’in “itizal” kavramını kullanması önemlidir: Ä°slam tarihinde “itizal”ler, yani kalıplardan “ayrılan” düÅŸünceler susturulmuÅŸ, zirvelerdeki tefekkür bu yüzden aÅŸağılara kaymıştı.
 
DüÅŸünelim: Hiçbir “itizal”e izin vermemek; bunu devrim veya dava adına yapmak fark eder mi?
 
Bu noktada Cemil Meriç, dilimizde karşılığının olmadığını belirterek, “obskürantizm”i baÅŸ düÅŸman ilan eder.
 
Åžemseddin Sami’nin 1895 basımlı Kamus-ı Fransevi’si ÅŸöyle tanımlıyor: 
 
“Maarifin neÅŸri ve tamimi aleyhinde bulunanların fikir ve mesleÄŸi.”
 
Yani eÄŸitimin yayılmasına ve genelleÅŸmesine karşı çıkanların düÅŸüncesi ve yolu.
 
Yeni sözlüklerde “bilinmesincilik” deniliyor.
 
Küçümsemeyelim, bizde de bu yolda olan profesörler çıkmadı mı?
 
Meriç üstad, “obskürantizm heyülası yok edilmedikçe, herhangi bir diriliÅŸ hayaline kapılmak çılgınlık” diye yazıyor.
 
Zengin ve çeÅŸitlenmiÅŸ bilgilere dayanmayınca, kalabalıkların sloganlaÅŸmış obskürantizmi öne çıkıyor. 
 
‘MAHALLE KAVGALARI’
 
Cemil Meriç MaÄŸaradakiler’de yazıyor:
 
“Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koÅŸan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi. DüÅŸüncenin kuduz köpekler gibi kovulduÄŸu bu ülkede düÅŸünce adamı nasıl çıkar?”
 
Meriç, “Batı’da büyük bir fikir adamı, teorisyen olabilirdi. Ezdiler” diye yakınmaktadır.
 
Ve üstadın Bu Ülke kitabındaki feryatları:
 
“Çılgın sürülerin savaÅŸ çığlığıdır slogan…
 
VahÅŸi cenk çığlıkları atarak birbirine saldıranlar…”
 
Halbuki milletlerinin zihnini açıp yoluna ışık tutacak yüksek fikir hareketleri zirvelerdedir:
 
“Mahalle kavgaları tefekkürün zirvelerine ulaÅŸmamalı!”
 
Ama maalesef, mahalle kavgaları tefekkürü boÄŸuyor.
 
Müslüman ve Türk kavramlarının ifade ettiÄŸi deÄŸerleri “tefekkür zirvelerinde” iÅŸlemek gerekirken,  bu kavgaların sloganı yaparak alet durumuna düÅŸürüyoruz:
 
“Ne Batı’yı tanıyoruz ne DoÄŸu’yu. En az tanıdığınız kendimiziz. Biz Müslümanlığından, TürklüÄŸünden utanan, tarihinden utanan ÅŸuursuz bir yığın haline geldik.”
 
Kuran-ı Kerim ne diyor? 
 
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
 
Bilginin ve özgürlüÄŸün deÄŸerini bakalım ne zaman anlayacağız?
 
 
Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.