Sosyal Medya

Güncel

Siyasa ve Sokak Dili - Ali Haydar Haksal

Günümüz siyasasında yer alanların hemen hiç biri sanatçı ruhlu değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşundan beri sahip olunan dil de aynı. Değişmiyor. Baskıcı, hötleyici, aşağılayıcı, küçümseyici. Sokak dili genel anlamda üslupları. Bu dil sokaktakilerin de işine geliyor. Öncü olmak yerine, halkın içinde, onlarla birlikte olma yolu tercih ediliyor. Toplumun önünde birer bilge, sanatçı ruhlu olmayı tercih etmiyorlar. Çünkü onlara ulaşmanın tek yol bu. Onlar gibi olma. Halkı yukarı çekme gibi bir dertleri yok.



Ä°deolojiler sert ve katı bir dil sergilerler. Karşıları sindirmek adına. 
 
Türkiye’de tek partili siyasal oluÅŸta diktatöryal bir özelliÄŸi vardı bir zamanlar. Çünkü o tek kiÅŸi, yöneteni her ÅŸeyin üzerinde bulunuyordu. Åžef, lider, kral, reis adına her ne denirse densin. O kimse ne derse o söz konusu olur. Laiklik olacak, oluyor, mason locaları açılacak, açılıyor, Latin alfabesine geçilecek deniyor geçiliyor vb.
 
Bu tek dilli tek söylemli ve tak bakışlı oluyor. Kimse farklı bir dil ortaya koyamıyor yanlış ya da doğru kimse karşı koyamıyor. Bir denetim mekanizması da olmuyor.
 
Modern zamanlarda Osmanlı sultanları kral benzetmesiyle eleştirilir ve hatta zalim bir konumda gösterildi uzun zaman. Nedeni de batıcı bir ruh ile yeni yapının oluşum sürecine ayak uydurmaydı. Osmanlı sultanlarının hemen her biri birer sanatçı ve sanatçı ruhludur. Büyük çoğunluğu şair ve derviş, ressam, hakkâk, musikişinas vs. Bir de üzerlerinde bir denetim kurulu var. En başta Şeyhulislâm. Sultanın yanlışlarına ortak olmayacağı gibi, sultan ya da padişah da bir karar verirken fetva makamına başvurur. Sorumluluğuna fetva makamı da dâhildir. Dönemin şeyhulisamları da birer şairdir çoğunlukla.
 
Dönemler birbirinin aynası. Diktatöryal oluÅŸ sadece bir ülkede yok. Avrupa’nın birçok ülkesi ya krallar ya da diktatörler tarafından yönetiliyor. Ä°talya’da Musolini, Almanya’da Hitler, Ä°ran’da Åžah Pehlevi, Türkiye’nin ÅŸefleri aynı döneme denk düşerler. Bakışları da birbirinin benzeri. Bunların büyük çoÄŸunluÄŸu denetimden yoksundurlar ama sanatçı da deÄŸildirler. Sorumluluklarını paylaÅŸan kimse de yok.
 
Günümüz siyasasında yer alanların hemen hiç biri sanatçı ruhlu deÄŸil. Türkiye Cumhuriyeti’nin oluÅŸundan beri sahip olunan dil de aynı. DeÄŸiÅŸmiyor. Baskıcı, hötleyici, aÅŸağılayıcı, küçümseyici. Sokak dili genel anlamda üslupları. Bu dil sokaktakilerin de iÅŸine geliyor. Öncü olmak yerine, halkın içinde, onlarla birlikte olma yolu tercih ediliyor. Toplumun önünde birer bilge, sanatçı ruhlu olmayı tercih etmiyorlar. Çünkü onlara ulaÅŸmanın tek yol bu. Onlar gibi olma. Halkı yukarı çekme gibi bir dertleri yok.
 
Siyasal partiler taraflarını oluştururken tarafların ortak dili ile hareket ediyorlar. Aynı zamanda birbirlerine ayna oluyorlar.
 
Günümüz siyasa liderlerinin üslubu biraz da kabadayılık üzerine. Bu karşı mahalle çocuklarının birbiriyle çekişmesine benziyor. Dillerinde edebi bir yön yok. Şiir ise hiç yok. Okunan şiirler sadece bir malzeme konumunda. Aslında onlar şairleri ve sanatçıları hiç sevmezler, işlerine dâhil etmezler, fikir almazlar ve danışmazlar.
 
Günümüz yöneticilerinin danışmanlar var onlar ise liderin psikolojisine göre davranırlar. Onu üzecek, kıracak, olumsuz etkileyecek hiçbir davranışta bulunmazlar. Muhalif değildirler. Ayrıca liderlerini parlatma ile kendilerini görevli bilirler. Çünkü lider hiçbir zaman kusur işlemez ve dokunulmazdır.
 
Günümüz siyasilerinde dil ve üslup sorunu var. Çünkü incelmiş bir ruhtan yoksundurlar. İncelik ise ancak sanat ile olur. Onlar ise kendileri olamadıkları gibi yanlarında bu tür insanları bulundurmak istemezler.
 
Halkın seviyesine inmek yerine halkın seviyesini yükseltmek gerekiyor. Bu, onları küçümsemek yok saymak anlamına gelmez. Milletimiz şiir ruhludur. Ne denmek istendiğini iyi anlar. Yeter ki edebi, adabî bir dil ve üslûp ile halkın karşısına çıkılsın. Buna ne çok gereksinimimiz var oysa.
 
Dillerin sertliği, kabalığı karşılıklı -bağışlayın lütfen- bir hırlama gibidir. Kavga, gerilim, öfke, nefret, küçümseme, aşağılama, dışlama ve ötelemeye neden olur.
 
Müslümanların iyice dağıldığı bir zamanda şiir gibi bir dile ne çok gereksinimimiz var. Atışırken ironi ile ince bir takalıma ile hayat daha çok renklenir. Biraz tebessüme, biraz ince alay iye söyleşsek ne iyi olur. Ama asıl olan şiir ve şiir ruhuyla bir incelik en çok beklentimiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.