Sosyal Medya

Güncel

Yerinin yabancısı - Gökhan Özcan

Sararıp kuruyan yapraklar gibi dalından düşmeyi bekliyor ömrünün sonbaharını süren insanlar. Gökyüzünü bir uçtan bir uca kaplayan kara-gri bulutlar gibi kederle doluyor kimilerinin içi. Sonra bazen güneş yüzünü gösteriveriyor bulutların arasından, değişiyor sanki bir anda her şey, aydınlanıyor hayat. İnsanın haletiruhiyesi de öyle değil mi?



Mevsimler nasıl birbiri ardına sıralanıyorsa, insan da öyle bir halden bir başkasına geçip duruyor. Bahar nasıl tomurcuklanıyorsa mesela vakti geldiğinde, öyle heyecanlar tomurcuklanıveriyor bazen içimizde. Akarsular gibi çağıldayarak akıyoruz kimi zaman, göller gibi sessizleşiyor, durgunlaşıyoruz kimi zaman da. Duyguları donup kalıyor bazen herhangi birimizin, buz tutmuş derin sular gibi... İnsan tabiatın içinde, tabiat insanın içinde devranını sürdürüyor. Birinde ne varsa, diğerinde onun bir karşılığı var. Tabiata bakıp insana dair, insana bakıp tabiata dair ibret dersleri bulup çıkarmak, tefekkür kapıları açmak mümkün... Birbirinin aynası gibi tabiatla insan... Birinin hakikatinde diğerinin hikayesi gizli... Birine bakan, diğerini de içinde görebiliyor.
 
“Kırlara çıkınca insanın içi açılıyor” dedi biri. “Demek ki sair zamanlarda içimiz hep kapalı” dedi diÄŸeri.
Belli geometrik planlara zorlanan, çiçekliden çok çiçek desenli, oturacak yeri belli, yürünecek yeri belli, karşıdan bakılacak yeri belli, börtü böcekten arındırılmış, tabii malzeme kullanılarak yapılmış yeni yeşil alanlar... İnsan, her şeye olduğu gibi ota, çimene, çiçeğe böceğe de hükmetmek, her şeyin sınırını, şeklini belirlemek istiyor. Peki tabiattaki neşve bu tasarım park ve bahçelerde oluyor mu? Olmuyor. Neden olmuyor? Çünkü ilkinde mutlak güzelliği işleyen bir sanat var, ikincisi ise sadece zorlama bir taklit!
“Gök yeÅŸil, yer sarı, mercân dallar,/ Dalmış üstündeki kuÅŸlar yâda/ Bize bir zevk-i tahattur kaldı/ Bu sönen, gölgelenen dünyâda!” diyor Ahmet HaÅŸim merhum, 'Tahattur' ismini verdiÄŸi ÅŸiirinde.
 
'Çok güzel'den 'Korkunç güzel'e doğru evrilen bir zevk erozyonunun acıklı hikayesi bizim yaşadığımız. Nitelemeler niteleyenlerin niteliği oluveriyor.
Çağın en ironik, aynı zamanda en dramatik, aynı zamanda en ibretamiz icatlarından biri hiç kuşku yok ki dekoratif plastik çiçekler, bitkiler, aranjmanlar... Plastik hayatlar için seri üretilmiş makyaj malzemeleri...
 
Bir de şunu düşünün, bilmeden plastik bir çiçeğin üstüne konan bir kelebek ne hisseder?
 
“Kendimize soralım” dedi beyaz saçlı adam, “ben hayat dediÄŸimiz bu keÅŸmekeÅŸin yerlisi isem, acaba neyin yabancısıyım?”
Biri bizi bize ait olmayan bir hayatın ortasına kopyalayıp yapıştırmış sanki!
 
Gözünü dağlara her çevirdiğinde tepeden tırnağa yakıcı bir feryada dönüşen insanlar da var.
 
“Kanadın açabilirsin/ Açıben uçabilirsin/ Hicaplar geçebilirsin/ Niçin aÄŸlarsın bülbül hey” buyuruyor Hazreti Yunus (k.s.) gönlünün cennet bahçelerinden...
“Her sabah gün doÄŸuyor” dedi meczup, “sen de onunla birlikte doÄŸuyor musun?”
 
Gökhan Özcan - Yeni Şafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.