Sosyal Medya

Azerbaycan'ın Kanlı Yanvar Sızısı

Sovyetler Birliği’nin Azerbaycan Respublikası’nda, özellikle Sumgayt şehrinde Ermenilerle Azerîler arasında patlak veren bir sosyal çatışma sırasında, iki taraftan 40 kadar insanın hayatını kaybetmesi üzerine, 19-20 Janvar 1990 gecesi, yüzlerce Sovyet tankının Bakû’ya sürülüp, direnmek isteyen halkı ezip geçmesi şeklindeki ve geride geride yüzlerce kurban ve yaralı bırakan vahşî saldırıya, azerî halkının verdiği isimdir, ‘Qanlı /Kanlı Janvar..’



Yanvar kelimesi, (ing) January, (fr.) Janvier, (alm.) ve (rus.) Januar kelimesinin, -bizde ise, - 70-80 yıl öncelere kadar ‘Kânun-u sâni/ Ä°kinci Kânun’ diye anılan ve -her ÅŸeyiyle yeni bir toplum oluÅŸturmak iddiasıyla yapılan mâlum devrimlerden sonra- bugün ‘Ocak’ ayı için kullandığımız kelimenin Azerî türkçesinde telaffuz olunan ÅŸekli..
 
‘Kanlı Yanvar’ ise, 30 yıl öncesine aid bir korkunç ve vahÅŸî saldırının adı..
 
O sırada, can çekiÅŸmekte olsa da, ama, Glasnost ve Perestroyka gibi iddialı kurtuluÅŸ reçetelerini, gerçekte ise, Sovyet Komunist Ä°mparatorluÄŸu’nun ‘defin ruhsatiyesi’ne dönüÅŸen sosyal deÄŸiÅŸim proÄŸramlarını uygulayan son Sovyet Rusya lideri Mihail Gorbaçov, hele de kapitalist emperyalizm dünyasında alkışlara boÄŸuluyordu.
 
Ä°ÅŸte o demlerde, Sovyetler BirliÄŸi’nin Azerbaycan Respublikası’nda, özellikle Sumgayt ÅŸehrinde Ermenilerle Azerîler arasında patlak veren bir sosyal çatışma sırasında, iki taraftan 40 kadar insanın hayatını kaybetmesi üzerine, 19-20 Janvar 1990 gecesi, yüzlerce Sovyet tankının Bakû’ya sürülüp, direnmek isteyen halkı ezip geçmesi ÅŸeklindeki ve geride geride yüzlerce kurban ve yaralı bırakan vahÅŸî saldırıya, azerî halkının verdiÄŸi isimdir, ‘Qanlı /Kanlı Janvar..’
 
Evet, bugünler, o vahÅŸi saldırının 30. Yıldönümü..
 
Ä°stanbul’da Marmaray’ın Yenikapı Ä°stasyonu’nun koridorlarında, hergün onbinlerce insanın koÅŸuÅŸturduÄŸu mekânda sergilenen Kanlı Yanvar’ın 30. Yıldönümü için fotoÄŸraflarda parça parça edilmiÅŸ, ezilmiÅŸ, kadın-erkek, çocuk yüzlerce insanın fotoÄŸrafları insanların ilgisini çekiyor mu diye bakıyorum.. Bir koÅŸuÅŸturma içinde olan o onbinlerden pek azı göz ucuyla bakıp geçiyor. O sergiyi hazırlayanlar da, o facianın mahiyeti ve hattâ, ‘Kanlı Yanvar’ kelimelerinin ne olduÄŸu hakkında bile hiçbir açıklayıcı bilgi yazmamışlar.
 
‘EVET, KOMUNÄ°ZM ÇÖKSÜNDÜ, AMA, YERÄ°NE NE GELMELÄ°YDÄ°?’
 
Hâfızam beni o günlerde yurt dışındaki yayınlarda yazdığım yorumlara götürdü.. Uzuuun yazılar yazmışım. Bir de o sırada, Azerbaycan’da yeÅŸermeye baÅŸlayan Ä°slâmî öz’e dönüÅŸ hareketinin iÅŸareti olmak üzere, Bakû’da en elveriÅŸsiz ÅŸartlarda ve yine de Sovyet makamlarının komünist kafalı yerli memurlarının devam eden baskıları altında ve azeri türkçesiyle ve 70-80 yıl öncelerde, tıpkı bizdeki gibi, Stalin tarafından da yasaklanmış olan arab alfabesinin kurÅŸun harf kalıpları sandıklardan çıkarılarak güç-belâ yazılıp yayınlanmaya çalışılan ‘Odlar (AteÅŸler) Yurdu’, ‘Seher’ gibi dergilerdeki yazı ve fotoÄŸraflara bir daha baktım..
 
O fotoÄŸrafların sunulmasının baÅŸlangıcında, merhûm Mehmed Âkif’in ‘Bu daşındır (taşındır) diyerek Kâbe’ni (Kâbe’yi) diksem başına../ Yine bir ÅŸey idebildim (yapabildim) diyemem hâtırana..’ mısraları yazılmıştı..
 
Evet, o yazılar bin yıla varan tarihî- Ä°slâmî kimliklerine dönmek için bir dönüm noktası olacağını haber veriyordu. Kitleler, kendilerinden olan kanaat önderlerinin yönlendirmesi ve cesaretlendirmesiyle, kendi tarihî alfabelerine, kendi Ä°slâmî kültür ve inanç hazinelerinin anahtarı olan arab alfabesine dönmeye hazırlandıklarının iÅŸaretini veriyorlardı.
 
Ve Azerbaycan’da, -Türkiye’den de önce- 1920’lerde ilk komünist liderlerin de teÅŸvikiyle azerî türkçesinin latin harfleriyle yazılmasına imkân verilmesi, 1926’larda Stalin tarafından yasaklanmış, ‘rus’ ‘kiril’ alfabesine geçilmiÅŸti.
 
Ki, Ä°ran Azerbaycanı’ndan, türkçe ve farsçanın son çaÄŸdaki en büyük ÅŸairlerinden olan Tebriz’li merhûm Muhammed Huseyn ÅžEHRÄ°YAR Müslümanların maruz kaldığı o saldırıyı, ‘Müselmanları kendi özlerinden koparmaya yönelik olarak niteliyor ve ‘Bırakalım ÅŸu ÅŸeytan alfabelerini, öz elifbâmızla okuyup yazalım..’ diyordu.
 
Ama, yazık ki, o alfabe oynamaları baÅŸarılı olmuÅŸtu. Ki, arab alfabesiyle yazılan bin yıla yakın geçmiÅŸin hazinesi olan eserleri bugünün nesilleri okuyamıyor.
 
‘BURALARDA (Ä°SLÂM YEŞİLÄ°) DEĞİL, (DOLAR YEŞİLÄ°) HÂKÄ°M OLMALI!’
 
Bu geliÅŸmeler esnâsında, bir noktayı da esefle hatırlamakta fayda olsa gerek: Azerbaycan’a yapılan o vahÅŸî saldırıya karşı Türkiye’nin hemen bütün büyük ÅŸehirlerinde kitleler, onbinlerin katılımıyla Sovyet Rusya aleyhinde dev protesto gösterileri yapıyorlardı. Ama, yazık ki, CumhurbaÅŸkanı Turgut Özal, bu gösteriler karşısında, ‘Bize ne Azerbaycan’dan? Biz onlarla hiçbir zaman bir olmadık, sonra onlar baÅŸka mezhebden..’ diyecek kadar ölçüsüz laflar ediyor, Azerbaycan halkına derin bir hayal kırıklığı yaÅŸatıyordu.
 
AÄŸustos-1991’de Sovyetler BirliÄŸi’nin kesin olarak çöküp ortaya 15-15 ayrı devletin ortaya çıkmasından sonraki geliÅŸmeler ise, Azerbaycan için, ‘Kanlı Yanvar’dan da beter oldu. Halbuki, o korkunç saldırı, Azerbaycan halkının kendi aslî deÄŸerlerine dönmesi için bir dönüm noktası olacak büyüklükteydi.
 
Öte yandan, Ermenistan güçleri, Ama, Azerbaycan’da bir türlü dikiÅŸ tutturamayan yeni bir liderlik kadrosuna oluÅŸmadan çalkantılar içinde bulunurken, o sırada, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Devlet BaÅŸkanlığı’na gelmiÅŸ bulunan Ebu’l’Fazl Aliyev (Elçibey) Ankara’ya geliyor, Meclis’te yaptığı konuÅŸmada, kendisini laik Türkiye’nin ilk Åžef’inin ‘küçük bir askeri’ olarak niteliyor ve Azerbaycan’daki Ä°slamî uyanış habercisi geliÅŸmelere karşı da, Ä°stanbul’da yayınlanan ve laikliÄŸin bayrakdarlığına soyunan bir gazeteye verdiÄŸi mülâkatta, ‘Beni kızdırmasınlar, ÅŸaman olurum!.’ diyecek kadar, yerinin neresi olduÄŸunu ortaya koyuyordu.
 
Halbuki, Azerbaycan halkı arasındaki Ä°slâmî uyanış, henüz küçük küçük sembollerle ifade edilebiliyordu. Esasen, üççeyrek asırlık uzuuun bir komünist dönemden sonra çok köklü bir sosyal deÄŸiÅŸiklik beklenemezdi. Nitekim, o sıralarda, Süleyman Demirel, eski Sovyet ülkelerindeki Müslüman halkların bir ‘Ä°slâmî sisteme geçme tehlikesi’ oluÅŸturma ihtimalini dile getirenlere karşı, ‘O kadar endiÅŸe etmeye gerek yok, komünizm, o tehlikeyi bertaraf etmiÅŸtir..’ diyordu..
 
Evet, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerindeki Müslüman halklar da dedelerinin sandıklarında sakladıkları o eski kurÅŸun harf ve kalıpları çıkarıp, kendi ana dillerinde Ä°slamî duygu ve düÅŸüncelerini dile getirmeye çalışırlarken; o günlerde, F.G. Hareketi ise, halkı Müslüman olan bütn o Orta Asya ve Kafkas cumhuriyetlerinde Müslüman halkların kendi öz ve aslî deÄŸer ve kültürlerine dönmemesi için, elindeki gazeteyi devreye sokuyor ve yerli Müslümanların arada bir dergi basmak için bile kağıt bulamazken, o gazetesini, bir kaç harf ilaveli latin alfabesiyle, türkçe lehçelerine göre basarak yolu kesiyordu.
 
 
Daha da ilgi çekiçi olan ise, tam da o sıralarda, o dönemin Amerikan Dışbakanı James Baker, ‘Sovyet ülkeleri haritada kırmızıya boyalı olarak gösteriliyordu. Åžimdi buralar artık, yeÅŸil renkle gösterilecek; ama bu, ‘Ä°slâm YeÅŸili’ deÄŸil, ‘Dolar yeÅŸili..’ olacak!’ diyordu.
 
Öyle de oldu maalesef; ama ÅŸimdilik, inÅŸaallah..
 
 
 
Müellif: Selahattin E. Çakırgil / Star

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.