Sosyal Medya

İnsan insanın kurdu değildir

Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Düşmeyeni düşürmeye çalışmak, çelme takmak, tuzağa çekmek kurtlukla bağdaşmaz. Hele dürüst görünüp çalmak çırpmak; menfaatler paylaşılamaz hale geldiğinde tuzak kurup, planlayıp ağına düşenlerin variyetine el koymak çakalların harcıdır. İnsanın kurt tarafıyla değil daha çok çakal tarafıyla karşılaşmak mümkündür.



“Ä°nsan insanın kurdudur” diye söyler uluslararası iliÅŸkilerin realist ve dahi neo-realist kuramlarına ilham vermiÅŸ, meÅŸrutiyet yanlısı Ä°ngiliz filozof Thomas Hobbes. Basitçe menfaatleri çatışan insanların birbirine duracağını, her bireyin kendisi için istediÄŸini önceleyeceÄŸini, aynı nimeti arzulayan iki kiÅŸinin anlaÅŸamayacağını, hatta dalaÅŸacağını vurgular. Böylece, bir zorbanın idaresini, hakkın son veya tek sebebi olarak gösterdiÄŸini zanneder. Her kışkırtıcı, ayrıştırıcı, incitici söylem gibi elbette dikkate alınır. O kadar ki uluslararası iliÅŸkilerin vazgeçilmez kuramı haline gelir.
 
Hobbes, öne sürdüÄŸü argümandan, “Herkesin herkese karşı savaşı olan tabi hali durdurmak için, kuvvetli bir zorbanın demir eline ihtiyaç vardır” sonucuna ulaşır. Ona göre bu durum kurtlaÅŸacağını düÅŸündüÄŸü insan için tutarlı bir çıkış yoludur. Baskı altındaki insan belki yine kurtlaÅŸacak ama yöneten el onu hizaya sokacaktır. SavaÅŸa tutuÅŸan kurt sürüsünü durdurmak için iÅŸe koÅŸulan demir el elbette tanrı falan deÄŸildir. Zorba, meÅŸruti, mutlak monarÅŸi uygulayan bir iktidardır. Böyle bir iktidarı oluÅŸturmakta ve tanımakta mazur olan kurt sürüsü, vazgeçip devirmek hususunda aynı dirayeti gösteremez. Yani seçmek ve güç bağışlamak pekâlâ kolay görünürken o gücü bir baÅŸkasına devretmek müÅŸkül hale geliverir. Nitekim seçilen semirmiÅŸ, seçilmiÅŸlik sınıfsal farklılığa yol açmış; iktidar, seçkinlerin kendi arasında deÄŸiÅŸtirip dönüÅŸtürdüÄŸü, anlaÅŸtığı, paylaÅŸtığı bir güç haline gelmiÅŸtir. Muktedir, kanun koyacak yüceliÄŸe ulaÅŸtığı gibi kendi koyduÄŸu kanunları umursamayan bir tavır içine girebilme hakkını da kendinde bulur. Böyle bir durumda kurt kanununun namusundan, dürüstlüÄŸünden, ahlakından yakınmalar baÅŸ gösterir.
 
Kurtlukta düÅŸeni yemek kanundur. DüÅŸmeyeni düÅŸürmeye çalışmak, çelme takmak, tuzaÄŸa çekmek kurtlukla baÄŸdaÅŸmaz. Hele dürüst görünüp çalmak çırpmak; menfaatler paylaşılamaz hale geldiÄŸinde tuzak kurup, planlayıp ağına düÅŸenlerin variyetine el koymak çakalların harcıdır. Belki çakallığın da bir ahlakı bulunur. Ancak insan için çakallık ahlak sorgusu kaldırmaz. Her türlü ahlak anlayışını ilga eder.
 
Herhangi bir düÅŸünür, ‘Ä°nsan insanın çakalıdır’ diye söylememiÅŸtir. Oysa insanda, kurtluktan ziyade çakallığın olduÄŸu, birçok iÅŸini mayasında bulduÄŸu çakallıkla hallettiÄŸi söylenebilir. Ä°nsanın kurt tarafıyla deÄŸil daha çok çakal tarafıyla karşılaÅŸmak mümkündür. Çakal, çalmakla kaimdir. Yakalanmamışsa deÄŸil yüzünün aldığı ÅŸekli, hayal meyal kendisini görebilmek bile mümkün deÄŸildir. GörüldüÄŸünde elbette yüzü yerdedir. Böyleyken saman altından su yürüttüÄŸünü zanneder. Kurda karşı alınan önlemlerle, savunu yöntemleriyle, çakala karşı yapılabilecek ÅŸeyler de aynı olamaz. Hâl böyleyken çakalın zor görünürlüÄŸüne raÄŸmen, insanın kurt tarafıyla karşılaÅŸmadığımızı iddia edebiliriz; çakal tarafıyla her zaman, her yerde karşılaÅŸabiliriz.
 
Yıllar sonra Jean-Jacques Rousseau, Hobbes’un insana ve iktidara dair görüÅŸlerine karşı çıkarak; “En kuvvetli olan, hiçbir zaman, daima hâkim kalacak kadar bir kuvvete sahip olamaz” (Ahlak Felsefesi, Alexis Bertrand, Çev: Salih Zeki, Sayfa 158, AkçaÄŸ Y, Ankara 2001) diyecektir. Bu sözün yaÅŸadığımız çaÄŸa yönelik yansımalarına bakıldığında belki yine kurt sürüsüyle karşılaşılmaz ama meÅŸrutiyetini ve meÅŸruiyetini sürdürmek için her yola baÅŸvuran çakallarla karşılaşılabildiÄŸi görülür. Alacağını almış, çalacağını çalmış ama çevresini saran ve gittikçe daralan tel örgüleri aÅŸamayan çakal sürüleri… Böyle bir sürü, haliyle nereye saldıracağını, kime sarılacağını bilemez. Yıllar evvel Gülhane Parkı’nda yer alan hayvanat bahçesinde sergilenen, kimsesiz ve pespaye görünen, ÅŸiddetli bir karın aÄŸrısına duçarmış gibi dolanıp duran, uzun boylu eÄŸri boyunlu çakalcağızı anıştırırlar.
 
Ä°nsan insanın kurdu deÄŸildir. O alabildiÄŸine geniÅŸ ve de tüyü bitmemiÅŸ yetim hakkından devÅŸirilenlerle oluÅŸturulmuÅŸ sofraya oturup nemalandığı için Numan Bin Sabit’e göre fetvası geçersiz olanların söylediÄŸi gibi insan insanın yurdu falan da deÄŸildir. Ä°nsan insanın oÄŸludur, damadıdır, kardeÅŸidir, eniÅŸtesidir, görümcesinin kaynıdır ve sairesidir. Ama sonuçta insandır; insanca davrandığı ölçüde insan muamelesi görmeye layıktır. En fazla birbirine karşı çakallık yapabilir. Ä°nsanın soyunduÄŸu her çakallıkta olduÄŸu gibi onu da yüzüne gözüne bulaÅŸtırır. Madara olur.
 
 
Müellif: Ä°shak Koç / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.