Sosyal Medya

YaÅŸam

Münir Arıkan: Medeniyetimiz için aile kalesini korumalıyız

Mutsuzluğun yaygın bir hastalık olduğu günümüz dünyasında Düşünce Koçu Münir Arıkan ile işinde ve özel hayatında mutluluğu ve başarıyı elde edebilmenin püf noktalarını konuştuk.



Günümüzde imkânlar arttıkça mutsuzluÄŸun da arttığı gerçeÄŸini görmezlikten gelmek imkansız. Ä°mkân arttıkça aileler dağılıyor. Ä°mkân arttıkça ‘mutluyum’ ifadesinin görülme sıklığı azalıyor. Bunca huzursuzluÄŸun yaygın olduÄŸu bir dünyada mutluluÄŸu yakalamayı nasıl baÅŸaracağız? Düşünce Koçu Münir Arıkan, saadeti elde etmede hangi noktalar üzerinde dikkatle durulması gerektiÄŸini anlatıyor…

Düşünce Koçu Münir Arıkan'ı ne zaman keşfettiniz? Hayatınızın dönüm noktasından biraz bahsedebilir misiniz?

Düşünen, konuÅŸan, yazan bir Münir Arıkan olarak yaratılmış olduÄŸumu ve fıtratımın yani huzur ve mutluluÄŸumun bu iÅŸlerde saklı olduÄŸunu anladığımda takvimler 31 Mayıs 2000’i gösteriyordu.

O gün çalıştığım; Dünya’nın En Büyük Fotogrametrik Harita ve Kent Bilgi Sistemi Åžirketi’ndeki BaÅŸkan Yardımcılığı görevimi, hissemi, ÅŸirket uçağını, havalı kariyerimi bırakıp, bir gönül yolculuÄŸuna çıktım.

Aslında ‘o gün hayata geldim’ desem yanlış olmaz. Çünkü hakikaten 3 Mart 1967 deÄŸil, 31 Mayıs 2000 gerçek doÄŸum tarihimmiÅŸ gibi geliyor.

İŞİNDE MUTLU OLMANIN PÃœF NOKTALARI 

SevdiÄŸiniz iÅŸi yapmak için büyük bir risk almışsınız. Peki, iÅŸinde mutsuz olanlar ne yapmalılar, risk almalılar mı?

Riske girmeden bir ÅŸey yapamazsınız. ‘385 sene sonra Hazerfen Çelebi’nin Galata Kulesi’nden uçuÅŸunu gerçekleÅŸtireceÄŸim inÅŸallah’ desem benim denememin koruma önlemleri ve tahmin edilebilir bir yapısı var.

Ancak Hazerfen bunların hiçbirine sahip deÄŸildi. Galata Kulesi’nden kendini boÅŸluÄŸa attığında, saÄŸ salim inip inemeyeceÄŸi hakkında kesin bir bilgisi yoktu.

Terazinin öbür tarafına hayatını koydu. Ölümsüzler kervanında yer alan tüm insanların en büyük ortak noktası budur. Ölümü göze alarak yapılan bir iÅŸ sonuçsuz kalmaz. O eyleminiz, hayatınız kadar deÄŸerliyse, baÅŸarı kaçınılmazdır.

Geleceğimizi ilgilendiren o noktalarda doğru anın geldiğini nasıl anlar, doğru kararı vermek için neler yaparız?

Ä°nsan muhteÅŸem bir varlıktır. Gönül, içeride sürekli çevrimiçidir. Her baÅŸvurduÄŸunuzda, size doÄŸruyu gösterir.

İman ise, sizi virüslerden korumak isteyen bir anti virüs programı gibidir. Sizi sürekli uyarır. Ama sürekli ekrana düşen bu uyarılardan sıkılırsanız, programı kapatırsınız. Aynı bunun gibi zararlı yazılım yüklemeniz için artık hiçbir engel kalmaz.

İç sesiniz vicdanını dinlerse; özünü, gönlünü takip ederse; doğruyu bulur.

İkinci nokta; Rabbimiz, bizimle olaylar vasıtasıyla konuşur. Bu konuşmayı anlamak için çok yüksek bir farkındalığa sahip olmalıyız. Yoksa sonu bize acı verir.

Akılla gönül terazisini iyi kullanıp, dengeyi bulmalıyız.

Yoksa akılsız gönül; mecnun eder. Gönülsüz akıl, zalim eder.

Önemli olan bir karar için, bazen içsel kaynaklar yetersiz gelebilir. O zaman da istişare aracını kullanmak; uzmanlara, ehline, damdan düşmüşüne danışmak lazım.

Gençlerin hayata karşı cesaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? Önerileriniz var mı?

Gençler korkuyor. Denemekten, yanılmaktan, kaybetmekten, yargılanmaktan, eleştirilmekten, arkalarından gülünmesinden, yüzlerine karşı bağırılmasından...

Yani bütün bu korkular, onları riskten uzak güvenli (!) alana yönlendiriyor.

Öylesine korkak ve kaçak bir hayat yaşanıyor ki, ancak musallada tabut peşe gelince anlıyoruz, yaşanmış ya da tükenmiş bir hayatın daha olduğunu.

Özgüven, deli cesareti olarak algılanmamalıdır. Özüyle buluşan bir insanın özgüveni önünde tüm dünya saygıyla eğilir. Başarısı için yüreklendirir.

Dolayısıyla genç arkadaşlarıma cesur olmalarını, denemelerini, yanılma payını da hesaplayarak hata yapmalarını ama hatalarından ders çıkartmalarını öneririm.

Ä°NSANIN KENDÄ°NÄ° BÄ°LMESÄ° RABBÄ°NÄ° BÄ°LMESÄ°DÄ°R

Her insan özeldir, kendi özelliğimizi nasıl keşfederiz?

Herkes kendi fıtratı, yeteneÄŸi, karakteri, genetiÄŸi, huyu doÄŸrultusunda iÅŸler yapar. Ä°nsanın kendini bilmesi, Rabbini bilmesi, kendini bulması da bir anlamda Rabbini bulmasıdır. Bu keÅŸfin yapılmadığı bedenlerde huzur olmaz. Kafa karışıksa, insan kendisi ile barışık olamaz.

Bu konuda kişi gönlünü dinlemeli bence. En güçlü ses oradan gelir.

Ahmet Karacalar Tıp Doktoru iken Güzel Sanatlara gitmek istiyor. Hem de son sınıfta. Sonra bir hocası; evladım diyor, insandan güzel sanat mı var. Karacalar, şuan da Tıp Fakültelerinde Güzel Sanatlar dersi veren, Estetik Cerrahi Uzmanı, çok başarılı bir doktor. Gönül telimizi tıngırdatan rahmetli Melih Kibar bir kimya mühendisi ama gönül kimyamıza odaklandığı için sesi baki kalan şu kubbede hoş bir seda olarak kaldı.

Kim gibi olmak istediğine karar verirse insan, bir müddet sonra onu geçen ve onda olmayan birçok yeni özellikle kendini de modellediği kişiyi de geçtiğini görür.

Yeter ki bir hedefi olsun insanın. Bir hedef belirleyip, o hedefe doğru yürümek, hedefsiz beyhude dolaşmak gibi değildir. Hedef yanlışsa düzeltilir. Hemen bir hedef belirlemek, bu işin ilk adımıdır.

İŞİNE ODAKLANIRSAN MADDİ İMKÂNLARIN KAPISI DA AÇILIR

Başarılı olmanın bir kriteri var mı?

Bir meslek icra ediyorsunuz. O mesleğin en iyisi olan başka bir insan var. Sizden ne farkı var? Mesleğinde en iyi olmak! Bence en ölçülebilir başarı kıstası bu.

İnsanlar çok tuhaf. Telefonun en iyisini kullanmak, arabanın en iyisine binmek, evin en iyisinde oturmak, elbisenin en iyisini giymek istiyorlar ama bunlara sahip olmak istedikleri kadar mesleklerinde en iyisi olmak istiyorlar mı? Biraz şüpheli.

Evin, araban, bol sıfırlı maaşın, en lüks kıyafetlerin olmasından bahsetmiyorum. İşini en iyi yaptığında bunlar zaten gelir. Gelmese de senin kendine karşı ve başkalarının da sana karşı hissettiği sevgi, saygı sana hayat enerjisi olur.

İnsanlara daha fazla faydan olur. Sosyal sorumluluk faaliyetlerine katılımın daha fazla olur. Yapmak istediğin iyi şeylerin önündeki engeller daha kolay kalkar. İnsanları daha rahat ve kolay etkiler, çabuk ikna eder ve bir sürü güzel projeler gerçekleştirirsin.

KARİYER, ERTELENEMEZ BİR PUTA DÖNDÜ

Günümüz sorunlarından bir tanesi de evlilik yaşının gün geçtikçe artması. Bunun nedeni nedir?

Anne babalar! Net!

Ailelerin en çok önemsediÄŸi ÅŸey; okul, ders, sınav, üniversite…

Hayat sınavını pas geçen aileler, dünya sınavına yatırım yaparsa, evlilik yaşı her 5 yılda 1 yıl ileriye atıyor.

Bu insan ırkı için büyük bir tehlike. Ama çoğu insanlar aileler tehlikenin farkında değiller, maalesef.

Kariyer, ertelenemez bir puta döndü. Genetik kalitemiz, duygusal farkındalığımız, çocuk sahibi olabilme şansımız istatistiksel ve matematiksel olarak azalıyor.

İkinci etken de medya. Bir takım medya da diyebiliriz.

Ahlaksız medya evlilik haberlerinde, erkek erkeğe veya kadın kadına evlilikleri hiç pas geçmiyor. Bu sapıklıkları ballandıra veriyor.

Eskiden gayrimeşru yaşam diye bir tabir vardı.

Şimdilerde hiç duymaz olduk. Bunun adı ideal çift oldu. İdeal beraberlik oldu. Uyumlu birliktelik oldu. Şimdilik arkadaşlık oldu. Deli miyiz, niye evlenelim oldu...

MEDENÄ°YETÄ°MÄ°Z İÇİN AÄ°LE KALESÄ°NÄ° KORUMALIYIZ 

Medya uyumlu evlilikleri incelemez. Kamuoyuna bunları vermez. Ama meşhur birisi, biz evlenmiyoruz, evlilik de neymiş demeye görsün, manşetten haber yapar bu ideal (!) birlikteliği.

Aile kaledir. En sağlam, en muhkem, en son kalemizdir, istila altındadır ama hala bizdedir. Yaşatılması, daha muhkem ve sağlam bir hale getirilmesi için, bunu hem medeniyetimiz adına, hem genetiğimiz ve biyolojik varlığımız adına hem de yaşanası onca güzel duygular adına söylüyorum.

Aile bir kaledir dediniz. Yetişecek nesiller de bu kaleleri oluşturacak. Bu konuya da değinirsek; ebeveynler çocuklarını geleceğe nasıl hazırlamalılar?

En büyük hazırlık terbiyedir. Her ÅŸeyin başı ahlak desek yanlış olmaz.  Ama ahlak ölçülmediÄŸi için, gelecekte de gereksiz bir olgu olarak görülüyor.

Bir; terbiye dedik. İki; Çocuğun üstün yeteneğinin keşfi.

Hangi yeteneği daha gelişmiş, bunun farkına varılması gerekiyor. Bu iki şeyi yaparsa aileler, sonrasını merak etmesinler...

Son olarak “Ä°ntiharlar her zaman bedensel olmaz, insanlar bazen zihinsel ya da duygusal olarak da intihar ederler!” diyorsunuz. Buradaki "zihinsel intihar" kavramını biraz açabilir misiniz?

Ben yapamam, benden bir ÅŸey olmaz dediÄŸinde, kiÅŸi zihinsel olarak, duygusal olarak intihar ediyor.

Başaramayacağım diyen kişi, başarısızlık denizine atlıyor.

Üstelik duygusal intiharlar, bedensel intiharlardan daha yıkıcı olur. Köprüden birisi atlamaya çalışırsa, gidip ikna edebiliriz. Kurtuluşuna vesile olabiliriz. Atlasa da kurtulma şansı var, gidip aşağıdan alabiliriz.

Ama ya duygusal intihar eden birisini? Asla kurtarma şansımız yoktur. Kurtulmak ister, destek alırsa zaten bu intihardan vazgeçmiştir. Kurtarabilirsiniz. Ama intiharını kendi içinde yaşayan kişi, zaten ölmüş de ağlayanı yoktur.

Kaynak: haber10

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.