Sosyal Medya

Salgın sonrası Müslümanlar: Muhtemel fırsatlar ve zorluklar

İyimser görünen havaya rağmen, İslâm karşıtlığının kısa vadede azalmasını beklemek safdillik olur ama yaşananların Müslümanlara Batı’da önemli bir imaj restorasyonu fırsatı sunduğu aşikâr.



Bütün dünyada bir yandan yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yönelik tedbir ve tedavi yöntemleri konuÅŸulurken diÄŸer taraftan da bu salgının ardından tıbbî, siyasî, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, sosyokültürel ve teolojik anlamda neler olabileceÄŸine dair, biraz da fütüristik tarzda planlar, öngörüler, tahminler ve hatta komplo teorileri ortaya atılıyor. “Pandemi-sonrası” (post-pandemic) tabiri literatüre çoktan girdi. Batıdaki ünlü dergiler, gazeteler, siyasetçiler ve bilim adamları Kovid-19 sonrasına dair görüÅŸlerini açıklıyorlar.
 
Pandemi-sonrası dünya düzeninin nasıl ÅŸekilleneceÄŸi, mevcut/konvansiyonel düzenin küçük revizyonlarla devam mı edeceÄŸi, yoksa radikal deÄŸiÅŸikliklerin mi bizi beklediÄŸi; pandemi sürecini adeta seyredip pek bir ÅŸey yapmayan BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM), Avrupa BirliÄŸi (AB), Dünya SaÄŸlık Örgütü (DSÖ), Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı (Ä°Ä°T) gibi kurumların durumlarının ne olacağı; AB’nin bölünüp bölünmeyeceÄŸi; dünyanın Çin’in etkisine mi gireceÄŸi; küreselleÅŸmecilerin mi yoksa ulusalcıların mı öne çıkacağı veyahut da bu ikilikten kurtulup Müslümanların-Türkiye’nin de katkı sunacağı üçüncü bir dünya düzeni perspektifinin mümkün olup olmayacağı ÅŸeklinde tartışmalar yapılıyor. Hatta “istisna hali” teorisi ortaya atılıp bu gibi durumlarda özgürlüklerin ve demokrasinin askıya alınabileceÄŸini ve otoriter yönetim tarzına izin verilmesi gerektiÄŸini savunan görüÅŸlerin/kitapların yanı sıra 3. Dünya Savaşı’nı yaÅŸamaya baÅŸladığımızı iddia edenler de mevcut. Bu anlamda “gözetleyen toplumun” sadece kamusal alana deÄŸil, mahrem alana da alabildiÄŸine girmesi söz konusu; belki de çoktan girdi.
 
Dünyada Kovid-19 tedbirlerine dini tepkiler
 
Kovid-19 meselesinde öncelikle Müslüman dünyanın ana akım itibarıyla kötü bir sınav vermediÄŸini belirtmek gerek. Kabe’nin tavafa kapatıldığı, Mescid-i Nebevî’nin ve Mescid-i Aksa’nın kapalı olduÄŸu, belki de (tarihte 39 kez yaÅŸandığı gibi) Haccın 40. defa yapılamayacağı günlerden geçiyoruz. Bu dönemde Müslümanlar alınan tedbirlere genel olarak uydular. Ancak salgının baÅŸlarında Hindistan, Pakistan, Endonezya, BangladeÅŸ gibi ülkelerde, bazı Müslüman gruplardan cemaatle ibadete devam edenler oldu. BangladeÅŸ’te toplu Kovid-19 duasına çıkıldı. Ä°ran’da da bazı ayetullahlar, baÅŸlangıçta Kovid-19 vakalarının ilk görülmeye baÅŸlandığı, kutsal kabul ettikleri “Kum” kentini karantinaya almayı kabul etmedi. Fakat Ä°ran lideri Ali Hamaney’e yakın konsey üyesi bazı din adamlarının virüsten vefatlarıyla birlikte tedbirler sıkılaÅŸtırıldı. Endonezya’da Müslümanlar genelde Kovid-19 tedbirlerine uyarken bazı kanaat önderleri de “Kovid-19’dan deÄŸil, Allah’tan korkuyoruz” diyerek Cuma namazını kılmak istediler. “TebliÄŸ Cemaati” mensupları Hindistan, Pakistan ve Malezya’da kalabalık toplantılar yapıp salgının bölgede yayılmasında rol oynadılar. Salgının baÅŸlangıç dönemlerinde sosyal medyada yapılan bazı literalist yorumlarda, Suudi Arabistan hükümetinin Mescid-i Nebevî’yi kapatmasını eleÅŸtirerek, Medine’ye vebanın (taunun) giremeyeceÄŸine dair rivayetleri dillendirenler oldu. Halbuki Suudi hükümeti Mekke ve Medine’de sokaÄŸa çıkma yasağı dahi ilan etti.
 
Hristiyanlarda da Kovid-19’a yönelik tutumlar farklılık arz ediyor. Mesela Hollanda’da her türlü toplantı yasaklanırken bundan sadece 30 kiÅŸiyi geçmemek ÅŸartıyla kilisedeki ayinler istisna tutuldu. Ancak Protestan mezhebinin üst kurumu olan Hollanda Protestan Kilisesi’nde (PKN), “ayinler saÄŸlıktan daha önemli deÄŸil” denilerek ayinlerin 20 Mayıs’a kadar internet üzerinden yapılacağı açıklandı. Fakat Urk ve Kampen baÅŸta olmak üzere özellikle “Ä°ncil kuÅŸağı” bölgesindeki bazı ÅŸehirlerde bir kısım kiliseler ayinlerine 20-25 kiÅŸi olarak devam ediyor; fakat bu sınırı ihlal edenler de oluyor. BaÅŸbakan Mark Rutte bu istisnanın anayasanın 6. maddesindeki “din hürriyeti” sebebiyle var olduÄŸunu açıklamıştı. Hollanda’daki Müslümanlar için ise böyle bir istisnadan söz edilmedi. DiÄŸer taraftan hükümetin bu kararı, söz konusu bölge ve kiliselerde Kovid-19’a yakalanma riskini artırdığı gerekçesiyle tenkit de ediliyor. Koyu dindar Kalvinistlerin yayın organlarında, Kovid-19’u insanları inançsızlıktan uyandırmak için Tanrı’nın gönderdiÄŸi söylenerek “Kovid-19’dan deÄŸil, Tanrı’dan korkuyoruz” diyen ve “Hükümeti geçmiÅŸteki zor zamanlarda olduÄŸu gibi toplu duaya çağırıyoruz” ÅŸeklinde çaÄŸrılar yapan rahipler oldu. Fransa’nın Mulhouse kentindeki Evanjelik kilisesinde yapılan ve 2 binden fazla kiÅŸinin katıldığı ayinlerde, Kovid-19’un civara yayıldığı da biliniyor.
 
Florida’da bin 300 üyeli The River at Tampa Bay kilisesinin Evanjelik rahibi Rodney Howard-Browne, “SaÄŸlıkçılar istemiyor ama siz kardeÅŸlerinizin elini sıkın” ve “Kilisemde Kovid-19’u durduran (manevi) aletler var” tarzında açıklamalar yapmıştı. Howard-Browne, kilisesinde ayinlere devam edince tutuklandı. Londra’daki Krallık Kilisesi rahiplerinin Kovid-19’dan koruduÄŸu iddiasıyla sahte bir ilacı “ilahî temizlik yağı” adı altında 91 pounddan satmaları ise bambaÅŸka bir hikâye.
 
Kovid-19’un Müslümanların imajına katkısı
 
 
Kovid-19 günlerinde Endülüs, Brüksel, Rotterdam-Lahey, Palermo-Parma, Berlin-Köln gibi Avrupa’nın önemli ÅŸehirlerinde ezan okundu, okunuyor. Billboardlara ayet ve hadisler yazıldı. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve Milli GörüÅŸ hareketi baÅŸta olmak üzere Müslüman kuruluÅŸlar adına gençler yaÅŸlıların evlerine giderek onlara hizmet etti. Ramazan’da Batılı liderler camilerde sıcak mesajlar veriyor. Bazı saÄŸlık/psikiyatri merkezleri Müslüman doktorlarına/psikologlarına hastalarının moralini diri tutmaya yönelik olarak manevi tavsiyelerde bulunabileceklerini öÄŸütlüyor. BaÅŸörtülü Müslüman saÄŸlıkçılar ön saflarda hastaların yardımına koÅŸuyorlar. Türkiye’nin Ä°talya, Ä°spanya, Ä°ngiltere ve ABD gibi ülkelere yaptığı tıbbi malzeme yardımlarını da bu meyanda zikredebiliriz. Bütün bu olgular, Batı’da Ä°slâm ve Müslümanlara yönelik, son senelerde tırmandırılan “kültürel ırkçılığı” azaltabilir mi acaba?
 
Bu iyimser görünen havaya raÄŸmen, Ä°slâm karşıtlığının kısa vadede azalmasını beklemek safdillik olur. Ne var ki bütün bunlara ilaveten, Batı’da artık Hıristiyanlarca dahi atıf yapılan, Hazreti Peygamber’in sünnetinde bin 400 sene önce uygulanmış olan “salgın/karantina fıkhı” ve hijyen tedbirlerinin, pek çok zihinde Ä°slam ve Müslümanlara yönelik pozitif bir algının oluÅŸmasına yol açabileceÄŸi söylenebilir. Salgınının ilk günlerinde Nevsweek’te Hristiyan Teolog Craig Considine “Bir salgın sırasında karantina, sosyal izolasyon ve kiÅŸisel temizliÄŸi ilk öneren kiÅŸi kim?” diye sormuÅŸ, “O Hazreti Muhammed’di. O hekim/uzman deÄŸildi ancak Kovid-19 gibi salgınları önlemede önemli tavsiyeleri vardı” yanıtını vermiÅŸ, hadislerden örnekler göstermiÅŸti. Bütün bu yaÅŸananların Müslümanlara Batı’da önemli bir imaj restorasyonu fırsatı sunduÄŸu aÅŸikâr.
 
Kovid-19 dine yönelimi mi dinden uzaklaÅŸmayı mı getirecek?
 
Öte yandan Kovid-19, Müslümanları da yakından ilgilendiren pek çok dinî/felsefî tartışmayı beraberinde getiriyor. Kovid-19 sonrasında dine yöneliÅŸlerin mi, yoksa dinden uzaklaÅŸmaların mı hızlanacağı tartışması bunlardan biri. Bu baÄŸlamda “teodise” problemi, yani kötülüÄŸün mutlak/aÅŸkın varlık olan Allah ile nasıl baÄŸdaÅŸtığı, Allah’ın kötülüÄŸü yaratıp yaratmadığı, kötülüÄŸe rızasının olup olmadığı ve nihayet bununla kullarına/insanlara azap edip etmediÄŸi gibi, dikkatli teolojik izah gerektiren sorular/sorunlar da sıkça gündeme ge(tiri)liyor.
 
Belâ/afet, hastalık/salgın dönemlerinde dinî duygularda artış olduÄŸu söylenir. Bu olgu, biraz da indirgemeci bir anlayışla, dini zor zamanlarda sığınılacak bir “antidepresan” gibi görme temayülünden ileri gelse de, bu dönemler diÄŸer taraftan metafizik anlam arayışlarının da öne çıktığı zaman dilimleridir. Bu meyanda dinin rolü daha ziyade öne çıkar. Zira din anlamlandırır. Dolayısıyla salgın sürecinde dine/maneviyata yöneliÅŸlerde artış olması beklenir. Nitekim Kovid-19 günlerinde Google arama motorundaki dinî içerikli aramalarda yüzde 20 artış gözlendiÄŸi belirtiliyor. Ancak bunun kalıcı bir dindarlık olup olmadığını tespit edebilmek için zamana ihtiyaç var.
 
ABD’de dine yöneliÅŸ araÅŸtırması
 
Bu meyanda, dindarlık oranı Avrupa’nın aksine yaklaşık yüzde 70’lerde olan ABD’de, Ä°srail yanlısı Hıristiyanlarca kurulan “The Joshua Fund” kurumunun Hıristiyanlar ve inançsızlar üzerine yaptığı araÅŸtırmada, Hıristiyanların yüzde 44’ü Kovid-19’u Tanrı’ya dönüÅŸ için bir uyanış çaÄŸrısı veya kıyamet alameti olarak görüyor. Hristiyanların yüzde 50’ye yakını bu dönemde daha fazla Ä°ncil okuduÄŸunu, kiliselerden yapılan online konferansları dinlediÄŸini veyahut dinî soruları ve cevaplarını takip ettiÄŸini söylemiÅŸtir.
 
AraÅŸtırmaya katılan inançsızların yüzde 22’sinin Kovid-19 döneminde Tanrı’nın varlığına ve maneviyata dair araÅŸtırma yaptığını veya dinî içerikli okumalar/dinlemeler yaptığını söylemiÅŸ olması dikkat çekici. BaÅŸkan Donald Trump’ın da online kilise ayinlerine katıldığını Twitter’dan duyurduÄŸu, Riverside’daki Harvest Christian Fellowship Kilisesi’nden Greg Laurie’nin online ayininin linkini verdiÄŸi biliniyor. Hatta Laurie, Kovid-19 günlerinde ayinlerinin çevrimiçi takibinin yüzde 50 arttığını ve ortalama 360 bin kiÅŸinin bu ayinlere katıldığını belirtmiÅŸti. Ankete katılan Yahudilerin yüzde 42’si de Kovid-19’un kıyamet alameti olduÄŸunu söylemiÅŸ.
 
Türkiye’de ve Ä°slâm dünyasında benzer bir araÅŸtırma yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz; ancak bu tarz bir araÅŸtırma yapılırsa, muhtemelen Ramazan ayının da etkisiyle, benzer veya daha fazla oranda dine/maneviyata yöneliÅŸ olduÄŸuna dair sonuçlar çıkabilir.
 
DiÄŸer taraftan ise dine/maneviyata yöneliÅŸlerin “yalnızlık pandemisinde” (pandemic of loneliness) yani yalnız yaÅŸayanlar arasında artış gösterdiÄŸi belirtiliyor. Yalnız yaÅŸayanların Batı’daki oranı hiç de az deÄŸil. Hatta “Yalnızlık Bakanlığı” kuracaklarını açıklayan devletler mevcut. Mesela 16 milyonluk Hollanda’da bu sayı 3 milyondan fazla. Ayrıca pandemi sürecinde, çoÄŸunluÄŸu yalnız veya huzurevlerinde yaÅŸayan yaÅŸlılardaki ölüm vakaları çok daha fazla oldu. Bazı devletlerdeki hastanelerde “genç Kovid-19’lular” ile “yaÅŸlı Kovid-19’lular” arasında, tercihlerin gençlerden yana kullanıldığı medyaya yansıdı. Hâlbuki genç hasta ile yaÅŸlının hayat hakkı eÅŸittir; eÅŸit olmalıdır. Bu bir “tıp etiÄŸi” sorunu olduÄŸu kadar, insanı “homo economicus” olarak gören, “öjenik” yönleri baskın, problemli bir bakıştır.
 
Kovid-19 ve Müslümanlara yönelik bazı meydan okumalar
 
 
Kovid-19’un dinler ve Müslümanlar açısından belki de en önemli meydan okumalarından biri, din-bilim iliÅŸkisini doÄŸru kurmak olacaktır. Bu konuda çok da hazırlıklı olmayan Müslümanlar belki de Ä°slâm’a yönelik pek çok soruyla/sorunla yüzleÅŸeceklerdir. Zira pandemi sürecinde ihtisas ve bilimin önemi bir kez daha fark edildi. Burada Müslümanlar açısından sorun olan, bilimi adeta dinin yerine ikame eden “bilimcilik” (scientism) ideolojisinin ortaya konulmasının, bilimin mutlak ÅŸekilde profan (din dışı) bir alan olduÄŸu yönündeki yaklaşımlara sebebiyet vermesidir. Paradigması doÄŸru kurulmuÅŸ bir bilimin, metodolojik zemini iyi kurulmuÅŸ dini okumayla çeliÅŸmeyeceÄŸi aÅŸikârdır. Burada farklı anlama ve bakışlar söz konusudur. Basit ifadesiyle bilim, neden-niçin sorularına yanıt arar, felsefe-sosyal bilimler rölativiteye de sahip yorumlar getirir, din ise dünyaya angaje olmaksızın anlamlandırır.
 
Bu yönüyle Kovid-19, Müslüman için aslında bilimin din ile çatışmasını deÄŸil, buluÅŸmasını hatırlatır. Zira Fuat Sezgin’in de ortaya koyduÄŸu gibi, Batı için “karanlık çaÄŸ” demek olan OrtaçaÄŸ, Müslümanlar için esasen Batı’daki bilimsel geliÅŸmelere de yön veren ilmi keÅŸifler anlamındaki “aydınlık çaÄŸ” olmuÅŸtur. Bu dönemlerde din ile bilim (aksine tutumlar olsa da) genelde aynı amaca hizmet edecek tarzda yorumlanmıştır.
 
Kovid-19 sonrasında Müslümanlar açısından belki de en önemli meydan okumalardan bir diÄŸeri, bir anlamda postmodernizm sonrasını da ifade eden “post-truth” (hakikat sonrası) döneminin dinlere, insana ve kâinata dair getirdiÄŸi, getireceÄŸi metafizik/ontolojik sorunlar olacaktır. Oxford Sözlük’te 2016 yılının kelimesi seçilmesinden sonra, ABD BaÅŸkanlık seçimi ile Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılışı tartışmalarında yoÄŸun ÅŸekilde kullanılan “post-truth” döneminin etkileri, Kovid-19 sonrasında daha sık hissedilecek. “Post-truth” hakikatin parçalanarak önemini yitirmesi, yerini kurgu vakaların, tasarlanmış gerçeklerin alması, manipüle edilen bilginin üzerine oluÅŸturulmuÅŸ sahte gerçekliÄŸin oturtulması gibi anlamlara geliyor. Böylece anlam ve hakikat buharlaşıp gerçekliÄŸinden kopuyor ve yalanın bizzat gerçekmiÅŸ gibi sunulduÄŸu bir kaos ortaya çıkarıyor.
 
Bu meyanda Kovid-19 sürecinde sıkça dolaşıma giren “infodemi” olgusu da önem arz eder. “Bilgi virüsü veya salgını” manasında aşırı/asılsız bilgi veya haber salgınının, toplumda korku ve paniÄŸe yol açarak esas salgının yönetimini zorlaÅŸtırması olarak ifade edilen infodemi, dijitalleÅŸmenin daha da artacağı Kovid-19 sonrasında, bütün insanlık için olduÄŸu kadar, Müslümanlar açısından da çok daha meydan okuyucu olacaktır. Kovid-19’dan daha hızlı yayıldığı belirtilen “infodemik” sahte haberler/bilgiler, bir salgın halinde zihinlerimizi iÅŸgal ediyor.
 
Ä°slamofobi azalıp Sinofobi mi yükselecek?
 
Kovid-19 sonrasında yaÅŸanacak ekonomik daralma ve iÅŸsizlikle birlikte, özellikle Batı’nın yanı sıra Çin, Hindistan gibi bazı ülkelerde zenofobik (yabancı düÅŸmanı), ırkçı ve nasyonalist tutumların öne çıkabileceÄŸi konuÅŸuluyor. Son yıllarda yükselmekle birlikte, Kovid-19 sürecinde nispeten gerileyen aşırı saÄŸcı liderlerin de bunu politik olarak kullanması olası. Bu zenofobik söylem ve eylemlerin Sinofobi (Çin ve Çinli korkusu) ÅŸeklinde tezahür edebileceÄŸi yönünde de görüÅŸler var. Hatta benzerlikleri sebebiyle Japonlar, Koreliler ve benzer milletler de bundan nasibini alıyor. Bu durum Ä°slâm karşıtlığının nispeten azalması anlamına gelebilir (mi?). Her biri aynı zamanda Ä°slâm karşıtı da olan ABD’deki Evanjeliklerin, Trump’ın bunu destekleyici söylemleriyle, Kovid-19 döneminde Sinofobiyi körüklemeleri ve nihayet Çin’e yöneltilmeye çalışılan Batı’daki öfke dalgası, böyle düÅŸünceyi mümkün kılıyor.
 
 
Nitekim Ä°ngiltere, Almanya gibi bazı ülkelerde Ä°slamofobik kıpırdanmalar olsa da, Kovid-19 sürecinde Batı’da genel anlamda Ä°slamofobik söylem ve eylemlerin hızının nispeten kesildiÄŸi söylenebilir. Bununla birlikte, Ä°ngiltere’de nefret suçlarını izleyen kamu kuruluÅŸu Tell Mama’nın verdiÄŸi bilgilere göre, Kovid-19 sürecinde Ä°ngiltere’de virüsün Müslümanlarca yayıldığına dair söylemlerde artış olmuÅŸ. Burada en önemli argümanlardan biri, salgın sürecinde Müslümanların camilere devam ettikleri suçlaması. Hâlbuki bu iddiayla ilgili olarak yayılan fotoÄŸrafların aslında tedbirlerden önceye ait olduÄŸunu polis açıkladı. Yine baÅŸörtüsü takan bazı Müslüman kadınların da bu nefret söylemlerinden nasibini aldığını, ve “cihat da Kovid-19 kadar bulaşıcı” söylemlerinin ortaya atıldığını belirtmek gerek.
 
Ä°slamofobinin yeni merkezi: Hindistan
 
 
Kovid-19 günlerinde Hindistan Ä°slâm karşıtı söylem ve eylemlerin en büyük artış gösterdiÄŸi ülke oldu. Hatta Hindistan belki de Ä°slâm karşıtlığının yeni merkezlerinden biri olacak gibi görünüyor. Hindistan’da Kovid-19 sürecinde Müslümanlara yönelik sözlü/fiili ve psikolojik saldırılar ve alışveriÅŸi kesme çaÄŸrıları neredeyse zirveye ulaÅŸtı. Ä°ktidardaki Hindistan Halk Partisi (BJP) yanlısı aşırı saÄŸcı Hindu gruplar, Müslümanları “Kovid-19 cihatçıları”, “bio cihatçılar”, “Kovid-19 teröristleri” olarak nitelediler; Kovid-19’un Müslümanların Hindulara bulaÅŸtırmak için kurduÄŸu bir komplo olduÄŸunu iddia ettiler. Bu Ä°slam karşıtı söylem ve eylemlerin görünürdeki bahanesi ise TebliÄŸ Cemaati’nin Mart ayının baÅŸlarında Yeni Delhi’deki toplantısı oldu. Hükümet Hindistan’daki onaylanmış Kovid-19 vakalarının beÅŸte birinin bu toplantıdan kaynaklandığını açıkladı. Haydarabad Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Tanveer Fazal bu durumu, hükümetin Kovid-19’la mücadeledeki baÅŸarısızlığının suçunu Müslümanlara yüklemesi olarak yorumluyor.
 
Öte yandan TebliÄŸ Cemaati’nin Mart ayı baÅŸlarında Malezya ve Pakistan’da da benzer toplantılar yaptığı ve en az 6-7 ülkeye bu toplantılar yoluyla virüsün bulaÅŸtığı da bir gerçek. Üstelik bu tutum, bir yandan Hindistan’da nüfusun yüzde 14’ünü oluÅŸturan 200 milyon Müslümana hak etmedikleri suçlamaların yapılmasına neden olmuÅŸ ve hatta Kovid-19’a yakalanan Müslümanların tedaviye eriÅŸmesine de yer yer engel teÅŸkil etmiÅŸtir. Hepsinden önemlisi Ä°slam karşıtlarına malzeme vermiÅŸ oldular. Ancak bu durum, Hindistanlı gazeteci Rana Ayyub’un Washington Post’taki yazısında da ifade ettiÄŸi üzere, Hindistan’da Kovid-19’un yayılışının neredeyse tek suçlusunun Müslümanlar olarak görülmesindeki art niyetli Ä°slamofobik tutumu gözden kaçırmamalı. Bu arada, nasıl bir sonuç çıkar bilinmez ama, Kuveyt’in Hindistan’daki Ä°slamofobik saldırıların durdurulması yönünde Ä°Ä°T’ye yaptığı çaÄŸrı önemlidir. Arap ülkelerinde milyonlarca Hintlinin çalıştığı göz önüne alınırsa, bu çaÄŸrının karşılık bulma ihtimali yok deÄŸil.
 
Müellif: Prof. Dr. Özcan Hıdır 
 
(Çalışmalarını hadis, Yahudi ve Hıristiyan kültürü iliÅŸkisi, din ve kültürlerarası etkileÅŸim, oryantalizm-oksidentalizm, teo-politik, Ä°slam karşıtlığı (kültürel ırkçılık) ve Avrupa’da-Batı’da Ä°slam ve Müslümanlar konularında yoÄŸunlaÅŸtıran Prof. Dr. Özcan Hıdır Ä°stanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öÄŸretim üyesidir)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.