Sosyal Medya

Kürsü

Ben ve O

Bu hiç görmediğim ve duymadığım bir tarih, beni okumaya değil “bi dakka ya” dahası “yemişim bilimsel disiplinlerin içinde öznesi ya da nesnesi olduğum tarihe” demeye iten şey.



Düşünce Mektebi - Dücane Demirtaş
 
Bugüne değin tarihi birçok farklı gözle okuma fırsatım oldu. Kralların ve sultanların tarihini okudum şu kahramanların içinde bolca boy gösterdiği, kayadan çıkan kılıçların, demir dağları eritenlerin, üç aylıkken kımız içip kılıç sallayan kahramanların, bin lisan bilip bin dil kesenlerin, yeryüzüne gökyüzünden gölge olan nicelerinin tarihini okudum. Sonra ağaçların, nehirlerin, dağların dahası fırtınaların, kasırgaların ve depremlerin tarihini okudum, hani şu karşı kıyıya ulaşmamızı engellediği için aslında buralı olduğumuz nehirlerin tarihini okudum yahut üşüttüğü için kalın giydiğimiz rüzgârların, aç bıraktığı için vahşi olduğumuz mevsimlerin tarihini okudum. Sonra geldi geçti, ürettiğimiz için var olduğumuz tarihi okudum, saban icat olduğu için kılıç kuşandığımız, ektiğimiz için bölüşmediğimiz, fazlası olduğu için paylaşmayıp sürgit kavga ettiğimiz tarihi okudum. O da geçti. Sonra aslında gerçeğin dilimizde iyi yahut kötü olduğu hatta onun dahi bin bir ağızda birbirine tezat bin bir doğru ürettiği tarihi okudum, sonra eğildim iki horoz kavgasından bir sayfa çevirdim, yetmedi küçük bir köydeki sapkın bir değirmencinin inancının tarihini okudum. Sonra döndüm dünyaya, zamanın kendi kavgalarında şekillendiği medeniyetlerin tarihini okudum. Kendi göbeğini falancalara kestirmeyen başka bir tarih okudum sonra, filancanın ağzının yerine bizim ellerin yazdığı tarihi okudum. Aslında ne olduğu ya da nasıl olduğuyla asla ilgilenmeyen bunun yerine neyi nasıl aktardığımızı şekillendiren şeylere gözlerini dikmiş başka bir tarih daha okudum sonra. O da geçti. “History” yerine “Herstory” okudum sonra, göğsü Çukurova kadar mümbit, yaslandın mı çınar gibi şu nenelerimin ellerinde bir örsle bir çekiçle aslında nece aydınlanmanın devrimci hevalleri oldukları tarihi okudum. O aslında bildiğimiz gibi olmayan belki de hakikaten hiç olmamışların tarihini okudum sonra.
Sonra bir kitap okudum ki derler ya hani hayatımın dönüm noktası oldu, bu öyle olmayanlardan işte. Sonra bir adam gördüm hani derler ya beni yeniden hayat dönderdi, işte bu da öyle olmayanlardan. Ne demek istediğini anlatmak isteyen birinin derdini, onun ne demek istediğini anladığınız da hiç bu duyguyu paylaştınız mı bilmiyorum, hele ki bu adam çok önceden yaşasa. Yahut “ahaaa! ben senin ne yapmak istediğini anladım” dediğiniz biri oldu mu, keşke mezarından kaldırıp ta kendisiyle aynı duyguları paylaşıp aynı hayalin düşünü kurduğunuzu sevinçle yüzündeki tebessümden anlayacağınız biri. Sonra bir kitap daha okudum herkesin ne dediği hakkında binlerce yıl tartıştığı, ama aslında ne demek istediğini merak ettiğim. Sonra dev yarasa gibi koca bir tarih geçti önümden, içinde sellerin göğe vardığı, denizlerin yarıldığı, ölülülerin dirildiği, içinde krallara benzeyen kahramanlar kadar arada bir araya girip birilerine laf sokup ortadan kaybolan şehrin ötesinden gelen isimsizlerin de olduğu. Birilerinin sürekli ellerinde çatallarla şeytan rolüne girerken, vur eline al ekmeğini misali olan garip gurabanın göz yaşlarının hiç dinmediği, öcülerin hep karanlıkta saklandığı iyilerinse o odanın kapısını açarken nasıl hep travma yaşadığını anlatan bir kitap. Okurken sanki arkadan sürekli “ulan bi beceremediniz”,  “kırk defa dediydik böyle olacak diye”, “ya bi insan bi delikten kırk defa ısırılır mı”, “ne kadar da babalarınıza çekmişsiniz”, “bak onlara dediydik bu işin sonu kötü diye”, “yaa gördünüz mü ne kadar şerefsizlik yapmışlar di mi!?” diye sesler işittim. Bütün bunları nasıl nereye bağlayacağımı ben de merak ediyorum. Bu hiç görmediğim ve duymadığım bir tarih, beni okumaya değil “bi dakka ya” dahası “yemişim bilimsel disiplinlerin içinde öznesi ya da nesnesi olduğum tarihe” demeye iten şey. Muradının ne olduğunu anladığımda taş tabletlerin alayını fırlatıp Samiri’nin ağzını burnunu kırmaya ya da belki de Süleyman’a kafir diyenlere hain demeye iten şey. Aslında benim kavgamı anlatıyor sanki, benimle omuz omuza duran, “sen atmadım ben attım” yahut “dönerseniz biz de döneriz” diyen bir ses. Dipdiri, capcanlı. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.