Sosyal Medya

28 Şubat’ın sivil ayağı: Medya

Beşli Çete diye adlandırılan TİSK, TESK, TOBB, TÜRK-İŞ ve DİSK sahneye konulan son darbenin çok önemli aktörleriydi örneğin. Bu kuruluşlara o dönemde başkanlık eden isimlerden Bayram Meral ve Derviş Günday CHP’den, Rıdvan Budak DSP’den milletvekili yapıldı daha sonra.



Fadime Özkan - Star
 
Bırakın hesap sorulmayı, bilakis ödüllendirildiler CHP ve DSP tarafından. Dokunulmazlık zırhıyla korundular.   
 
*** 
 
28 Åžubat yargısı ise “Yüce Türk milleti adına” deÄŸil darbeciler adına hüküm verdi gerçekleÅŸen son darbede. FETÖ’nün önü açılırken haksız yere TSK’dan, memuriyetten ve okullarından atılan insanların hakları iade edilmedi. Vural SavaÅŸ, Nuh Mete Yüksel gibi isimler o dönem öne çıksa da korkunç kararlara imza atan darbe destekçisi yargı mensupları, vicdanlarının deÄŸil rezilce brifingçilerin sesine kulak verdi. 
 
Öyle ki 14 yaşında hakim karşısına çıkarılan Yakup Köse’yi, 15 yaşında hapse atılan 15 Temmuz ÅŸehidi Halil Kantarcı’yı, düÄŸününden bir gün sonra ağır iÅŸkencelere tabi tutulan Tayyar Tercan’ı idamla yargılayabildi mahkemeler. 
 
Utanç ise sürüyor. O dönemde 28 Åžubat hukukuyla hüküm giyen 500’den fazla insan hala cezaevinde!    
 
*** 
 
YÖK marifetiyle üniversitelerde uygulanan baÅŸörtüsü yasağının Ä°stanbul Üniversitesi’nde sadistçe bir hal almasında rektör Kemal AlemdaroÄŸlu ile yardımcısı Nur Serter’in adını mutlaka anmalıyız. 28 Åžubat karanlığında büyük pay sahibi ikisi de. 
 
Kayıt için gelen 17 yaşındaki çocukları kamera gizlenmiÅŸ bir odaya alıp, psikolog eÅŸliÄŸinde, okumak istiyorsa başını hemen açması gerektiÄŸini, yoksa hangi ilden ilçeden geldi ise aynen geri dönmek zorunda kalacağını, buyurdu mesela Nur Serter. 
 
O buna “ikna etmek” diyor. Bu konuÅŸmayı yaparken iÅŸkence ettiÄŸi kızların gözlerine bakıp gülümsüyordu da muhtemelen, bilmiyoruz. Ä°kna odası kasetlerini evine götürdüÄŸü ve YÖK’ün iade talebine raÄŸmen teslim etmediÄŸi için bilemiyoruz. 
 
Daha sonra –yine- CHP tarafından milletvekili yapılan Nur Serter’e kimse bunun hesabını sormadı mesela. 
 
Ben 2010’da kendisine sorular sordum. Yaptığımız röportaj 1 Kasım 2010 tarihinde Star gazetesinde yayınlandı. Serter röportajda bu kasetlerden ilk kez bahsedip imha edeceÄŸini açıklayınca o dönem psikolojik iÅŸkenceye maruz kalan Ä°stanbul Üniversitesi öÄŸrencileri toplu olarak suç duyurusunda bulundular. YÖK de “kayıtları iade edin” çaÄŸrısı yayınladı. 
 
Sonra? Sonrası yok. Ne Nur Serter insafa geldi, ne bir savcı harekete geçti.   
 
*** 
 
28 Åžubat’ın medya ayağında da oldu aynı ÅŸey. 
 
O dönem tek sesli medya düzeni hala çok baskındı. ÇoÄŸulcu medya düzenine daha yeni yeni geçilmesine raÄŸmen Yeni Åžafak ve Kanal 7 gibi kurumlar yine de hacimlerinin çok ötesinde ses çıkarabiliyordu. 
 
Merkez medya halka uzak, darbecilere yakın; darbeciye itaatkar, halka buyurgan idi. 
 
Haliyle insanları andıçlamak, M. Gündüz-F. Åžahin rezilliÄŸini kurgulayıp sunmak, irtica geliyormuÅŸ, Türkiye Ä°ran oluyormuÅŸ gibi bir hava estirerek 28 Åžubat darbesine meÅŸruiyet atfetmek ErtuÄŸrul Özkök, UÄŸur Dündar, Reha Muhtar, Ali Kırca, Ergun Babahan gibi gazetecilere düÅŸüyordu. Fatih Altaylı mesela, baÅŸörtülü kadınlara en ağır hakareti edebiliyordu. 
 
Bir kısmı merkez medyadan kıyılara, bir kısmı etkili pozisyonlardan köÅŸelerine sürgün edilmiÅŸ olsa da hala yazıp çiziyorlar. Peki, bir gün olsun hata ettik, hakka girdik, üzgünüz, dediler mi? 
 
Hayır. Diyecek gibi de görünmüyorlar. Bilakis ne zaman 28 Åžubat’ın sivil ayağı da yargıya hesap versin dense “abartmayalım o kadar, unutalım gitsin” pozundalar. 
 
Yargı kısmı mümkün olur mu bilmem ama halka mutlaka hesap vermeli sivil darbeciler. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.