Sosyal Medya

Taha Akyol'un kaleminden: Yabancı-Uluslararsı Sermaye meselesi

Yabancı sermaye’ meselesi Türkiye’de çok sert tartışmalara konu olmuştu. Yabancı sermayeye ‘emperyalist’ diye bakanlar az değildir.



CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ise Pakistan’da ÅŸöyle konuÅŸtu:
 
“Biz ‘yabancı yatırım’ yerine ‘uluslararası yatırım’ demeyi tercih ediyoruz. Çünkü bizim anlayışımıza göre sermayenin milliyeti yoktur, dolayısıyla sermaye milliyetçiliÄŸi yapmak da doÄŸru bir yaklaşım deÄŸildir.”
 
Bu konuda Devlet Bahçeli nasıl düÅŸünür bilmem…
 
ErdoÄŸan’ın bu sözleri doÄŸru olduÄŸu gibi zaman zaman duyduÄŸumuz “küresel sermaye Türkiye’ye saldırıyor” gibi komplo teorilerinin de yanlışlığını belgelemektedir.
 
ATATÜRK VE YABANCI SERMAYE
 
Merhum TürkeÅŸ dahil, milliyetçilik denildiÄŸinde siyaset ve düÅŸünce dünyasında akla gelen isimlerin de hiçbiri yabancı sermaye karşıtı olmamıştır.
 
MilliyetçiliÄŸi ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel geliÅŸmesinde görmek lazım.
 
Sol Kemalizmin 1960’lar ve 70’lerdeki yabancı sermaye düÅŸmanlığı da Atatürk’ün fikirlerini deÄŸil, o yıllardaki “Üçüncü Dünya solculuÄŸunu” yansıtıyordu.
 
BaÅŸkumandan Mustafa Kemal PaÅŸa Ä°zmir Ä°ktisat Kongresinde “kanunlarımıza uymak ÅŸartıyla” yabancı sermayeye taraftar olduÄŸunu belirmiÅŸ, CumhurbaÅŸkanı Atatürk de yabancı sermaye ve dış kredi için gayret ettiÄŸi gibi iktisadi konularda yabancı uzmanlar da getirmiÅŸtir.
 
Aslında Atatürk ya da tarihte baÅŸka liderlerin siyasi görüÅŸleri “tarihi bilgi” olarak önemlidir. Günümüzün sorunlarını ise günümüzün bilgileriyle düÅŸünmek gerekir.
 
Günümüzde kalkınma için yabancı sermaye çok önemlidir
 
Komünist Çin en çok yabancı sermeye çeken ülkedir!
 
Sermaye ihracını emperyalizm olarak tanımlayan Lenin’in emperyalizm teorisi yazıldığı dönemde kaldı!
 
‘DIÅž GÜÇLER’
 
ErdoÄŸan yabancı sermaye çekme konusunda “yabancı” yerine “uluslararası sermaye” demeyi tercih ediyor; doÄŸru bir hassasiyettir bu.
 
Kapalı toplum reflekslerinin güçlü olduÄŸu toplumlarda “yabancı” kelimesi genelde olumsuz çaÄŸrışımlar yaratır. Bizde “dış güçler” ÅŸeytani bir anlama sahip deÄŸil mi?
 
Ekonomik krizinin rant ve borç ekonomisini körüklemekten kaynaklandığı bir gerçektir. Fakat iktidar ekonomik krizi “dış güçlerin saldırısı” diye takdim etti. “Küresel sermaye” Türkiye’ye saldırılar düzenleyen bir komplo merkezi olarak gösterildi; bazı iddianamelerde bile!
 
Bunlar siyasetin propaganda tarafı…
 
Fakat ekonomi çevrelerine konuÅŸurken tamamen iktisadi ve teknik dil devreye giriyor.
 
CumhurbaÅŸkanı, “yabancı” dememeyi önerecek kadar hassasiyet gösteriyor...
 
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Londra’da “küresel sermaye piyasalarında yer almaya devam edeceÄŸiz” diyor. (3 Eylül 2018)
 
Foreign Policy’deki makalesinde “Merkez Bankası’nın bağımsız olduÄŸunu” vurgulu ifadelerle söylüyor.
 
220 MÄ°LYAR DOLAR
 
CumhurbaÅŸkanı aynı konuÅŸmasında “17 yılda ekonomimize yaklaşık 220 milyar dolarlık doÄŸrudan uluslararası sermaye giriÅŸi oldu” diye belirti.
 
Sıcak para değil, yatırım!
 
Fakat 17 yıllın hangi dönemlerinde?!
 
Bir ülkeye büyük miktarda yatırım çekmek için siyasi ve hukuki ortamın nasıl olması ve nasıl olmaması gerektiÄŸini görmek için 17 yıl yeterli bir süredir.
 
Türkiye’ye yabancı sermaye giriÅŸinin yıllık 20 milyar dolara çıktığı dönem, AK Parti’nin reformlar dönemidir, AB kıstaslarına sımsıkı sarıldığı dönemdir.
 
Ne zaman ki “kendi yağımızla kavrulacağız… Bunlar haçlı ittifakı… AB’a ihtiyacımız kalmadı” ÅŸeklindeki beyanlarla uygulanan politikalar baÅŸladı, yabancı sermayede de çekingenlikler baÅŸladı.
 
SERMAYE VE SÖMÜRÜ
 
Aslında her sermaye, yerli olsun, yabancı olsun, “sömürü” eÄŸilimdedir.
 
Kuralsız siyasi güç de iktisadi güç de yozlaşır çünkü.
 
Bunu önleyerek sermayenin rasyonel üretim faktörü olarak iÅŸlev yapması için “düzenleme, denetleme, ÅŸeffaflık, bağımsız yargı, basın özgürlüÄŸü” gibi kurumların çok güçlü olması lazım.
 
Ülkeyi yöneten kiÅŸinin ÅŸahsen teminat vermesi elbette önemlidir fakat asıl lazım olan demokratik ve hukuki kurumların güçlü olmasıdır.
 
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, çok önemli bir kurumsal göstergedir.
 
Çin totaliter diktatörlüktür fakat iktisadi hayatta “kurumlar ve kurallar”ın ne kadar etkili olduÄŸunu, Fukuyama’da okuyabilirsiniz.
 
Netice: Yabancı sermaye elbette çok lazım fakat bunun yolu “kurumlar ve kurallar”dır. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, kamuoyunun özgür oluÅŸumu, kısaca Batılı anlamda hukuk devleti…
 
 
Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.