Sosyal Medya

Güncel

Cevdet Said: Tarih bilgisi psikolojik sağlıktır

'Tarih; yaratılışın nasıl başladığının, ne idiğinin ve ne olduğunun bilgisidir. Bilgi olmadan insan sıfırdır. İnsanın büyüklüğü, kesintiye uğramaksızın peş peşe gelen ve biriken bilgisinin büyüklüğü oranındadır.'



Aynı şekilde, nasıl ki beden sağlığı sağlığın başı ise tarih bilgisi de insanın psikolojik sağlığını korumanın yoludur. Nitekim sağlıklı insan, bedeni yanında psikolojisi de sağlam olandır.

Vahyin kesilmesi ve nübüvvet kurumuna mühür vurulması önemli bir olaydır. Zira nebevi vahiy bizi kesintisiz bir bilgi kaynağına ulaÅŸtırmıştır. Nitekim vahiy bize yeryüzünü dolaÅŸmamızı ve yaratılışın nasıl baÅŸladığını incelememizi emretmiÅŸtir. Çünkü yaratılışın nasıl baÅŸladığı bilgisi bize gelecekte yaratılışın nasıl olacağına dair önemli bilgiler vermektedir.

Kur’an-ı Kerim’deki “Deki: Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl baÅŸladığını!” âyeti “Daha sonra Allah öteki hayatı da iÅŸte böyle var edecektir: çünkü Allah her ÅŸeye güç yetirendir.” (Ankebût 29:20) âyetiyle bir arada ve baÄŸlantılı olarak gelmiÅŸtir. Bu âyetler bize Rabbimizin ÅŸu sözünü de hatırlatmaktadır:

“DoÄŸrusu ilk yaratılış (mucizesini) bilmiÅŸ olmanız lazım; o hâlde neden (ikinci yaratılış hakkında) ibret almıyorsunuz?” (Vâkıa 56:62).

Demek ki sonraki yaratılış bilgisinin kapısını açan ilk yaratılış bilgisi imiÅŸ. Aydınlık tarih yolunu bana açan Malik bin Nebi’dir. Çünkü onun yönlendirmesiyle Toynbee ve Wells’in[1] kitaplarını okudum. Wells insanlık tarihini ana hatlarıyla anlatırken insani bilginin ‘tarih’ olarak eski zamanlara kadar uzandığını anlatır. Aynı ÅŸekilde bu bilginin mekân, coÄŸrafya, gökbilimi vb. boyutlarına deÄŸinir. Esasen o yeryüzünün ve göklerin yaratılışı hakkında tefekkür etmiÅŸtir:

“Onlar ki; ayaktayken, otururken ve uyumak için uzandıklarında Allah'ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerine tefekkür ederler: ‘Rabbimiz! Bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın! Yücelikte eÅŸsizsin! Bizi ateÅŸin azabından koru!’” (Âl-i Ä°mran 3:191).

Wells ile Toynbee’nin onlarca ciltlik kitaplarını okudum. Çünkü Malik bin Nebi’nin Toynbee’nin medeniyetlerin doÄŸuÅŸuna iliÅŸkin düşüncesini aktaran bir cümlesi beni çok etkilemiÅŸti. Malik “Åžurûtu’n-Nahda; Kalkınmanın Åžartları”[2] isimli eserinde toplumların ortaya çıkışına iliÅŸkin düşüncelerini ve medeniyetleri doÄŸuran etkenleri anlatırken Toynbee’nin “meydan okuma” teorisini de açıklamıştı. Ä°ÅŸte, benim Arap Ligi’nin yayımlamış olduÄŸu uzun tarih araÅŸtırmalarının özetlerini düşünerek okumama sebebiyet veren bu açıklamalar olmuÅŸtu. KeÅŸke Arap Ligi kısır siyasi tartışmaları bir kenara koysa da tarih bilgisini yaymaya yönelse çok daha anlamlı bir iÅŸ yapmış olurdu.

Åžahsen tarih konusunda çok söz söylendiÄŸini düşünüyorum. Ancak, “hakkı batıldan net bir ÅŸekilde ayıran”, “asla anlamsız bir lakırdı olmayan” (Târık 86:13-14) vahyin sözünü ıskaladığımız kanaatindeyim. Toynbee’nin eserini okuduÄŸumda beÅŸeriyet tarihinde savaÅŸların yol açtığı trajedileri çok iyi anladım. Onun kitabında çok etkilendiÄŸim bir diyaloÄŸu sizlerle de paylaÅŸmak isterim. Bir savaÅŸta muzaffer olan kral, zaferini tebrik etmek için ziyaretine gelen bir misafirine şöyle demiÅŸti:

“Bu sözüm aramızda kalsın. Ama böyle bir zafer ebediyyen aleyhimde hüküm verilmesi için yeterlidir!” Ne yazık ki insanlık her çaÄŸda ve her bölgede yanlışlar yapmaya devam ediyor. Oysa insanlığın henüz varamadığı daha ileri hedefleri vardır.

Toynbee, Amerika önderliğindeki Batı ile Sovyet Rejimi arasında sürüp giden soğuk savaş esnasında Sovyet hava sahasında yanarak düşen bir Amerikan uçağı hakkında farklı bir yorum yapmıştı. Karşılıklı meydan okumaları, düşürme suçlamaları ve inkâr açıklamaları hakkında Toynbee şöyle demişti:

“Åžayet Amerika Sovyet hava sahasını Bertrand Russel’ın ‘Ä°nsanın GeleceÄŸi Var mı?’[3] isimli kitabıyla dolu bir uçakla ihlal etseydi sevinebilirdim.” Zira Russel savaÅŸ karşıtı idi.

Son günlerde haberlerde okuduÄŸum kadarıyla Arap ülkelerinin Amerika ile astronomik meblaÄŸlar karşılığında silah satın alma sözleÅŸmeleri imzalamış! Ben bu konuda aynen Toynbee ve Russel gibi düşünüyorum. Bu Arap ülkeleri aynı anda yüksek miktardaki eski ve yeni silahları satın almak yerine bu silahlar için ödeyeceÄŸi büyük paralarla çeÅŸitli Ä°slam ülkelerinde yüzlerce eÄŸitim kurumu, üniversite ve araÅŸtırma merkezi açsaydı, bilimsel üstünlük saÄŸlama ve kurtuluÅŸa erme hususunda büyük sıçramalar gerçekleÅŸtirebilirdi.

Tarihten söz etmek bitmeyen bir hikâye gibidir. Ancak, semavi kitaplara mühür vurmuÅŸ olan Kitabullah’ı merci kabul edersek tarihin sonunu ve sonuçlarını da rahatlıkla görebiliriz. Zira tarihin ortaya koyacağı en önemli sonuç bu ‘Kitab’ın hak/doÄŸru/gerçek olduÄŸudur:

Senurîhim âyâtinâ fi’l-âfâqi we fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehu’l-haqqu…: Vakti geldikçe insana, kâinatın uçsuz bucaksız ufuklarında ve bizzat kendi iç dünyasında âyetlerimizi/mesajlarımızı göstereceÄŸiz. Tâ ki bu vahyin tartışmasız bir gerçek olduÄŸu herkes için ayan beyan ortaya çıksın. Her ÅŸeye ÅŸahit olan senin Rabbin (insan için) yetmedi mi?” (Fussilet 41:53).                                                                                                 

Çeviri: Fethi Güngör

[1] George Herbert Wells; A Short History of the World (Dünyanın Kısa Tarihi), 1922.

[2] Mâlik bin Nebî; Åžurûtu’n-Nahda, Arapça’ya çev. Umar Kâmil Sekavî ve Abdussabûr Şâhin, Nedvetu Mâlik Bin Nebî we Dâru’l-Fikr, 1979.

[3] Bertrand Russell; Ä°nsanlığın GeleceÄŸi, BoÄŸaziçi Yayınları, Ä°stanbul 2008, 176 s.

 

Kaynak: Diriliş Postası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.