Sosyal Medya

İlhami Güler: Ahlakı Siyasete Geri Getirmek

Ortaçağda Tanrı ve Din kilise tarafından siyasette çok kötü olarak kullanıldığı için, Rönesans ve Aydınlanma ile birlikte, burjuvazi ve aydınlar el ele verip Tanrıyı (Ortaçağın en büyük siyasal öznesini) ve dini (kiliseyi) politikadan sürüp attılar. Bir çok düşünür onları reddetti; hatta Nietzche gibi Tanrı(İsa) öldü! diyenler oldu. Bir çoğu da Tanrıyı ve dini unuttular.



Son dört yüz yıldır Batıya egemen olan duyumcul veya prometauscu hümanist-laik kültürün temel deÄŸerleri zenginlik (servet), fiziki rahatlık, zevk, erk, ün, cinsellik ve popülerliktir. Tanrı ve din büyük ölçüde elden çıkmıştır. Bunlara sadece sembolik birer deÄŸer atfedilmiÅŸtir. Kilise insanı hapsetmiÅŸti; modernite ise serbest bıraktı. Fakat serbestlik ile özgürlüÄŸün aynı ÅŸeyler olmadığını bir çok insan hakları savunucusu bile anlamış deÄŸildir.
 
Modernitenin rasyonellik, bireyin önemi ve özgürlük talepleri veya Fransız ihtilalinin bayraklaÅŸtırdığı idealler olarak eÅŸitlik, hürriyet ve kardeÅŸlik herkesin kabul edebileceÄŸi deÄŸerlerdir. Fakat modernitenin teorileÅŸtirdiÄŸi ve pratize ettiÄŸi ÅŸekliyle bu hedefler dinsel bir metafizikten koptuktan sonra, insanlıkta ve yeryüzünde ne gibi sonuçlar doÄŸurdu? Birkaçını sayalım:
 
T.Hobbes’un “insan insanın kurdudur” özdeyiÅŸi, uluslararası politikanın temel ilkesi haline geldi. Yani çıkar. BirleÅŸmiÅŸ Milletler daha doÄŸrusu patronu olan Amerika, Kuveyt kralının sarayını kurtarmak için hemen müdahale ederken, Çeçen halkının dramını görmezlikten gelmiÅŸtir. Hatta Rusya ile iÅŸbirliÄŸi yapmıştır.
 
Ä°lerleme, parlak ve sapmaz bir vektör olarak anlaşılmıştı. Ama çarpık ve karmaşık bir eÄŸri olduÄŸu ortaya çıktı
 
Gezegenin doÄŸal çevresi bozuldu ve atmosfer delindi.
 
Sınırsız büyüme ve sınırsız tüketme arzusu, gezegenin doÄŸal kaynaklarını tehdit eder hale geldi.
 
Kuzey ile Güney arasında uçurum oluÅŸtu ve bugün hızla büyüyor (Etopya’da 8 milyon insan ölümle burun buruna iken, üç yüz dolar milyarderinin toplam serveti 2,5 milyar insanın toplam servetine eÅŸit durumda.)
 
Son dört yüzyılda gezegenin neredeyse dörtte üçü, Batı tarafından kolonize edildi ve sömürüldü. Kolonyalizm, bugün özelde Irak ambargosu, genelde ise OrtadoÄŸu üzerinde halâ devam ediyor.
 
Ä°ki dünya savaşı çıktı ve milyonlarca insan öldürüldü.
 
FaÅŸizm ve Komünizm gibi iki totaliter rejim geliÅŸti ve insanlığa unutulmaz acılar yaÅŸattı. Ernest Gellner, buradan ÅŸöyle bir sonuca varır: Batının, Tanrısız insanî bir yaÅŸam kurma projesi boÅŸa çıkmıştır.
 
Ülkelerin gelirinin hatırı sayılır bir meblağı, beslenme ve eÄŸitim yerine silahlanma yarışına harcanıyor.
 
Araçsal aklın ve teknolojinin egemenliÄŸi ile insan kendine yabancılaÅŸtı. Heidegger’in dediÄŸi gibi, teknoloji bizi çepeçevre kuÅŸattığı için artık köken sorularını soramıyoruz. Son yüzyıldır Felsefe, Metafizik soru soramıyor.
 
Böyle bir ortamda Ä°brahimî teistik dinlerin, modernitenin olumlu kazanımlarına sahip çıkarak, gezegenimizin sorunlarının çözümüne katkıda bulunacağına inanıyorum. Dinsel muhayyilenin gezegen çapında dirildiÄŸi dinin yaratıcı yenilenmesini savunan Müslüman ve Hıristiyan entelektüellere, siyasetçilere önemli bir görev düÅŸmektedir. O da tanrıyı ve ahlâkı politikaya tekrar yeni bir biçimde geri getirmektir. Veya Peter Berger’in teklifi ile, kendini tarihin sonu olarak gören sekülerizmi dönemselleÅŸtirmektir.
 
Aslında politikayı ahlâk olarak gören bir damar ta Aristodan beri mevcuttur. BilindiÄŸi gibi Aristo, politikayı pratik ahlâk olarak tanımlamıştı. OrtaçaÄŸ boyunca da din ile temellendirildi. Politikadan ahlâki amacı (teleolojiyi) çıkararak onun yerine çıkarı, pragmatizmi (Amerika) ve performansı koyan büyük ölçüde modernitedir. Bunun ilk teorisyenin Machievelli olduÄŸunu biliyoruz. Sonuçları ise az önce saydıklarımızdır.
 
Oysa paylaÅŸma, dayanışma, kendi kendini sınırlandırma -Kur’an’ın deyimi ile nefis tezkiyesi – 91/9 , yardımlaÅŸma, uzlaÅŸma ve barış, Sina dağındaki vahyin, Zeytin dağındaki vaazın ve Veda hutbesinin ortak paydalarıdır. Bu ideallerin, insanlığın ve Türkiye’nin bugün için ağırlıklı hedefi olan kiÅŸi başına düÅŸen gayri safi milli hasılayı daha da artırmanın yanında bir politika haline gelebilmesi için, Müslüman ve Hıristiyan entelektüeller ve politikacılar iÅŸbirliÄŸi yapabilirler. Bugünkü ulusal ve uluslar arası politikayı büyük ölçüde ellerin dolu veya boÅŸ olması belirlemektedir. Oysa, Tanrı ellerin dolu veya boÅŸ olmasına bakmaz. Tanrı ellerin temiz olup olmamasına bakmaktadır. Tanrı için politika budur.
 
Soruna ahlaki perspektiften baktığımızda, bir ahlak olarak yaÅŸamımıza yol gösteren Din’in, hukuktan, iktisattan, siyasetten, diÄŸer deyimle dünyadan yani parlamentodan, mahkemeden, fabrikadan, okuldan, çarşıdan çıkarılarak Kiliseye – Camiye – Havraya, cenazeye, ölüme ve ölüm ötesine sürülmesi kesinlikle anlamsızdır, temelsizdir. Bu, Ä°brahimi dinlerin ta baÅŸtan beri dikkat çektikleri tehlikeydi. EÄŸer Tanrının yol göstericiliÄŸine parlamentoda, mahkemede, sokakta ihtiyaç duymuyorsak, böyle bir Tanrıya inanmanın anlamının ne olduÄŸu sorgulanmalıdır. Ä°brahimi evrensel teistik din, din-dünya ayrımı yapmaz. Dünya-ahiret ayrımı yapar. Dünyadaki yaptıklarımız da ahiretimizi belirler. Din de dünya içindir. Ä°badetler, salih amelin yüzde beÅŸi bile etmez; onlar için de –en azından Ä°slâm için söyleyebiliriz- camii bile zorunlu deÄŸildir. Peygamberimizin buyurduÄŸu gibi, bütün yeryüzü bir mescittir. Tanrı vahyinde tarih boyu önemsiz iÅŸlerle uÄŸraÅŸmamıştır. ÖrneÄŸin Ä°branileri özgürlüÄŸüne kavuÅŸturmak için Hz. Musa’yı görevlendirmiÅŸtir. Hz. Ä°sa’yı Tevrat ile hükmetmek için mükellef tutmuÅŸtur. Hz. Muhammed, Müslüman bir toplum oluÅŸturmak için gerektiÄŸinde savaÅŸmıştır. Bu baÄŸlamda Nübüvvet, siyasetin peygamber eliyle yürütülmesidir. Musa Carullah’ın dediÄŸi gibi, devletin imanı adalet; küfrü ise zulümdür. Devletin görevleri veya siyasetin ahlâki amaçları ile “makasidu’ÅŸ-ÅŸeria aynıdır: Mülkiyetin, güvenliÄŸin, insan onurunun, saÄŸlığın ve ÅŸerefin korunması. Ä°nsanın sosyal ve siyasi (tarihi) kurtuluÅŸu günahtan kurtuluÅŸla aynıdır. Kur’an’a göre “salih amel” yani evrensel ahlâk kurallarına uyan her iÅŸ ve iliÅŸki bizzat dinin kendisidir. Bu iÅŸ ve iliÅŸkinin Kur’ân’da veya bir baÅŸka kutsal kitapta açıkça zikredilip – edilmemesi önemli deÄŸildir. Dindar olmayan veya dinsiz insanların bu eylemleri baÅŸka saiklerle yapmaları da o eylemlerin özü itibariyle dinin emri oluÅŸunu ortadan kaldırmaz. Sosyalist entelektüeller ve politikacılar, bu deÄŸerleri Tanrısız bir tinsellikten kalkarak: Politikayı aynı zamanda bir ahlâk olarak gören liberal entelektüel ve politikacılar da; salt ahlâki gerekçelerle savunabilirler. Salih amelin her iÅŸ ve iliÅŸkide “yapılmadan” önce ne olduÄŸunun “görülmesi” ve doÄŸru bir deÄŸerlendirme ile tayin edilmesi de bizzat dindir ve Müslüman sorumluluÄŸudur. Sosyal günah ve sosyal sevaplar en büyük günah ve sevaplardır. Bu perspektiften siyasetçilerin, hukukçuların, iktisatçıların çözmeye çalıştığı sorunlara baktığımızda, örneÄŸin bir ülkedeki fırsat eÅŸitliÄŸine dayanmayan her türlü eÅŸitsizlik ahlâksızlıktır, dinsizliktir. Devlet memurlarının hakkaniyete dayanmayan bir maaÅŸ politikası-Türkiye için söyleyebiliriz- büyük günahtır. Zulümdür.
 
Ä°hale yolsuzlukları büyük günahlardır. Hırsızlar en sert bir ÅŸekilde cezalandırılmalıdır.
 
Ä°sparta ile komÅŸusu Burdur arasındaki geliÅŸmiÅŸlik farkı günahın ve zulmün sonucudur.
 
Adaleti, gecikmeden ikame etmek, bizzat Kur’an’ın emridir.
 
Bazı maddelerine teistik dinlerin itirazlarını saklı tutmak kaydıyla, insan haklarına dayalı bir hukuk devletinin inÅŸası için çalışmak mücadele vermek büyük sevaptır. Hz. Ömer, “Bana baÄŸlı ülkelerde bir katırın takılıp tökezleyeceÄŸi bakımı kötü yapılmış bir yoldaki en küçük engebeden bile ben sorumluyum” demiÅŸti. Böyle bir ahlâki sorumluluk perspektifinden baktığımızda yollarında yılda ortalama 5 bin kiÅŸinin öldüÄŸü ülkemizin yöneticileri büyük günahkarlar deÄŸil midir?
 
Ä°nsan hakları ihlalleri, iÅŸkence (Kur’an’ın deyimi ile fitne) büyük günahlardandır. Ortadan kaldırılması için mücadele vermek büyük sevaplardandır. Örnekleri çoÄŸaltabiliriz.
 
Özetle, reel politika ve pozitif hukuk elbette din deÄŸildir. Ama siyasal ahlâk ve hukukun dayandığı sosyal ahlâk dindir. (Emr-i bi’l ma’ruf ) Emr-i bi’l-ma’ruf’u sadece bireysel ahlâk düzelticiliÄŸe indirgemek yanlıştır.
 
Bütün bunlar doÄŸru olmakla birlikte, bunun kadar önemli ve en az bunun kadar gerçek olan bir diÄŸer husus da, 1400 yıllık Ä°slâm siyasal tarihinden, son 30 yıllık “Siyasal Ä°slâm” tecrübesinden çıkaracağımız sonuçtur. O da, reel politikada ve pozitif hukukun oluÅŸturulmasında -Ä°slâm söz konusu olduÄŸunda- Allah, Kur’ân, Ä°slâm, Ayet, Hadis, Hz. Muhammed, Sünnet, Din, Ä°man, Küfür, Sevap, Günah gibi dini kavram, deÄŸer ve sembollerin söylem bazında kullanılması ve bunlara atıf yapılmasının aÅŸağıda sayacağım gerçeklerden dolayı yanlış olduÄŸudur.
 
1 – Genel anlamda sosyal bilimlerin, özelde de dini düÅŸüncenin “anlatısal” olan söylem tarzı, yorumsaldır. Tabiat bilimlerinin tarzı bilindiÄŸi gibi açıklayıcıdır. Dinin ve yukarıda saydığım sembol, deÄŸer ve kavramların bir yorumunun mutlaklaÅŸtırılması ihtimali, dogmatizmi ve paralelinde totalitarizmi doÄŸuracaktır. Tanrının arkasında olduÄŸu dogmatizmin, entegrizmin ve totalitarizmin gücünü tahmin etmek güç olmasa gerek. OrtaçaÄŸda kilisenin, yirminci yüzyılın başından beri Ä°srail’in yaptıkları bunun en güzel örneÄŸidir. OrtaçaÄŸ Ä°slâmında Åžiî ve Harici ortodoksileri, günümüzde Suudî entegrizmi, Ä°ran ve Afganistan tecrübeleri bunun göstergeleridir.
 
2 – Siyaset, içinde politikacıların iktidar tutkusu, güç biriktirme-yönetme arzusu, maddi menfaat temini ve prestij elde etme gibi hususiyetleri barındırmasından dolayı, yukarıda adı geçen kavram, deÄŸer ve sembollere atıf yapılması, bunların kolayca istismar edilmesini ve deÄŸerlerinin düÅŸürülmesini doÄŸuracaktır. Ä°slâm tarihi boyunca yönetici sülaleler (Emevîler, Abbasiler, Selçuklular, Osman oÄŸulları) “güç” ile elde ettikleri iktidarlarını korumak için manevi, ilâhi, yüce otoritenin meÅŸrulaÅŸtırmasına baÅŸ vurmuÅŸlardır. Emevî hanedanlığı bunun en açık örneÄŸidir. Muaviyenin savaÅŸ esnasında askerlerine kılıçlarının ucuna Kur’ân sayfalarını takma emrini hatırlatalım.
 
3 – Ä°stismar amacı olmasa bile, samimi müminlerin adı geçen kavram, sembol ve deÄŸerlere alenen atıf yapmaları yine tehlikelidir. Çünkü, birincisi: Ä°nsanların samimiyetini biz açıkça bilemeyiz. Ä°kincisi, samimi olunsa bile, kesin inançlılık ve bilgi eksikliÄŸinin doÄŸurabileceÄŸi, taassub ve fanatizm, iç savaÅŸ baÅŸta olmak üzere, bireysel ÅŸiddet ve akıl almaz insan harcamalarına yol açabilir. Avrupa’daki din savaÅŸları, Hariciler ve günümüzdeki bazı Ä°slamcı ÅŸiddet örgütleri bunun örnekleridir. Haricilerin samimiyetinden kimse ÅŸüphelenemez.
 
Sonuç olarak devlet-toplum iliÅŸkisinde dinin yeri, devletin bürokratik, formel, kurumsal örgütlenmesi ve bunu oluÅŸturan reel politika deÄŸil; bunlara vücut veren insan ve toplumdur. Yani, bilim ve eÄŸitim kurumları, kültür faaliyetleri, aile, medya, sivil toplum oluÅŸumlarıdır.
 
Biraz önce Ä°brahimi teistik dinlerin ortak paydası olarak saydığımız deÄŸerlerle birlikte, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ve devletin resmi ideolojisi olmaması, toplumdaki dinsel gruplara eÅŸit mesafede uzak olması ve saydığımız gerekçelerden dolayı, Anayasa baÅŸta olmak üzere kurumlarını –dinin özü olan siyasal ve sosyal ahlâk anlamında deÄŸil-; açıkça dini naslara deÄŸer, kavram ve sembollere dayandırılmaması anlamında laiklik, bugün insanlığın ortak ülküleridir. Bu ülkülerin Türkiye topraklarında hayata geçirilmesi, Ä°slâmi (ahlâki) bir kod ve içerikle olabilir. Bu ülkenin entelektüelleri ve politikacıları buna ne kadar hazırdır? Bu önemli bir soru ve sorundur. Fakat, Tanrının politikaya yeniden ahlâki bir tasavvurla geri getirilmesi evrensel bir sorundur. Neden dünyaya DoÄŸu Akdeniz’in ilâhi ikliminden bir ÅŸeyler hediye etmeyelim? Kuzeyden Güneye, ekonomik yardım, teknoloji, bilim, demokrasi; Akdeniz’in doÄŸusundan yani Ä°brahim dinlerden (Tanrıdan ) Avrupa’ya kendi kendini sınırlandırma, hakkaniyet, adalet mazlumlarla dayanışma, tek yüzlülük: “Ä°yiliÄŸin karşılığı iyilikten baÅŸka nedir ki” (55/60)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.