Sosyal Medya

Güncel

Düşünmemek ya da Düşünememek - Ali Haydar Haksal

Bu dünyada varlık bilincimiz, yaşama bilincimiz bizi tanımlar. Karmaşık bir dünyada hemen her şeyin birbirine karıştığı, hiçbir şeyin tanımlanamaz olduğu bir zamanda insan olma bilinci daha bir önem kazanıyor.



İnsan, kâinatın biricik değeri. Yaratılışı nedeni ve sorumluluğu onu farklı kılıyor. Düşünerek var olan, dert sahibi olan.
 
Ä°nsan için belki de en önemli yanı dert sahibi olmak. Dertli olmak. 
Gözlerini bilinçle hayata açtığı andan itibaren etrafını gören, anlayan, tanımaya çabalayan ve onun içinde bir varlık olma yolunda olandan söz ediyoruz. Hemen her nesnenin, oluşun bir yaratılış nedeni var. İnsan, koşullar neyi nasıl gerektiriyorsa ona göre yol alıyor ve şekilleniyor. Aile, çevre, alınan eğitim, kişinin bireysel çabaları, yükümlenilen sorumluluklar her beni farklı bir yere götürüyor. Kiminin yolu farklı, düz, sıradan ve kestirme. Kiminki inişli çıkışlı, engebeli ve zorlu, varacağı yer onun aldığı mesafe ve sonuçları tanımlar. Kimi, hayatın en zorlu damarını seçer, çileye adar kendini. Dünyanın yükünü omuzlar, kendini öyle bilir.
Derdini kendine aÅŸk edinen insan. Dert denilen ÅŸey nedir, neyi dert edinir insan
İnsan sorumluluğu bir çekirdek oluşla başlar, halkalanır ve giderek genişler. Kimi kendini sınırlar en yakınlarıyla. Bu yüzyılda bu giderek daha da daraldı. Kişi salt kendi beniyle dünyasını sınırladı. Ötesi onun ilgi alanında olmaz. Kendi varlığını kendisiyle tatmin eder. Hayatını da öyle yaşar. Yalnız bir bencillik.
Kişi, alanını genişlettikçe sorumluluğu ve derdi artar. Bu, çok genişleyebileceği gibi, belli bir yerde sınırlanabilir de. Kişinin kendine hedef seçtiği durumla ilgili. Kimi insanlar var ki kaderin kendisine yüklediği sorumluluk var. Sınırları belirleyen kendisi olmuyor. Dert gelip kendisini buluyor.
Şu kadar acının yaşandığı şu zamanda hiçbir şeyi kendine dert edinmemek, insan olma dışı. Burada sanırım hayvan katından daha aşağıda olmak gibi bir durum söz konusu olur. Çünkü hayvanların da acı çektiklerini gözlemliyoruz.
 
Derdini kendine dert edenlerin acıları ve çileleri elbette büyük olur.
İnsan ve hayatı sıradan değil.
İnsanlık, özellikle Müslüman coğrafyada yaşayanlar açısından durum çok iç acıtıcı.
İnsan insanın kurdu. İnsan insanın düşmanı. İnsan insanın katili, insan insanın zalimi. Sorun insanda.
Müslüman olmak bir lütuf, bir bağış. Allah’ın insanlığa bağışı ve yol göstericiliÄŸi. Kendilerine bu yola adayanlar ister istemez o yolun ruhunu taşırlar. Çünkü insan kutlu bir varlık, insan en deÄŸerli. Ä°hmale ve israfa, tüketilmeye gelmiyor.
 
Müslümanlar bu dertli ve çileli yolu bıraktıktan kolay diye bildiği, çekici ya da başıboş, ya da sorumluluğu olmayan veya kendisine sunulanın dışında bir seçimi onu uçurumlara götürüyor. İnsanlığın bunalımına bunalım ekliyor, katkı sağlıyor.
Dert sahibi olmak bütün insanlığı düşünmeyi gerektirir. Onun derdiyle acısıyla hemhal olmayı zorunlu kılıyor. Amaç inanı değiştirmeye zorlamak değil, amaç insanın kendisini korumak. Değişim insanın kendisiyle ilgili. Ya da asıl yolunu bulmasıyla.
Yolunu, yönünü yitirmiş olan insanlığın yol bulmasına yardımcı olmak da bir dert.
Meczupların da bir derdi var. Derdi olanlar meczup oluyor bir bakıma. Toplum dışına itilmiş gibi oluyor.
Âlim, bilge, sanatçı olmak bir lütuf. Bunları insanlığın acılarıyla dertleriyle karanlar üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çabalayanlardır. İnsanlığın rehberi oluyorlar bir bakıma. Önemli olan hele yaşadığımız şu zamanda zoru seçmek çok zor ama çok erdemli. Bunu ancak dert sahibi olan kimseler yapar. Onlar salt kendileri adına değil kendilerine yükümlenilenler adına da yaparak yaşıyorlar. Zor ama önemli olan zora ve çileye talip olmak.
 
Ali Haydar Haksal - MÄ°LLÄ° GAZETE

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.