Sosyal Medya

İbrahim Tenekeci'nin arşivinden: Siyaset aynasındaki insan silueti

Biliyoruz ki, nereye makam ve dünyalık girerse, oraya düşmanlık ve kıskançlık da girer. ''İnsan, dünyanın en geç olgunlaşan meyvesidir'' deniliyor. Siyaset, işte bu hamlığımızı ortaya çıkarabilecek cazibeye sahip. Alkışlar, övgüler, parlak teklifler, bir adım öne çıkabilmek için yapılan hamleler vs.



Ülkemizde siyaset, ciddi oranda, ÅŸikâyet kültürü üzerinden yapıldı, yapılıyor. ''Söyleyecek sözü olmayanın yüksek sesle konuÅŸması'' gibi. Bunun sonucunda da, ''taraflar'' arasındaki mesafe açıldı, en hayati konularda bile milli mutabakat saÄŸlanamaz oldu. Ä°ster istemez, üslup da buna göre ÅŸekillendi. Bakınız: Ä°stediÄŸini söyleyen, istemediÄŸini iÅŸitir.
 
Nurettin Topçu''ya göre, insan, üç ÅŸeyin peÅŸinde olmak için yaratılmıştır: Hakikatin, hayrın ve güzelliÄŸin.
 
Bunları dert edinenler, ''hayatın deÄŸil, hakikatin ve aÅŸkın insanını yetiÅŸtirme'' gayreti içinde olurlar. ''Muvaffakiyeti, galibiyet ve kuvvet gösterisinde aramazlar.'' (Nurettin Topçu''ya ArmaÄŸan, 1992, Sayfa 9)
 
Dünyaya ait her ÅŸey eskir, buna insanlar ve fikirler de dahildir. Siyaset, belki bir heyecandır, yenilik iddiasıdır.
 
Görünen o ki, siyasete iki nedenden ötürü giriliyor: Hizmet veya menfaat. YaÅŸatmak yahut yaÅŸamak.
 
Eşyaları kullanma, insanları ise anlama kılavuzu vardır. Anlayan, anlatır, aydınlatır. Anlamayan, aldatır.
 
Ä°nsanları emanet bilmek icap eder. Onları kullanmak yahut kullandırmak olmaz. Ancak, birlikte çalışmak.
 
Menfaat düÅŸkünü olanlar, ellerine fırsat geçtiÄŸi andan itibaren, insan öÄŸütme makinesine dönüÅŸürler. Çünkü tehdit algıları farklıdır. Tehlike, dışarıda deÄŸil, içeridedir. Maalesef, bu böyledir.
 
***
 
''Ä°nsan, dünyanın en geç olgunlaÅŸan meyvesidir'' deniliyor. Siyaset, iÅŸte bu hamlığımızı ortaya çıkarabilecek cazibeye sahip. Alkışlar, övgüler, parlak teklifler, bir adım öne çıkabilmek için yapılan hamleler vs.
 
Dünya, üç günlüktür. Bazılarına göre, bu günlerin hepsi de yarındır. Ä°ÅŸler ve iliÅŸkiler buna göre yapılır, kurulur.
 
Siyasa ve piyasa, birlikte olmaya müsaittirler. Böylece, ortaya, kara bir renk çıkar. O renk, bizi, Seyrani''nin ÅŸu iki dizesine götürür: ''Tarlasına haram tohumu eken / Helal mahsulünü biçer mi bilmem.''
 
Siyaset, insanlara, bazı hassasiyetleri unutturacak imkânlar sunar. Ayrıca, kendinizi önemsemeye baÅŸlarsınız. Bu, yorucu ve maliyetli bir iÅŸtir. Sürekli ''bakım'' ister.
 
Biliyoruz ki, nereye makam ve dünyalık girerse, oraya düÅŸmanlık ve kıskançlık da girer. Kadim büyüklerimiz böyle söylüyor.
 
Dolayısıyla, kurtarıcı olabilmemiz için, önce dünyanın ağırlığından, baskısından kurtulmamız gerekiyor.
 
***
 
Dünya, bizler için gurbettir. Buna karşılık, ''seçme hakkımız sadece dünyada vardır.'' Seçilme hakkı ise daha geniÅŸ zamanlıdır. Erzurumlu Emrah, ''Gurbet elde kıymetimiz / Ya bilinir ya bilinmez'' diyor. Bu da Seyrani''nin: ''GübreliÄŸe inip konan kargalar / Has bahçede gül kadrini ne bilsin?'' (Alıntılar, Abdullah Rıza Ergüven''in Türk Halk Yazını kitabındandır. Yaba Yayınları, 1983)
 
Ä°ÅŸte bu kıymeti bilecek, insanın muhterem oluÅŸunu dikkate alacak ÅŸahsiyetlere ihtiyacımız var: Ä°timat ehli, milletine ve memleketine sadık, arkadaÅŸlarına karşı vefalı, sözünü onur bilen. DiÄŸerlerine deÄŸil, deÄŸerlerine baÄŸlı.
 
Buradan yola çıkıp ÅŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Ä°çyüzünü bildiÄŸimiz isimlerin yükseliÅŸini önlemek, milli vazifelerimizden biri olmalıdır.
 
Yine, kullanılmaya müsait kimselerin birer kahramana dönüÅŸtüÄŸü veya dönüÅŸtürüldüÄŸü bir coÄŸrafyada yaşıyoruz. Bu bize, ayrı bir sorumluluk yüklüyor.
 
Åžu da hep aklımızda olsun: ''Bizi birleÅŸtiren her unsur millidir, ayıran ise deÄŸildir.'' Bu tanımın içine birçok siyasetçi de girer, girebilir, girmelidir.
 
Siyasetin ibretlik taraflarını da unutmayalım. Anlattığına inanmamak gibi. Ä°lginçtir, bu yürüyüÅŸ esnasında, ilk pes edenler, o göÄŸsü geniÅŸ hatipler olmuÅŸtur. Åžu an, gençliÄŸimizden bildiÄŸimiz, dinlediÄŸimiz hatipleri tek tek hatırlamaya, nerede olduklarını bulmaya çalışıyorum. Hata veriyorlar. Her ÅŸeyin fazlası zarar dedikleri, galiba böyle bir ÅŸey.
 
Tam da burada, aklıma, DaÄŸlarca''nın dizeleri geliyor: ''ÇocuÄŸum bol bol masal dinle / Henüz inanırken.'' O hatipler karşısındaki durumumuz, herhalde, bundan daha güzel anlatılamaz, özetlenemez.
 
 
YeniÅŸafak- ArÅŸiv / 09 Kas 2013, Cumartesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.