Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Türkiye butik ulus devlet olmadığı için İdlib'dedir

Rusya'nın, ABD'nin, mezhepçi çete ve terör örgütlerinin penceresinden bakanlar için İdlip büyük bir bataklık. Lakin elan himayemizdeki 15 milyon Suriyeli, Suriye Milli Ordusu, kerim devletin ve İslam milletinin penceresinden bakanlar için İdlib, sömürgecilerin bölgeden sürülecekleri bir vetire.



"Siz benim geçmiÅŸi aradığımı sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz, ben sizin geleceÄŸinizi aramaktayım yer altında, der Alman arkeolog.”
 
Kemal Tahir-Yorgun SavaÅŸçı
 
Dış politika ve siyaset analizlerinin hemen tamamının rasyonel olduÄŸu ve realitelere, eldeki veri ve kapasitelere uyularak yapıldığı varsayılır. Bir bilim alanı olarak bu yaklaşıma saygı duyulabilir elbette. Lakin dış veya iç politik geliÅŸmelerde etken olan bu veri ve realiteleri orta yere, varlık sahnesine çıkaranların, bir süre evvel hayal olan bu gerçekleri gerçek kılanların, bu analizleri yapan çok önemli bilim insanları kadar saygı gördüklerini söylemek zordur. Oysa insanlık tarihi, her gün ısıtılıp ısıtılıp kamunun önüne konan, ‘hayalperest, romantik’ adamları veya siyasayı aÅŸağılama vesilesi kılınan bu ağır realiteleri tiye almak için mebzul miktarda siyasete, lidere, vakıaya sahip. Ülkemiz tarihinde de durum aynıdır. Bu konuya ülkemizin ve milletimizin maddi manevi varlığının üzerinde geliÅŸip serpildiÄŸi iki örnek vererek kapatalım:
 
Ä°ki önemli örnek
 
Ä°lki Ä°slam’ın bir insan ömrü içinde, tamamen realitelerle izah edilebilir bir süreç içinde yer yüzünün üçte birinde siyasi, askeri ve kültürel hakimiyet kurmuÅŸ olmasıdır ki, Efendimiz (sav) bunları müjdelediÄŸinde birkaç inananı hariç, dönemin uzak yakın iktidar sahipleri tarafından alay konusu edilmiÅŸ, rüya görmekle, moda deyimle romantiklikle, realist olmamakla suçlanmıştı. Ä°kincisi daha yakın bir dönemde, KurtuluÅŸ Savaşı sırasında, dönemin hemen bütün büyük devletlerinin yine dönemin bütün teknolojik silahları ve gücü ile kuÅŸattığı Anadolu’nun bu emperyalist kuÅŸatmaları nasıl parçaladığı gerçeÄŸidir ki, Çanakkale’ye, Gaziantep’e, Åžanlıurfa’ya kısa bir gezi yapanlar romantiklerin realistleri nasıl rezil rüsva ettiklerini hala capcanlı görebilirler. Yine denebilir ki dünya ve insanlık tarihi romantiklerin, idealistlerin realistlere galebe çalma tarihidir.
 
 
Batı güdümlü komedya
 
Son günlerde Ä°dlib’te Türkiye’nin faaliyetlerine, eldeki realist verilerle bakanların ülke güvenliÄŸi adına derin korkular ve ÅŸoklar yaÅŸadıkları sır deÄŸil. Bu korkulara kimi mezhepçi dürtülerin, kimi ideolojik ve siyasi argümanların ve bir kısım 5. kol faaliyetlerinin eÅŸlik ettiÄŸi de açık.
 
DoÄŸrusu Türkiye’de hâkim kültür olduÄŸu var sayılan ‘modern’ ve ‘Batıcı’ kültür ile enfekte olmuÅŸ kitlenin hem beka hem de konfora yönelik bir risk algılaması doÄŸal ve kaçınılmaz. Ama kader aÄŸlarını örmeye baÅŸladığında böyle detaylara pek aldırmaz. Çünkü tamamen kendilerine ait ve kendi kontrollerindeki butik ulus devlet olarak Türkiye, sonsuza deÄŸin yaÅŸayacağı varsayılan küçük bir konfor ve huzur adası olarak tasarlanmıştı. Ama hayaller baÅŸkadır, gerçekler ise baÅŸka. 2002’de iktidara geldiÄŸinde Ak Parti’nin karşı karşıya kaldığı vasatı anımsayanlar, anlı ÅŸanlı omzu kalabalık zevatın göklere sığmaz kibrini anımsayanlar, bin yıllar sürecek Batı güdümlü komedyalarının hazin sonunu anımsayanlar, realitenin ve stratejinin ne olduÄŸunu iyi anlayacaklardır.
 
‘Batı’nın dışı, bataklıktır’
 
Bu butik ulus devlet penceresinden bakanlar için Türkiye’nin Suriye’de, Libya’da, Kıbrıs’ta, Somali’de vs. askeri faaliyetlerde bulunması akıl dışıdır. Çünkü bir kesime, bir kesimin konfor ve huzuruna matuf kurulmuÅŸ bu butik ulus devletin dışında kalan (Batı dışındaki) her yer bataklıktır, buralarda yaÅŸayanlar barbardır, geridir. Sömürgecilerden tevarüs edilen bu söylemin ‘ÅŸimdilik’ medyada, akademide, kültür ve sanatta o kadar sarsılmaz bir tahtı var ki, aksi her tür söylem bu etkili mahfillerde ‘henüz’ gericilik, barbarlık olarak mahkûm edilebilmektedir.
 
Türkiye gibi butik ulus devlet hayalleri için çok dev bir cüsseye sahip bu organizmanın, bulduÄŸu her fırsatta, üzerine giydirilen bu dayatma butiklikten kurtulma çabası er geç, bugün deÄŸilse yarın ama muhakkak hedefine varacaktır. Sömürgecilerden tevarüs edilen bakış açıları ve kavramlarla bakıldığı sürece, evet, Türkiye’nin uzak ve yakın coÄŸrafyalarda son yıllarda artan askeri, siyasi faaliyetleri gerçekten kavranması güç faaliyetlerdir.
 
Gövdesinden on kat daha büyük ve güçlü olan bir kerim devlet olarak bakıldığında, bu organizmanın yapmakta oldukları ve yapabilecekleri, ancak bu butik ulus devlet paradigmasından çıkıldığında anlaşılabilir. Türkiye’nin, görünür olanın ve realitenin zaviyesinden Rusya’ya, ABD’ye, AB’ye kafa tutması aklın dışıdır. Lakin vakıa tam olarak budur ve öyle görünüyor ki söz konusu küresel güçler de Türkiye’nin bu ‘akıl dışı’ çıkışlarını feci halde ciddi bulmaktadır.
 
Şaşırtıcı ataklar
 
Ekonomisinden beklenmeyecek kadar büyük ve kapsamlı olan bu faaliyetlerden mesela altı yıldan beri Suriye’de eÄŸitilen ve yüz bine yaklaÅŸan bir güç olarak Suriye Milli Ordusu, küresel savunma piyasasını gerçekten hareketlendiren savunma yatırımları ve ÅŸaşırtıcı sonuçları, birçok alanda ve birçok aktöre karşı aynı zamanlarda açılan cepheler, buna karşın hemen bütün küresel ve bölgesel güçlerin saygı duymak zorunda oldukları haklılık ve meÅŸruiyet pozisyonu. Bütün bu benzeri ÅŸaşırtıcı atakları butik bir ulus devlet olarak Türkiye’den beklemek akıl dışıdır evet.
 
Lakin bir strateji ile hareket edildiÄŸi, üzerinde uzunca ve detaylıca çalışılmış bir izlekte yüründüÄŸü ve devletin bir bütün olarak bu stratejiye odaklandığı varsayımı ile bakılırsa olan bitenin butik ulus devletin cesametini çokça aÅŸtığı, böyle birçok butik devletin az çok, farklı seviye ve kademelerde bu stratejiye destek çıktığı, omuz verdiÄŸi, geleceÄŸini bu stratejiye endeksleyen birden çok gücün ortak hareketi ettiÄŸi ÅŸeklinde okunabilecek bir tablo çıkar önümüze.
 
Milletin kalbinde karşılığı yok
Son tahlilde bir temel stratejiye dayanmayan her siyasa biraz güdük, bir tarafı ile bağımlı, biraz kekre ve yabancı olmak ile maluldür. Bu anlamda son on yılda, son yüz yılda bu ülkede olan biteni bir strateji ile izah edemeyen her analiz yukarda izah ettiÄŸim türden akademik, realist ve bir süre sonra yanlışlanacak bir geçici doÄŸru olarak kalacaktır. Nitekim Batı’ya vekalet etmenin verdiÄŸi konforla sınırın dışını bataklık, içini huzur adası sayanların bu stratejiden yoksun bağımlı siyasaları iç karışlıklılar, askeri darbeler, sonu gelmez ekonomik krizlerle her defasında duvara toslamıştır. Bugün de Batı’dan vekâlet alanların, CumhurbaÅŸkanının deyimi ile artık vatansever ve milliyetçi maskelerinin bile saklayamadığı bir 5. kol faaliyeti içinde oldukları gün geçtikçe berraklaşıyor, ettikleri hiçbir söz milletin kalbinde karşılık bulmuyor.
 
Evet, Türkiye, yüz yıl evvel dağıtılan güç merkezinin varisi olarak bir büyük stratejiye sahiptir, sahip olmalıdır. Bu büyük strateji, tespih taneleri gibi oraya buraya savrulan Ä°slam milletinin etrafında toplanacağı bir güç merkezini yeniden tesis etmek stratejisidir. Bu strateji bir fetih stratejisi deÄŸildir, bir iÅŸgal ve saldırı stratejisi deÄŸildir. Bu strateji, bir iÅŸ birliÄŸi, bir üleÅŸme, bir dayanışma stratejisidir. Realist akademisyenlere düÅŸen, bu derin ve kararlı stratejinin izleÄŸini, sık sık ortaya çıkan emarelerinden okuyarak topluma anlatmaları, dosta düÅŸmana izah etmeleridir. Etmeliler ki bu merkez tesis edilmese dün Irakı’n, bugün Suriye’nin, yarın Anadolu’nun çocukları Yunan sınırlarında hakaretler görecek, aÅŸağılanacak, oraya buraya savrulmuÅŸ sahipsiz mülteciler olacaklardır.
 
Åžimdi bu stratejik varsayım ile Ä°dlib’te olan bitene bir kez daha bakalım: Suriye’de mezhepçi bir dikta rejiminin vatanlarını her gün biraz daha yıkmasına, yine mezhepçi diktanın patolojik ruh hali ile katliamlar yapmasına, kendi mezhepçi iktidarı için tarihte hep yaptıkları gibi, bugün de emperyalist güçlerle iÅŸbirliÄŸi yapmasına ve vatanlarını haraç mezat satmasına itiraz eden mazlum Suriye halkının, evet kabul edelim, S400’leri yoktur, Patriot’ları yoktur, uçakları, füzeleri yoktur ama vatan sevgileri, özgürlüÄŸe duydukları derin inançları ve imanları var. Realitelere bakılırsa mazlum Suriye halkının bu ceberut iktidar ve ona destek veren Rus ve Ä°ran orduları, ayrıca dolaylı destekler sunan baÅŸta Fransız olmak üzere gölgedeki birçok Haçlı gücü karşısında pek bir ÅŸansı yok gibidir. Lakin istersek doÄŸa üstü güçlere atfederek mucizelere yoralım, istersek realist davranıp her bir adımı makul maddi ölçeklere vurarak anlamaya çalışalım, çok yakın bir zamanda bütün bu kötücül temerküzün Suriye topraklarından def edileceÄŸi vasat, gözlerimizin önünde gün be gün berraklaşıyor. Realitelerin yarattığı görüntü kirliliklerinin arkasından, siste önümüze dikilen daÄŸ misali gerçeÄŸe dönüÅŸüyor.
 
Sömürge ordusu
 
Suriye Milli Ordusu, 92 bin kiÅŸilik profesyonel, imanlı ve zafere dair büyük bir inançla donanmış, mazlum Suriye halkının baÄŸrından çıkmış bir milli ordudur. Bu ordunun her sınama ile daha da kavileÅŸen, bilenen azmi, her gün biraz daha yükselen kapasitesi mazlum Suriye halkının sömürge iÅŸbirlikçisi, mezhepçi diktadan kurtuluÅŸ umudu, sadece umut deÄŸil, her gün ete kemiÄŸe bürünen gerçeÄŸidir. Öte yandan Fransızların sömürge döneminde kurdukları azınlıklara dayalı ordu yapılanması Armee Du Levant ve özellike Troupes Speciales, esas olarak ayrıştırıcı, bölücü, mezhepçi bir sömürge ordusudur. Adına bugün haksızca Suriye Ordusu denen ve Fransızların kurdukları hali ile yaÅŸatılan askeri organizasyon, tıpkı yüzyıl evvel Fransızlarla kol kola Suriye vatanını yakıp yıktıkları gibi bugün de Ruslarla kol kola ÅŸehirleri bombalayan, kadın çocuk demeden Suriye halkını katleden, Suriyelileri göçe zorlayarak gerçek anlamda bir etnik temizlik yapan bir sömürge ordusudur. Yıllar yılı taktıkları Arap MilliyetçiliÄŸi ve Ä°srail karşıtlığı maskeleri düÅŸtükçe altındaki pis iÅŸbirlikçilik ortaya çıkıyor ve Suriye halkı bu rezil diktadan uzaklaşıyor. Nitekim savaÅŸ öncesinde 22 milyon civarında olan Suriyeliler dünyada yerinden edilmiÅŸ toplulukların en büyüÄŸünü oluÅŸturuyor.
 
Rakamlar göz önüne alındığında ortaya ÅŸöyle bir tablo çıkmaktadır: Türkiye’de 4 milyon, Lübnan’da 1.2 milyon, Ürdün’de 1 milyon, Irak’ta 600 bin, Almanya’da 550 bin, Mısır’da 200 bin ve dünyanın çeÅŸitli ülkelerine yayılmış 500 bin Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Mezhepçi dikta rejimi ve destekçileri Rusya ve Ä°ran’ın öldürdüÄŸü Suriyeli 1 milyonu geçmiÅŸtir. Türkiye’nin desteÄŸi ile mezhepçi çetelerden kurtarılan bölgelerde 2 milyonu geçkin nüfus ve ABD’nin PKKYPG ve Rusya ile birlikte kontrol ettikleri alanlarda da 1 milyon civarında bir nüfus yaÅŸamaktadır. Ä°dlip bölgesine rejim, Rusya, Ä°ran ve terörist çetelerin göç ettirdiÄŸi Suriyeli sayısı 4 milyon olarak tahmin edilmektedir. Bütün bu rakamlar Suriye nüfusunun yüzde 75’ine yakın kısmının mezhepçi dikta rejiminin kontrol ettiÄŸi yerlerden göç etmiÅŸ veya ettirilmiÅŸ olduÄŸunu ifade ediyor. Bu beyler hangi milletin, hangi nüfusun, hangi Suriye’nin devleti oluyorlar bilen var mı?
 
Mezhepçi çete ve destekçilerinin büyük bir düÅŸmanlık yaparak Türkiye’ye sürdükleri nüfusla, sınırda yapılmaya çalışılan etnik temizlik ve demografik deÄŸiÅŸimle ve tüm bunların sonucunda ortaya çıkacak muazzam güvenlik riskleriyle yüzleÅŸmeyelim isteyenler, buna önlem alınmasın isteyenler, yani olaylara butik devletin, Rusya’nın, ABD’nin, mezhepçi çete ve terör örgütlerinin penceresinden bakanlar için Ä°dlip büyük bir bataklık. Lakin elan içimizde, kontrolümüzde, himayemizde yer almış 15 milyona yakın Suriyelinin, onların baÄŸrından çıkmış 92 bin kiÅŸilik Suriye Milli Ordusunun ve dostlarının, kerim devletin ve Ä°slam milletinin penceresinden bakanlar için Ä°dlib, kerim devlete giden yolun köÅŸe taşı, sömürgecilerin bölgeden sürülecekleri bir vetire, Akdeniz’i bir Ä°slam gölü, bir Türk gölü yapacak dev bir atılım. Bunun için gereken her ÅŸeye sahip ve hazır bu devlet.
 
Rusya ve periÅŸan olan mezhepçi çetenin dayatması ile gelen ateÅŸkesin hiçbir anlamı yoktur. Sonunda barış ve anlaÅŸma olmayan hiçbir ateÅŸkes anlamlı deÄŸildir ve akrep karakterinin gereÄŸini yapacaktır, ateÅŸkesi yine bozacaklar ve Türkiye tepelerine cehennem gibi inecektir. Ya da makul çözüm, Rusya kaderine razı olacak ve dayatmalardan vaz geçerek kendisine sunulan ile yetinecek, Suriye’deki aklı başında devlet adamları olaya el koyacak ve ciddi kıyımların önüne geçilecek, mezhepçi çete, Nusayri cemaati tarafından, aile iktidarı adına kendilerini düÅŸürmüÅŸ oldukları zor durumun cezası olarak hal edilecek, Türkiye’ye müzahir, dost, demokratik, özgür bir yeni düzen kurulacaktır. Bugün deÄŸilse yarın kurulacaktır, ama muhakkak kurulacaktır. Libya’da da olacak olan budur. Libya’ya çökmüÅŸ olan Fransızlar, ABD ve Ruslar er geç oradan sürüleceklerdir, Libya’nın dostlarının, Cezayir’in, Fas’ın, Tunus’un destekleri ile, petrolden baÅŸka bir kutsalları olmayan bu sömürgecilerin Libya’dan sürülmeleri stratejidir ve er geç hedefine varacaktır. Bu Irak’ta da böyle olacaktır ve daha birçok yerde. Buna hayal diyenler olacak elbet, ama zaten tarihi gerçek yapan hayaller deÄŸil midir?
 
Mustafa Ekici / Star Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.