Sosyal Medya

Yusuf Kaplan: İnsan beşer doğar, edep ve haya onu insan kılar

İnsan, insan olarak doğar, diye düşünürüz, değil mi? Değil, tabii ki; çünkü insan, insan olarak doğmaz, beşer olarak doğar. Beşer olarak doğar, ya insan olur ya da insan olma melekeleri büsbütün yok olan bir canavar olur. Kişiyi beşerlikten insanlığa, insanlığın zirve noktalarına, en zirvesi, insan-ı kâmil noktasına ulaştıran yollar vardır...Edep bu yollardan biridir. Haya da bir diğeri.



Ä°nsan, insan olarak doÄŸar, diye düÅŸünürüz, deÄŸil mi?
 
Gerçekten öyle mi?
 
DeÄŸil, tabii ki; çünkü insan, insan olarak doÄŸmaz, beÅŸer olarak doÄŸar.
 
BeÅŸer olarak doÄŸar, ya insan olur ya da insan olma melekeleri büsbütün yok olan bir canavar olur.
 
Ä°nsan, potansiyel olarak insan doÄŸar, fiilî olaraksa beÅŸer, özetle.
 
Ä°NSAN NE/RESÄ°, BEÅžER NEREYE DÜÅžER?
 
BeÅŸer, sıradan’dır. Ä°nsan sıradışı.
 
BeÅŸer, ÅŸaÅŸar. Ä°nsan, kendini aÅŸar.
 
BeÅŸer, süflî olanla yaÅŸar; yeme, içme, tüketme vesaire. Ä°nsan, ulvî olan’a ulaÅŸmaya çalışır.
 
BeÅŸer, aleladenin dünyasında sürüklenir. Ä°nsan, fevkaladenin izini sürer, fevkalade olur.
 
BeÅŸer yatay düzleme mahkûmdur. Ä°nsan, dikey düzlemde yukarı doÄŸru kanat çırpar...
 
BeÅŸer, hayvanatın ve nebatatın özelliklerini aÅŸamaz: Kendine ulaÅŸamaz yani.
 
BeÅŸer’in bir kendi yoktur; ben’i vardır, ego’su.
 
Ben’i, kiÅŸiyi insan olmaktan alıkor, uzaklaÅŸtırır. KiÅŸi, benini aÅŸamadığı sürece kendine ulaÅŸamaz. Kendine ulaÅŸamayan insan, kendini aÅŸamaz, baÅŸkasına yol alamaz, kol kanat gerecek bir dünya kuramaz.
 
BeÅŸer, ben’in kölesidir; ben hapishanesinin yani.
 
Tabir caizse, beÅŸer, mezar kazar, kendi mezarını; kendini de, hakikati de, hayatı da o mezara gömer.
 
Ä°nsan, âlet yapar, dünya kurar.
 
BeÅŸerin bir dünyası yoktur; ego’su ve egosunun ertelenememeyen, kiÅŸiyi kölesi kılan istekleri, hazları, hırsları vardır.
 
Ä°nsan, benini aşıp kendine ulaÅŸan bir varlık olduÄŸu için, isteklerini, hazlarını, hırslarını hem kendi dünyasını hem de baÅŸkalarının dünyalarını yıkmak için deÄŸil yapmak için harekete geçirir.
 
BeÅŸer için baÅŸkaları düÅŸmandır, cehennemdir, en azından baÅŸkaları yoktur, sadece kendisi vardır; kendi çıkarı, kendi hazları.
 
Ä°nsan için baÅŸkası, kendi’ni göreceÄŸi aynadır; baÅŸkası kendine ayna tutar aslında; o aynaya bakarak kendini sorgular, sigaya çeker, böyle böyle kendini aÅŸar, baÅŸkalarına deÄŸer, baÅŸkalarıyla kalpten bir köprü kurar, yürek ülkesi inÅŸa eder: Ülkesinde herkese yer veren, kol kanat geren, serinleyen bir yurt, umut ve ufuklar o artık.
 
EDEBÄ°N VE HAYANIN Ä°NSANI AÅžKINLAÅžTIRAN YOLLARI VE BOYUTLARI
 
KiÅŸiyi beÅŸerlikten insanlığa, insanlığın zirve noktalarına, en zirvesi, insan-ı kâmil noktasına ulaÅŸtıran yollar vardır...
 
Edep bu yollardan biridir. Haya da bir diÄŸeri.
 
Edep, kişinin Yaratıcı karşısındaki yerini, haddini bilmesidir evvelemirde.
 
Rabbiyle irtibata geçmesi manen. KiÅŸinin insanın dışında, insanı, varlığı ve her ÅŸeyi Yaratan Rabbiyle irtibata geçmesi, kendini bilmesi, kendini bulması, kendi olması ve kendini aÅŸarak baÅŸkalarına ulaÅŸması, kol kanat germesi, herkesin soluyacağı bir hakikat ülkesi inÅŸa etmesinin çileyle gergef gibi örülen, aÅŸkla ve ÅŸevkle hayata geçirilen mertebeleridir.
 
Haddini bilen insan, beÅŸerin azgınlıklarını, azmanlıklarını, sapkınlıklarını aÅŸar; insanların kalpleri arasında köprü kurar; samimiyet ve sahicilik köprüsüdür bu.
 
Ve insanın kendini deÄŸil baÅŸkasını, tabiatı, diÄŸer varlıkları düÅŸünerek nefes alıp verdiÄŸi bir dünya, yaÅŸanabilir bir dünya inÅŸa eder.
 
BeÅŸer, edebi bilmez; hatta zaman zaman edepsizleÅŸir, azmanlaşır, küçük daÄŸları ben yarattım psikozuna kaptırır kendini ve dünyayı cehenneme çevirir.
 
YaÅŸadığımız, adına modern veya postmodern dediÄŸimiz dünyayı edep fikrinden, haya mefkûresinden yoksun, azmanlaÅŸan, kendini tanrılaÅŸtırmaya kalkışan zavallı beÅŸerlerin ürünü.
 
Virüs bu. Virüs, ÅŸaÅŸtıkça azmanlaÅŸan, azmanlaÅŸtıkça haddini aÅŸan ve dünyayı cehenneme çeviren bu azman beÅŸer. BaÅŸka virüs aramaya gerek yok.
 
Ä°nsan bu dünyaya, beÅŸerlikten kurtulup insan olma yolculuÄŸu yapsın diye gönderildi.
 
Ama insan bunu bilemedi.
 
Bilemezdi, baÅŸkasına kalpten kalbe yol döÅŸeyen, bütün insanları kalpleri üzerinden birbirine irtibatlayan, rapteden, baÄŸlayan o aziz / yüceltici ve leziz / ulvîleÅŸtirici edeb fikri yoktu.
 
Haya edebin ikiz kardeşi, hayatın şartı.
 
Haya varsa, hayat vardı; haya yoksa, kişi, canavarların ortasında bir avdı, avdır, avlanır.
 
Haya, “hayy”dan gelir, Rabbimizin güzel isimlerindendir. Diri, canlı, yaÅŸayan demektir.
 
Haya sahibi kiÅŸi hayatı yaÅŸar; ölü deÄŸildir, diridir. DiriliÄŸi, hayanın zirve noktalarına ulaÅŸtıkça, hayası, onu öldürmeyen geleni onda diriltecek kadar ruh doludur, hayat yurdu, hakikat umudu ve ufkuyka yoÄŸrulmuÅŸtur.
 
Haya sahibi insan, ahlâk anıtı olmaya adaydır. Çünkü ilkeleri ülkülere dönüÅŸtürme, ülkülerin ülkesini kurma kaygısıyla nefes alıp verir.
 
Mahrem korunur. Özel. KiÅŸinin özeli. Yani öz’ü. Özünü koruyan, özel hayatı üzerinde titreyen insan, hak yemez, hak-hukuk çiÄŸnemez. Özelini herkese açan özelliÄŸini de, güzelliÄŸini de yitirir, kendini hayatın fahiÅŸesine dönüÅŸtürür, bitirir.
 
Haya sahibi insanın yüzü kızarır.
 
Edep sahibi insanın utanma duygusu vardır ve güçlüdür.
 
Yüzü kızaran ve utanma duygusu güçlü olan insanların yaÅŸadığı toplumda insan insanı, insan tabiatı, tabiat insanı korur, Yaratıcı varlığa rahmet eder, hayat beÅŸeri insana çevirir, özeli herkese kapalı kalbi herkese açık güzel insanlar yeÅŸertir...
 
Yürek ülkesinde rahmet rüzgârları eser, insanların yüzü güler, güller açar, ışık saçar...
 
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.