Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Ramazan Kayan: Mülkü gurura dayanak kılma yanılgısından kurtulup 'hamde' vesile kılmalıyız…

Mü’min olarak kesin inancımız o ki; mülkün mutlak maliki Allah’tır… O şanı yüce Allah, teşhir yasaları gereği evrende her şeyi istifademize sunmuştur… Bizden istenen ise mülkle ilişkimizi emanet bilinci üzerinden sürdürmektir…



Åžahit olma ÅŸuuru ile sahip olduklarımızı kullanırsak amaca uygun hareket etmiÅŸ oluruz… Aksi takdirde sömürü, yozlaÅŸma ve çürüme kaçınılmaz olur…
 
Mü’minin yüzü mala, mülke deÄŸil Malik-el Mülk’e yöneliktir…
 
Nimeti kendinden deÄŸil, Allah’tan bilmektir… Sahib-i Hakiki O’dur… Ä°nsanın sahipliÄŸi muvakkat ve mukayyettir… Her ÅŸey imtihan kapsamında gerçekleÅŸmektedir… Dolayısıyla ne elde ettiklerimizle şımarma ne de mahrum kaldıklarımızdan dolayı isyan etme hakkına sahibiz…
 
Sahip olduklarımızın hacmi, ebadı, sayısı ne olursa olsun hepsi vesile-i ÅŸükürdür… Tıpkı Hz. Süleyman (as)’ın ifade ettiÄŸi gibi:
 
“Bu Rabbimin bir lütfudur; beni imtihan etmek için… Åžükredecek miyim yoksa nankörlük mü edeceÄŸim…” (Neml, 27/40)
 
Hz. Süleyman’ın servet ve saltanata yaklaşımı bu iken, Karun ise bunun tam zıddı bir yerde duruyordu:
 
“O (Karun): Ben ona yalnızca bendeki bir bilgi sayesinde nail oldum, dedi.” (Kasas, 28/78)
 
Ä°ÅŸte servetle şımarmanın ve mülke tapınmanın tarihi timsali…
 
Serveti biz kazanıyor olsak da bilelim ki, sahibi Allah’tır…
 
Mülkü biz yönetiyor olsak da, unutmayalım ki maliki Allah’tır…
 
Canı biz taşıyor olsak da hatırlayalım ki veren Allah’tır…
 
Bu bakımdan her ÅŸeyi Allah baÄŸlantılı düÅŸünmek durumundayız… Ekonomik hayat da Allah’tan bağımsız düÅŸünülemez… Hele hele ekonominin dinleÅŸtirildiÄŸi bir çaÄŸda, ekonomi piyasanın tapınma düzeyinde insanların gündeminde olduÄŸu bir zamanda “nasıl bir ekonomi?” sorusu cevapsız kalmamalıdır… Homo-economicus bir insanı hakikate ve hidayete irÅŸat ve ikna etmek temel insani ve Ä°slami bir sorumluluk olsa gerek…
 
Bu gün büyüyen ekonomiye ters orantılı küçülen insanla karşı karşıyayız…
 
Evet, geliÅŸen iktisadi gücüne orantılı istiÄŸna, istikbar, ihtiras, istismar, imtiyaz ve ihtikâr peÅŸinde olan bir insan modeli insanlığı tehdit ediyor…
 
Tüm Ä°slami ve insani deÄŸerleri kaybetmek pahasına ekonominin gücü kutsanıyor… DoÄŸrular, deÄŸerler deÄŸil, rakamlar, puanlar, yüzdeler, anketler, grafikler konuÅŸuyor… Kirli kazançlar, toplumsal kokuÅŸmuÅŸluÄŸu körüklüyor…
 
Helal kazanç ve meÅŸru bir ekonomiye hayat hakkı tanımıyor… Kimileri Ä°slam iktisat sistemini kapitalizm içinde eritme çabasında yani kapitalizmin deÄŸer yargılarına Ä°slami bir gerekçe hazırlama gayretinde…
 
Unutmamak gerekir ki; Ä°slam, sadece Ä°slam’dır…
 
O’nu sosyalizmin müjdecisi görme basiretsizliÄŸini gösterenler de, kapitalizme uyarlama gafletine düÅŸenler de aynı çeliÅŸkiyi yaşıyorlar…
 
Ve her Müslüman ÅŸunu net bir ÅŸekilde bilmelidir ki; serveti müktesep haktan çok, bir olarak görmedikçe bencil kapitalizmin pençesinden kurtulmak mümkün deÄŸil…
 
Peki ne yapmalıyız?
 
Kapitalizmin maddeye yüklediÄŸi “dünyevi” deÄŸere bizim bir de “uhrevi” boyut kazandırmamız kendimize ve insanlığa karşı bir vazifedir… Biz iÅŸ kurarken kâr etmenin dünyevi getirisinin yanı sıra infak etmenin, hayır iÅŸlemenin, sevap kazanmanın manevi huzuruna da talip olmalıyız…
 
Mülkü gurura dayanak kılma yanılgısından kurtulup “hamde” vesile kılmalıyız…
 
Ahlak dışı bir kârın, kazancın sahibi olmaktansa zarar etmeyi hatta iflası bile göze alabilmeliyiz…
 
Ä°ÅŸte tam da bu nokta da kanaat ekonomisi gerekiyor… Kanaat ve takva olmadan kapitalizme karşı direnemezsiniz… KarunlaÅŸmanın önüne geçemezsiniz…
 
Kanaatin tükendiÄŸi yerde acımasız rekabet devrededir… KardeÅŸlik ikliminden uzaklaÅŸan insanlar,“kâr”daÅŸlık peÅŸindedirler… Kulluk yükümlülükleri yerine piyasa kuralları artık belirleyicidir… Mabetmerkezli bir yaÅŸamdan, market eksenli bir hayata dümen kırılmıştır… Ahlakilik, enayilik olarak algılanırken iÅŸbilirlik, iÅŸbitiricilik, kurnazlık revaçtadır…
 
Kârlı yatırıma kilitlenen kitleler helal kazançtan kopmuÅŸtur… Hayatın bereketinden mahrum kalan toplumun tek derdi gelir artışıdır… Tasarruf tedbirleri konuÅŸulurkentasadduk devre dışıdır… Literatürde en çok telaffuz edilen kelime kâr ve zarardır, sevap ve günahtedavülden çıkmıştır… Öncelikli hedef felah deÄŸil refahtır… Tüm arayışlar müttaki deÄŸil müreffeh bir toplum olmak için…
 
Allah’ın iÅŸaret ve davet ettiÄŸi cenneti uzak görenler, dünyalarını cennetleÅŸtirmeye durdular…
 
Allah’ın cennetini önemseyenler için ise yapılması gereken bellidir: Yatırımlarını sadece bu dünya ile sınırlamamak ölüm ötesine kaydırmak…
 
Karz-ı hasenin kârına müÅŸteri olmak…
 
Ä°hsan ve infak ile insanlık sınavından yüz akı ile çıkmak…
 
“Veren el” olmaya çalışırken ÅŸunu da unutmamak; veren elin üstünde bir Kudret elinin olduÄŸunu hatırlamak…
 
Marifet alış-veriÅŸte deÄŸil alıp vermektedir…
 
“Al-ver”lerini Allah’a ayarlayanlar kazandılar, diÄŸerleri aldandılar…
 
Önemli olan çok kazanmak deÄŸil, kazandığının hesabını verebilmektir… Hesabını veremeyeceÄŸimiz hayatlar ÅŸimdiden bize ait olmamalıdır…
 
Hayat Allah için ise, helal olması gerekmez mi?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.