Sosyal Medya

Kürsü

Gökhan Özcan- Berrak ve bulanık

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



DuraÄŸanlıktan sıkılan biri olmamıştı hiçbir zaman. Kendini vakit geçirme baskısı içinde hissetmiyordu, hissetmemiÅŸti. Zamanın içinin neyle doldurulacağı konusunda kendine özgü bir cevabı, bir netliÄŸi, bir berraklığı vardı. Bunu tartışmaya açmıyor, zamane dolduruÅŸlarına gelmiyor, kendi bildiÄŸine, hissettiÄŸine inanmayı ÅŸartlar ne olursa olsun sürdürüyordu. Suyun berraklaÅŸabilmek için, akıntıların önüne katıp getirdiÄŸi kumdan, çamurdan arınması, zaman zaman durması, durulması, dinginleÅŸmesi gerekiyordu. Bulanıklığı gidermenin bundan baÅŸka bir yolu yoktu.
 
Belki bunu biraz açmak gerekiyor... Mesela bir bankada iÅŸlem sırasının gelmesini ya da yavaÅŸ hareket etmekte ısrarlı bir asansörü beklemek onu da canından bezdiriyordu elbette, herkes gibi. Ama evde, çay içebildiÄŸi bir mekanda, bir aÄŸacın altında, deniz kenarındaki bir sandalyede, etrafı görebileceÄŸi bir balkonda, beyninin içine iÅŸleyen gürültülerin olmadığı herhangi bir yerde uzun zaman öylece oturabilirdi. Hiçbir ÅŸey yapmadan, hiçbir ÅŸey okumadan, hiçbir ÅŸeyi tuÅŸlamadan, hiç kimseyle konuÅŸmadan... Bundan sıkılmazdı, kalkıp gitmek için deli olmazdı, kendisini o halden kurtaracak bir harekete ihtiyaç duymazdı.
 
Birileri kendi kendisiyle kaldığını görünce, “BoÅŸ boÅŸ oturmaktan sıkılmıyor musun?” diye sorardı sık sık. Ä°nsanın boÅŸ boÅŸ oturmasının çok da mümkün olmadığını bilirdi. Çünkü insanın bedeni koÅŸuÅŸturmaya biraz ara verdiÄŸinde, zihni hemen harekete geçiyordu. Etrafını görme, neler yaÅŸandığını gözleme, hayatın sokak aralarına, hikayelerin derinliklerine, sözlerin enginliklerine nüfuz etme imkanı bulunabiliyordu. Bütün bunların tek tek ve beraberce ne anlama geldiÄŸi üzerine düÅŸünmek mümkün olabiliyordu. Bunu biliyordu; çünkü kendi tenhasında bunları zaten çok sık yaşıyor, düÅŸünüyor, hissediyordu.
 
Uzaktan bakınca fazlasıyla duraÄŸan görünen böyle bir dış kabuÄŸun içinde çok zengin bir dünya kurulabileceÄŸi fikrini daha küçük bir çocukken keÅŸfetmiÅŸ ve sonrasında sonsuz kere tecrübe etmiÅŸti. Bugün ÅŸu dünyada gerçekten yaÅŸadığına dair bir kanıt aransa; hayatındaki gelmiÅŸ geçmiÅŸ olaylar zincirinden daha ziyade, o olayların da gerçek anlamlarına kavuÅŸtuÄŸu uçsuz bucaksız iç dünyasını, orada biriken rengarenk insanlığı gösterirdi.
 
Buna karşılık, bir yerde iki dakika sabit kalamayan, sürekli bir hareket ihtiyacı içinde olan, sürekli kendini eÄŸleyecek, heveslerini okÅŸayacak bir deÄŸiÅŸim arayan, neredeyse hiçbir sözü bitinceye kadar dinleyemeyen, etrafındaki hiçbir hikayeye ve aslında hiçbir insana sahici bir dikkat ve ilgiyle bakmayan, buna yetecek sabrı olmayan insanların bütün o iri iddialarına raÄŸmen aslında hiçbir anlama tam olarak kök salamadıklarını müÅŸahede etmiÅŸti. Ä°nsan dış dünyasındaki hareketi arttırmak ve sürekli hale getirmek isterken; bilinçsizce içindeki dünyanın zenginliÄŸinden vazgeçiyordu yavaÅŸ yavaÅŸ.
 
Bir tenhada boÅŸ boÅŸ oturduÄŸu zannedilenlerin içinden sayısız ÅŸey gelip geçiyordu, tecrübeyle sabitti bu. Ama kendini sürekli bir harekete mecbur kılanların, pırıltısı bir sonraki güne kalmayan ÅŸu gündelik eÄŸlenceler dünyasının içinden geçip gitmekten öte bir hikayesi var mıydı, orası tartışılır!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.