Sosyal Medya

Popülizmin iktidarı ve lanetlenmiş demokrasi

Popülizmin zaman kaybı olduğu ve hayal kırıklığı yarattığı doğrudur, ancak demokrasi şimdilik bu ateşin üzerinde ağır ağır pişip halkı küçük bir çocuktan genç ve bilinçli bir bireye dönüştürecektir.



Popülizm hakkında birçok teori bulunuyor, yaygınlaÅŸmakta olan bu fenomen hakkındaki görüÅŸ çokluÄŸu aynı zamanda bir entelektüel kafa karışıklığına iÅŸaret ediyor.
 
Siyasi ve entelektüel çevrelerde ‘popülizm’ hakkında çok fazla konuÅŸulduÄŸuna ÅŸahit oluyoruz.
 
Popülizm kelimesi özellikle dönüÅŸ kelimesiyle iliÅŸkilendiriliyor, ‘popülist siyasete dönüÅŸ’ gibi.
 
Sanırım siyasiler ve medya uzmanlarının ‘dönüÅŸten’ kasıtları, tarihi olarak Avrupa’da popülist akımların önce yaygınlaÅŸması ardından aşılmış olmasına iÅŸaret etme amacı taşıyor.
 
Popülizm hakkında zihinlerde yer eden düÅŸünce; halkı kutsayan, halkla ilgili her ÅŸeyi yüceltme eÄŸilimi ve tutumu taşıyan, halkın duygu ve tepkilerini dikkate alan bir eÄŸilim olmasıdır.
 
Gustave Le Bon'un gözden kaçan eserlerinden biri olan "Kitlelerin Psikolojisi" adlı kitabında, kitlenin temel özelliÄŸinin; kiÅŸisel ayrımların ortadan kalkmasıyla, üyelerinin tek bir ruh ve müÅŸterek bir tutkuda birleÅŸmesi, ayrıca zihinsel seviyenin de düÅŸmesi olarak deÄŸerlendiriyordu.
 
Le Bon ayrıca kitle ile hipnoz arasında baÄŸ kurduÄŸu yeni bir yorum öneriyor, kitle içinde yer alan bireyde meydana gelen deÄŸiÅŸikliklerin hipnoz sırasında kiÅŸinin yaÅŸadığı ÅŸeylerle çok benzer olduÄŸunu düÅŸünüyordu.
 
Bu yaygın popülizm ortamında belki de sorulması gereken soru ÅŸudur; Popülizm kendini tekrarlıyor mu, yoksa farklı bir popülizm kavramıyla mı karşı karşıyayız?
 
Bu soruyu cevaplamaya çalışmadan önce, üzerinde durulması gereken bir çıkmaz var gibi.
 
Seçkinlerin, iktidara ulaÅŸma noktasında demokrasiyi yaygın olarak benimsemesi bazı ülkelerde popülizmin ortaya çıkmasına, demokrasiyi çok önceden benimsemiÅŸ ülkelere de popülizmin geri dönmesine katkı saÄŸlamıştır.
 
Demokrasi ve popülizm arasında yadsınamayacak bir baÄŸ bulunmakta, demokrasi en basit tanımıyla halkın yönetimi, özellikle çoÄŸunluÄŸun yönetimi deÄŸil midir?
 
Bu tür soruları sormanın, düÅŸüncenin saÄŸlam bir zemin üzerinde kurulabilmesi için önemli olduÄŸu görüÅŸündeyim.
 
Özellikle Tunus gibi ülkelerde popülizmin demokrasi ile iliÅŸkilendirilmesi çok boyutlu bir gerginliÄŸe ve akılcılıkla çatışmaya kadar gidebiliyor.
 
Tabii ki buradaki yerimiz meselede fazla derinleşmemize olanak sağlamıyor.
 
Öyleyse somut bazı örnekler ve bazı mülahazalar üzerinden eleÅŸtiri getirmekte fayda var.
 
Bu mülahazaların ilki; seçim süreçlerinin ÅŸeffaflığına raÄŸmen demokrasinin suiistimal edilmesi halkın yanlış kararlar vermesine neden olabiliyor.
 
Halkın yanlış seçimleriyle baÅŸa geçen liderler de meselelere kıyas edilebilir çözümler bulamadığından popülizme baÅŸvurmayı tercih ediyorlar.
 
Tarih boyunca en iyi yönetim biçimi olarak benimsenen demokrasi bu gibi yaygın durumlarda meyvelerini vermiyor.
 
Demokrasinin baÅŸarılı olabilmesi için, seçimlere katılan partilerin gerçekçi ÅŸeffaf açık ve net projelerinin olması gerekiyor ki geriye sadece seçimle iÅŸbaşına gelip eyleme geçmeleri kalsın.
 
Yani siyasal alanın zaafları demokrasiyi olumsuz yönde etkiliyor, tabir caizse itibarını zedeliyor.  
 
Bugün Tunus'ta geniÅŸ gruplar arasında yaygın olduÄŸu üzere halkın algısında lanetli bir ÅŸeye dönüÅŸüyor demokrasi. Elbette sorun demokrasinin kendinde deÄŸil, siyasi alanın kırılganlığında.
 
 
Ä°talyan sosyolog Vilfredo Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer deÄŸiÅŸtirme tarihidir:
 
Biri yükselirken diÄŸeri alçalır, kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmiÅŸlerdir.
 
Demokrasi ise ‘dönüÅŸümlü seçkinlik’ anlamını taşır. Siyasi elitin, yeterlilik, bilgi gibi bazı özellikleri olmalıdır, bu özellikler ve ÅŸartların yokluÄŸu demokrasiyi zedeler ve popülizmin artmasına sebebiyet verir.
 
Siyasal alanın yozlaÅŸması nedeniyle, halkın çoÄŸunluÄŸunun yönetiminden, seçim sürecindeki bir ÅŸaÅŸkınlığı anlamına gelen çarpıtılmış popülizme geçiÅŸ yaÅŸanmaktadır.
 
Ä°kinci mülahaza ise; yeni popülizmin eski popülizmden farklı olduÄŸudur. Yeni popülizmde halk, talep ve beklentilerinde maddidir, dolayısıyla ekonomik vaatler bir ÅŸeyin halk tarafından rasyonel olmasını saÄŸlar.
 
Max Weber’e göre bu onları açık hedefleri olan rasyonel bir popülist yapan ekonomik bir ÅŸeydir.
 
Max Weber, batı toplumlarının geliÅŸme dinamiÄŸini rasyonelleÅŸme kavramı ile açıklıyor. Ona göre, zihniyetin rasyonelleÅŸmesi kapitalist iktisadi zihniyeti yoÄŸuruyor, kapitalist iktisadi zihniyet ise modern kapitalizmi yaratıyor, dolayısıyla kapitalizm iktisadi zihniyetin rasyonelleÅŸmesinin bir tezahürüdür.
 
Eylem açık bir hedef tarafından yönlendirildiÄŸinde rasyoneldir ve bu Weber rasyonalitesi olarak bilinir.
 
Bu ne anlama geliyor? Bu durumda bir politikacı halkı kutsamasını nasıl dile getirebilir, ebeveynini yoran şımarık bir çocuÄŸun kaprislerine uyarak mı?
 
Dünün popülist sloganları bugün geçersizdir, maddi popülizm kendini dayatmakta, iktidarlarını popülizme borçlu olan yetersiz yöneticilere doÄŸrudan ya da dolaylı olarak baskı kurmaktadır.
 
Yöneticiler ya halkın maddi isteklerini kutsayacak ya da demokrasiden yardım isteyecektir. Gerçek demokrasilerde popülist yöneticiler cezalandırılır ve halk olgunlaÅŸarak siyasi seçkinler arasında deÄŸerlere dayalı seçimlerde bulunur.
 
Bu ÅŸekilde demokrasi yavaÅŸ yavaÅŸ yerine oturur.
 
Popülizmin zaman kaybı olduÄŸu ve hayal kırıklığı yarattığı doÄŸrudur, ancak demokrasi ÅŸimdilik bu ateÅŸin üzerinde ağır ağır piÅŸip halkı küçük bir çocuktan genç ve bilinçli bir bireye dönüÅŸtürecektir.
 
Aynı ÅŸekilde halk, demokratik sürecin ana oyuncuları olan seçkinleri tanımakta da ilerleme kaydedecektir.
 
Her ne kadar psikolojik, zamansal ve mali olarak ağır bedeller ödeyerek olsa da…
 
 
 
Müellif: Emel Musa (Tunuslu yazar-ÅŸair) / Kaynak: The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.