Sosyal Medya

Yıldıray Oğur: Elazığ, Auschwitz ve Bay Salomon

Prof. Salomon-Calvi’nin raporları, önerileri hatta adı bile unutuldu. Salomon Calvi’nin 1940’larda yerleşim yapılmaması için uyardığı, 1971’de gördüğü yerleşimler karşısında Şevket Süreyya’yı ürperten İzmit’te kıyamet 1999’da koptu.



27 Ocak 1945 günü SSCB’nin Kızıl Ordusu Polonya’nın Krakow ÅŸehri yakınlarındaki Nazi konsantrasyon kampı Auschwitz’e girdi. 
 
Ve böylece bütün dünya soykırım gerçeÄŸiyle yüzleÅŸti. 
 
Daha sonra yapılan tespitlere göre sadece Auschwitz’de 1942’den itibaren üç yılda 1.1 milyon insan öldürülmüÅŸtü. Bunların büyük çoÄŸunluÄŸu Nazilerin Avrupa’dan trenlerle taşıdığı Yahudilerdi. Kurbanların arasında ‘ari ırkı’ bozduklarını düÅŸünülen Çingeneler, eÅŸcinseller de vardı.
 
Bu yıl 75’inci yıldönümü için kurbanlar Auschwitz’de düzenlenen anma töreninde anıldı.
 
1933’de Almanya’da iktidara gelen Naziler, 1942 yılında Nihai Çözüm yani Yahudi soykırımı kararını alana kadar adım adım ilerlemiÅŸlerdi.
 
Ä°ktidara geldiklerinin üçüncü ayında Yahudi iÅŸyerlerine boykot hareketini baÅŸlatmışlar, 7 Nisan 1933’de de Yahudilerin memur olmasını yasaklayan “Devlet Memuriyetinin Meslek Olarak Ä°fasına Yeniden DönüÅŸ Yasası”nı çıkarmışlardı.
 
Bu yasayla iÅŸini kaybedenlerden biri de 37 yıldır Heidelberg Üniversitesi’nde ders veren 67 yaşındaki jeoloji Profesörü Wilhelm Salomon-Calvi’ydi. 
 
Heidelberg’in meÅŸhur termal su kaynağının da kaÅŸifi olan profesör, kısa bir süre sonra Alman vatandaÅŸlığından da çıkarıldı.
 
67 yaşındaydı, 20 yıl önce eÅŸini kaybetmiÅŸ, bir daha da evlenmemiÅŸti. Nereye gidecekti? 
 
Almanya’daki binlerce Yahudi, komÅŸu Avrupa ülkelerine kaçmıştı. 
 
Ä°sviçre’ye iltica etmiÅŸ tıp profesörü Philipp Schwartz’ın kurduÄŸu “Yurtdışındaki Alman Bilim Adamlarına Yardım Cemiyeti”, iÅŸsiz kalan Yahudi ilim adamlarına baÅŸka ülkelerde iÅŸ buluyordu. 
 
1933’de Türkiye’de de hükümet eskimiÅŸ olduÄŸunu düÅŸündüÄŸü Darülfünun’u kapatıp, yerine yeni bir üniversite kurmak için çalışmalar baÅŸlatmıştı. 
 
Prof. Schwartz ile Türkiye Milli EÄŸitim Bakanlığı ile arasında yapılan anlaÅŸmayla Nazilerin kovduÄŸu 82 Yahudi bilim insanının Türkiye’deki üniversitelerde çalışabilmesinin yolu açıldı. 
 
O 82 bilim insanından biri de 67 yaşındaki Profesör Wilhelm Salomon-Calvi oldu.  
 
1934 yılında daha önce hiç bilmediÄŸi Ankara’ya geldi.
 
Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne baÄŸlı Tabii Ä°limler Fakültesi bünyesinde bulunan Jeoloji Enstitüsü’nün başına geçti. 
 
Uzun sakalları, ütüsüz pantolonu, dizlerine kadar inen gömleÄŸiyle derbeder görünen bu yaÅŸlı profesörün gelir gelmez ilk iÅŸi Türkiye’yi dolaÅŸmak oldu. 
 
1936 yılında yayınladığı “Türkiye Cumhuriyetinde Jeolojik Görünümler” kitabının giriÅŸinde söylediÄŸine göre 1 yıl içinde Anadolu ve Ege’de 13 bin kilometre yol kat etmiÅŸti. 
 
Türkiye’yi adım adım dolaÅŸmış, kimsenin gitmediÄŸi daÄŸlara tırmanmış, vadilerden geçmiÅŸti. 
 
Peribacalarını ilk o fark etmiÅŸ, Ankara için su kaynakları keÅŸfetmiÅŸ ve projeler geliÅŸtirmiÅŸ, 1936 yılında BaÅŸbakan Ä°smet Ä°nönü’ye “Türkiye Cumhuriyeti Jeoloji Kurumu Organizasyonunun Bir Zaruret OlduÄŸunu Gösteren Esaslar” baÅŸlıklı bir rapor sunarak Türkiye’de sadece jeolojik araÅŸtırmalar yapan bir kurum kurulmasını teklif etmiÅŸti.
 
Bu teklifi üzerine 1936 yılında çalışmaları yürütmek için Tarım Bakanlığı bünyesinde görevlendirildi. Fakat istediÄŸi kurum kurulamadı. Bunun üzerinde 1939 yılında yeni kurulmuÅŸ Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nde jeolog olarak göreve baÅŸladı. 
 
Anadolu ve Ege’deki gezileri ve araÅŸtırmaları sırasında Türkiye’nin çok acil bir meselesi olduÄŸunu keÅŸfetmiÅŸti; Türkiye’nin ÅŸehirleri fay hatları üzerine kuruluydu.  Ve bu ÅŸehirlerdeki yapılaÅŸma depremlerde yerle bir olabilirdi.  
 
MTA’daki çalışmalarını deprem üzerine yoÄŸunlaÅŸtırdı. 
 
Hatta bu sırada kendisine teklif edilen ülkenin en prestijli akademik kurumu olan Ä°stanbul Üniversitesi’ndeki Jeoloji Kürsüsü baÅŸkanlığını MTA’daki araÅŸtırmalarını gerekçe göstererek reddetmiÅŸti.  
 
Nihayet 22 Ocak 1939’da deprem ve depreme karşı alınacak önlemler üzerine bir kanun tasarısını ve raporunu (“Yer sarsıntıları hakkında bir kanun kabulüne müteallik layiha ve yer sarsıntılarından mütevellit zararlarını tenkisine ait kanun projesi”)  hazırlayarak hükümete sundu.
 
Hazırladığı kanun tasarısında Türkiye’deki 17 birinci derecedeki deprem bölgesini ve bu deprem bölgelerinde depremin zararlarına karşı alınacak tedbirleri anlatmıştı. 
 
O bölgelerden biri de Erzincan’dı
 
Ama geç kalmıştı. Teklifi sunduÄŸu 1939’un son günlerinde Erzincan büyük bir depremle yıkıldı. 40 bin insan enkaz altına can verdi. 
 
Ankara’da nihayet yaÅŸlı profesörün uyarılarının deÄŸeri anlaşılmıştı. 
 
Artık 70 yaşına basmış olan Prof. Salomon-Calvi, Erzincan deprem bölgesini gezdi, oturup geniÅŸ bir rapor daha hazırladı. 
 
1940 tarihli “Türkiye’deki  Zelzelelere Müteallik Etüdler” adlı raporu okuyanlardan biri de o sırada Sanayi Ä°ÅŸleri Tetkik Dairesi baÅŸkanı olan Åževket Süreyya Aydemir’di.  
 
Aydemir daha sonra yazdığı bir yazıda raporu okuduÄŸunda hissettiklerini ÅŸöyle anlatmıştı: “Okudum ve irkildim.  Salomon Kalvi gerçek bir bilgindi. Raporunda halkın hayatından sorumlu olanların uykularını kaçıracak bilgiler, uyarılar vardı...”
 
 
Prof. Salomon-Calvi raporunda ÅŸöyle diyordu: 
 
“Ä°stikbalde zelzele hasaratını azaltmak arzu edildiÄŸi takdirde, birinci derecede ehemmiyeti haiz zelzele mıntıkaları için bir kanun kabul edilerek binaların inÅŸası, temellerin intihabı,  tesis ve imar edilecek mevkilerin seçilmesi hususunda tedbirler ittihazı icab eder. Bu meyanda zelzelelere maruz Japonya, Ä°talya, Kaliforniya ve Güney Amerika’nın batı kısımları gibi memleketlerde elde edilen tecrübeleri nazari itibara almak ve bunları Türkiye’nin hususi jeolojik, iklim ve iktisadi vaziyetlerine intibak ettirmek lüzumlu olacaktır.”
 
Ankara bu kez profesörün önerilerini uygulamaya geçirmekte kararlı gözüküyordu.  Åževket Süreyya’nın başında olduÄŸu daire, Bayındırlık Bakanlığı ile anlaÅŸarak, bütün ÅŸehir planlarının ve sanayi bölgesi taslak planlarının bu rapordaki önerilere göre hazırlanmak üzere kendilerinin onayından geçmesini saÄŸlamıştı. 
 
1940 yılında yazdığı bir makalede Prof. Salomon da bu kez ümitli görünüyordu:
 
“Salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiÅŸ bulunmaktadırlar."
 
Ama yaÅŸlı profesörün ömrü, deprem için hazırladığı önlemlerin hayata geçirilip geçirilmediÄŸini görmeye yetmedi. 
 
15 Temmuz 1941 günü Ankara’da hayatını kaybetti. 
 
Kendisini Türkiye’ye adamış profesör, Nazilerin savaÅŸ meydanında zafere yürüdüÄŸü ve Ankara’ya da Türkiye’ye sığınmış Alman Yahudilerinin kovulması için baskı yaptığı günlerde hükümet yetkililerinin de katıldığı bir cenazeyle hala mezarının bulunduÄŸu Cebeci Asri mezarlığında topraÄŸa verildi.
 
Onun ölümünden sonra, Türkiye pek çok büyük deprem meydana geldi ve bu depremlerde binlerce insan yine enkazlar altında kalarak hayatını kaybetti. 
 
Prof. Salomon-Calvi’nin raporları, önerileri hatta adı bile unutuldu. 
 
1971 yılında yine bir depremin ardından adını tekrar hatırlatansa Åževket Süreyya Aydemir oldu. 
 
Artık ünlü bir yazar olan Aydemir, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı köÅŸe yazısında profesörü anlattıktan sonra 1940’da okuduÄŸunda irkildiÄŸi deprem raporundaki bir bölümü hatırlattı:
 
“Bu rapor devlette vardır. Bunlardan parçalar naklederek, bugün en tehlikeli sahalarda yerleÅŸmiÅŸ olan bütün vatandaÅŸlarımızı tedirgin etmek istemem. Ama Salomon Kalvi’nin o kadar açık, o kadar kesin olarak üstünde durduÄŸu bir bölge veya ÅŸehir üzerinde bir ÅŸeyler yazmaktan kendimi alamayacağım. Çünkü bu bölge ve ÅŸehirden her geçiÅŸimde, bir taraftan Salomon Kalvi’yi hatırlarım bir taraftan da oradaki gamsız, gözü kapalı ve sahipsiz yerleÅŸme hareketine bakarak ürperirim. Tanrı saklasın. Fakat Tanrı da evvela tedbirinizi alın demiÅŸtir herhalde. Bu bölge Ä°zmit bölgesidir. Bu ÅŸehir Ä°zmit ÅŸehridir.”
 
Salomon Calvi’nin 1940’larda yerleÅŸim yapılmaması için uyardığı, 1971’de gördüÄŸü yerleÅŸimler karşısında Åževket Süreyya’yı ürperten Ä°zmit’te kıyamet 1999’da koptu.
 
1999 depreminden bu yana artık depremle ilgili bilmediÄŸimiz hiç bir ÅŸey yok. 
 
Türkiye’nin yetiÅŸmiÅŸ jeologları, deprem bilimcileri var, tehlikenin ne olduÄŸu ve hangi tedbirlerin alınması gerektiÄŸi de herkesin malumu. 
 
Ama profesörün 1940’da söylediÄŸi “Salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiÅŸ bulunmaktadırlar"  cümlesinin gereÄŸi hala yerine getirilmedi.
 
75’inci yıldönümünde Auschwitz’de yaÅŸanan büyük insanlık suçu dünyanın her yerinde “hatırlıyoruz” sloganıyla anılıyor. 
 
Biz de bu yıldönümünde, 1934’de Nazilerden kaçıp Ankara’ya gelerek Auschwitz’e gönderilmekten kurtulan ve ömrünün son yıllarını yüzbinlerce insanın hayatını kurtarmak için Türkiye’yi depreme karşı uyarmaya adayan profesör Wilhelm Salomon-Calvi’yi hatırlayabiliriz.
 
80 yıl sonra hala Ankara Cebeci’deki mezarında o uyarıların gereÄŸinin yerine getirilmesini bekliyor. 
 
Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.