Sosyal Medya

Faruk Beşer: Fıkıhta modern ve gelenekçi ayrımı

Çoğu zaman bizim mahalleden şuna benzer laflar duyarız; fıkıh bugün bizim meselelerimizi halledemez. Çünkü fıkıh katı ve donuk hükümler demektir, statiktir, hayat ise dinamiktir, sürekli değişir. Fıkıh bize bilime ve sosyal hayatın gerçekliklerine uymayan hükümler dayatır. O halde meselelerimizin çözümünü fıkıhtan beklememeliyiz.



Bunlar modern dünyadan etkilenen Müslümanların zanlarıdır.
 
Bir de batıni düÅŸüncelerin söyledikleri vardır: Fıkıh katıdır, maddidir. Dairesini çok dar tutar. Gönle, duygulara, hatta maneviyata sonuna kadar yer vermez. Ödüllendirmekten çok cezalandırır. Kalpten çok amele bakar. Oysa Allah’ın rahmeti çok geniÅŸtir, Allah diyen herkesi kuÅŸatır. Önemli olan amel deÄŸil kalptir, sevgidir. Allah’ı zikretmeye, tasavvur etmeye, O’nunla iletiÅŸim kurup hemhal olmaya sınır konamaz. Herkes O’nu nasıl biliyorsa O öyledir.
 
Birincinin devamı sayabileceÄŸimiz bir üçüncü retorik daha vardır ki, o da gelenek diye bir kategoriye takılır ve ona atıp durur; fıkıh gelenek demektir. Gelenek ise yanlışlarla, günü geçmiÅŸ bilgilerle doludur. Ä°slam budur diye geleneÄŸe tutunmak Müslümanları geri götürür. Eski bilgilerle bugün için hiçbir derdimize çare bulamayız. Ä°slam’ı doÄŸru anlamış olamayız.
 
Bu görüÅŸlere haklı dedirtecek karşı düÅŸünce ve uygulamalar yok deÄŸildir. Her hangi bir fıkıh ya da tefsir kitabında vaktiyle yazılmış her ÅŸeyi deÄŸiÅŸmez din ve sabit fıkıh olarak anlayan ve onlara deÄŸiÅŸmez din diye tutunan avami anlayışlar tabii ki, vardır ve bu da iÅŸi zorlaÅŸtırmaktadır. Onlar da kendilerini ÅŸöyle haklıya çıkarırlar: GeçmiÅŸ ulema görüÅŸlerini dinin ne olduÄŸunu anlatmak için dillendirmiÅŸlerdir. Din her ÅŸeyi bilen ve her ÅŸeye kadir olan Allah’ın koyduÄŸu nizam ise ona ve ondan anlaşılanlara nasıl itiraz edebilirsiniz?
 
Avami düzeyde böyle düÅŸünmek normaldir ama sonuçta bu da bir yanlış anlamadır. Bir yanlış anlama diÄŸer yanlış anlamayı haklı çıkarmaz. Ne var ki, böyle dondurucu bir anlayış ile aklına yatmayan her ÅŸey için, bu görüÅŸ saçmadır, böyle din olmaz diyen anlayışın hangisi daha zararlıdır tartışılır. Dine o düzeyde saygısı olan birisi, din adına söylenen bir sözü, doÄŸrusunu yanlışından ayıramadığı sürece reddedemez ve sabit din sanır. Ama anlamadığını anlayabileceÄŸi bir mekanizma olmazsa dinin doÄŸru anlaşılmasının önü de tıkanır ve iÅŸte yukarıdaki itirazları haklı kılar.
 
Peki, böyle yanlış düÅŸüncelerin ve bilgi eksikliÄŸinin faturasını fıkha kesmek haksızlık olmaz mı? Yukarıda sözünü ettiÄŸimiz o modern ve batıni itirazları yapanlar da fıkhı anlamış olmaktan, en az bunlar kadar uzak deÄŸil midir? Çünkü fıkıh onların sandığı gibi donuk bir bilgi yığını deÄŸil, usulüne uygun bir anlama süreci demektir ve bu anlama eÅŸyanın deÄŸiÅŸmesine paralel olarak deÄŸiÅŸir. Ama sabit bir özün/nasların da bulunması gerekir ki, dini din yapan öz hep var olsun. Ulemanın görevi o sabit naslara muhalefet etmeden, onların ışığında hayatın bu deÄŸiÅŸen yönlerine göre deÄŸiÅŸecek hükümleri bulmaktır. Bunu yapamayıp, ‘gelenekçiler’ fıkha sarılıyorlar, fıkıh bu iÅŸi halledemez demek de bir anlamamaktır. Fıkıh mesele halletmektir. Halledemiyorsa demek ki, ortalıkta zaten fıkıh yoktur. O halde meselelerin halledilememesi, diÄŸer bir ifade ile Ä°slam’ı modern dünyada yaÅŸanılır kılınamaması fıkıh yüzünden deÄŸil, fıkıhsızlık yüzündendir. Fıkıh sürekli anlamak ise, fıkıh bu iÅŸi halletmez demek absürt olmaz mı? Böyle diyenlere, siz hallettiniz de kabul edilmedi mi, deme hakkımız olur.
 
Fıkhın sınır çizmesi, cezalandırması, bazen olmaz demesi de eÅŸyanın tabiatının gereÄŸidir. Çünkü fıkıh bir yönüyle hukuktur ve hukuk gibi çizgiler çizmek zorundadır. Aksi takdirde düzen saÄŸlanamaz. O çizgiler her zaman tam olması gereken gibi olmayabilir. Ama yine de olmak zorundadır. Kırmızı ışıkta durmak zorundasınız, ama bazen geçmek durmaktan evla olabilir.
 
Bu itirazlara ÅŸunu da tekraren ekleyelim. Müslümanları modern ve gelenekçi diye ikiye ayırıp, bütün olarak birine vurmak da cahillikten deÄŸilse hinlikten kaynaklanır. Bir defa böyle bir ayırımı biz yapmadık ve bunu kabul de etmiyoruz. Biz onların dediÄŸi gibi ne gelenekçi ne de modernistiz. Biz doÄŸru anlamanın, geçmiÅŸin birikimini hesaba katmadan mümkün olamayacağını, ama günümüzü de, hatta bir ölçüde geleceÄŸi de anlamak zorunda olduÄŸumuzu söylüyoruz. Ä°ster fıkıh adına, ister tefsir/yorum adına geçmiÅŸte söylenen her ÅŸeyin doÄŸru olduÄŸunu söyleyen bir âlim var mıdır? Bu sebeple böyle bir kategorizasyon kasıtlıdır ve nasları da gelenek diye reddetmeyi sonuç verir. Nitekim öyle olmaktadır.
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.