Sosyal Medya

Dünya

Amerikalılar neden bu kadar öfkeli?

Amerikalılar genelde hayata karşı olumlu yaklaşımlarıyla bilinirler fakat Kasım ayındaki başkanlık seçimleri yaklaştıkça anketler Amerikalıların giderek daha öfkeli bireyler olduklarını gösteriyor.



Bunun nedeni, başkanlık yarışında uçlarda görülen Cumhuriyetçi Donald Trump ile Demokrat Bernie Sanders'ın yükselişi ve destekçileri üzerindeki etkisi olabilir. Ama bu öfkeyi gerçekten tetikleyen ne olabilir?

ABD'nin kamuoyu araştırma şirketi ORC ile CNN'in 2015 yılı Aralık ayında yaptığı anket, Amerikalıların yüzde 69'unun ABD'deki gidişatla ilgili 'çok öfkeli' veya 'biraz öfkeli' olduklarını ortaya koydu.

NBC ile Wall Street Journal'ın Kasım ayında yaptığı ankete göre de yine aynı yüzde 69'luk oranın öfkesinin sebebi ise "siyasi sistemin yalnızca, içeride parası ve gücü olanlar için işliyor gibi görünmesi."

NBC ile Esquire'ın araştırmasına göre de birçok kişi ise yalnızca öfkeli değil, bir sene öncesine göre 'çok daha öfkeli'. Bu oran Cumhuriyetçiler arasında yüzde 61, beyaz ABD vatandaşları arasında yüzde 54, Demokratlar arasında yüzde 42, Latin Amerika kökenli vatandaşlar arasında yüzde 43 ve Afrika kökenli Amerikalılar arasında ise yüzde 33.

Image copyrightGetty

Başkanlık seçiminde yarışan adaylar da bu havayı koklayıp ona göre bir söylem geliştiriyor.

Seçmenlerin hayal kırıklıklarından tüm adaylar arasında en çok faydalanan iki isim var. Cumhuriyetçi Donald Trump ve Ben Carson.

Trump, "çok, çok öfkeli" olduğunu ve "öfke gömleğini giymeyi de memnuniyetle kabul edeceğini" söyledi. Rakibi Ben Carson da "Amerikan rüyasının süzülüp gidişini izleyerek cesareti kırılan birçok Amerikalıyla karşılaştığını" söylüyor.

Demokrat aday adayı Bernie Sanders "Öfkeliyim ve milyonlarca Amerikalı da öfkeli" derken Hillary Clinton da "insanların neden öfkeli olduğunu anladığını" dile getiriyor.

Bazı seçmenlerin Amerikan rüyasının zayıfladığını düşünmesinin beş gerekçesi var:

1- Ekonomi

Düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nden William Galston, "Son 15 yıldır Amerikalı orta sınıfa ve işçi sınıfına gerçek bir ilerleme sunmakta başarısız olan ekonomi halkın öfkesinin ve ABD'den hoşnutsuzluğun en temel kaynağı" diyor.

Ülke resesyondan kurtulmuş ve işsizlik oranları 2009'daki yüzde 10'luk orandan 2015'te yüzde 5'e düşmüş olsa da, Amerikalılar hala paralarının olmadığı hissinde. Zira hane halkı geliri son 15 yıldır yerinde sayıyor. ABD'nin istatistik kurumunun verilerine göre 2014'te medyan hane halkı geliri 53.657 dolardı. 2007'de 57.357 dolar ve 1999'da da 57.843 dolardı.

Galston'a göre, var olan işlerin çoğunun kalitesinin düşük olduğu ve fırsatlar ülkesinde 'fırsatların azaldığı' hissiyatı da yaygın:

"Buna bir açıklama getirdiğinizde, Amerikan siyasetinin kötü adam arayışlarını da tetiklemiş oluyorsunuz. Solda, milyarderler, bankalar ve New York Borsası - Wall Street; sağda ise, göçmenler, bizi kullananlar, uluslararası ekonomi var. Madeni paranın iki farklı yüzü yorumuna benzer bir şekilde aynı siyasi kafanın iki farklı yüzü gibi."

2- Göç

Amerika'nın demografisi değişiyor. ABD'ye 1965 yılından bu yana yaklaşık 59 milyon göçmen geldi, bunların tamamı ülkeye yasal yollarla girmedi. Kırk yıl önce Amerikan nüfusunun yüzde 84'ü, Latin kökenli olmayan beyazlardan oluşuyordu. Pew araştırma merkezine göre geçen sene bu oran yüzde 62'ye geriledi.

Veriler, bu oranın düşmeye devam edeceğini ve 2055'e kadar Latin olmayan beyazların nüfusun yarısından azını oluşturacağını gösteriyor.

Pew, 2065'te de beyaz nüfusun yüzde 46 olacağı tahmininde bulunuyor. Merkez, 2055 yılına kadar ABD'ye diğer tüm etnik kökenler arasında en çok göçün Asyalılar tarafından yapılacağını öngörüyor.

Image copyrightAFP

The Next America adlı kitabın yazarı Paul Taylor, "Çok büyük demografik, ırksal, kültürel, dini ve kuşak değişikliklerinin yaşandığı bir çağ oldu" diyor ve ekliyor:

"Bazıları bu değişikliklerden memnun olurken, bazıları ise hayıflanıyor. Bazı yaşı ileri beyaz seçmenler büyüdükleri ülkeyi tanıyamıyor."

ABD'de 11.3 milyon yasadışı olarak nitelenen göçmen var. Southern California Üniversitesi göç uzmanı Roberto Suro, göçmenlerin öfkenin hedefi haline geldiğini söylüyor:

"Endişelerin kayması söz konusu. Göçmenler terörizm, iş ve tatminsizlik gibi daha büyük gerilim kaynaklarının yüzü oldu. Bunu, Donald Trump'ın, Kaliforniya'da Aralık arayında 14 kişinin öldürüldüğü San Bernardino saldırılarından sonra göç konusundaki tepkilerini hiç tereddüt etmeden Meksikalılardan Müslümanlara yöneltmesiyle açıkça görmüş olduk."

3- Washington

Pew araştırma şirketine göre "Hükümete güveniyor musunuz?" sorusuna Cumhuriyetçilerin yüzde 89'u, Demokratların da yüzde 72'si "bazen" veya "hiç" yanıtını verdi.

Gallup'un yaptığı araştırmaya göre de her 10 Amerikalıdan 6'sı hükümetin çok fazla yetkisi olduğunu düşünüyor. Ankette, hükümet, iki yıl üst üste ABD'nin sorunlar listesinin en üstünde yer aldı. Diğer dile getirilen sorunlar arasında da ekonomi, iş ve göç var.

Image copyrightGetty

Amerikan Girişimci Enstitüsü (AEI) uzmanı Karlyn Bowman, yetkililerin yetersiz görüldüğü algısının da seçmenlerin yüzde 20 ila 30'u arasında memnuniyetsizlik yarattığı görüşünde. Bowman, "İnsanlar politikacıların mücadele ettiğini ama sorunların çözülmediğini görüyor, üstüne bir de Kongre'nin sorumlulukları 1970lerden bu yana büyük ölçüde arttı, dolayısıyla eleştirecek daha çok mesele var. İnsanlar kendilerini hükümete daha mesafeli hissediyor" diyor.

William Galston, Donald Trump ve Bernie Sanders'ın cazip gelmesinin nedenin de 'başarısız görülen sistemin yarattığı hayal kırıklığı' olduğunu söylüyor:

"Dolayısıyla sağda, Berlusconi, Putin gibi 'güçlü bir adam' olarak yarışan biri var. İşleri halledecek, yoluna sokacak biri. Solda ise, ufak adımlarla ilerlemeyi reddeden ve siyasi devrim çağrısı yapan biri var."

Iowa'da Cumhuriyetçilerin yarışını kazanan Ted Cruz da merkezi yönetime karşı bir kampanya yürütüyor. Pazartesi gecesi Cruz, "Bu, Washington'da her iki taraftan yakınmalara kulak vermeyi reddeden ve çoğu zaman halka verdiği sözleri tutmayan politikacıları dehşet içinde izleyen Amerikalıların zaferi" demişti.

4- Amerika'nın dünyadaki yeri

Amerika süper güç olarak görülmeye alışık, ama Pew araştırmasına göre 'Amerika'nın dünyadaki diğer tüm ülkelerden çok daha üstün olduğunu' düşünenlerin sayısı 2012'deki yüzde 38'lik orandan 2014'te yüzde 28 oranına düştü.

Şirketin 2013 yılı araştırmasına göre de, Amerikalıların yüzde 70'i ABD'nin uluslararası saygınlığını kaybettiği görüşünde.

Roberto Suro, "Dünyanın en tepesinde olmaya alışkın bir ülke için son 15 yıl dış politika açısından çok iyi geçmedi" diyor ve ekliyor:

"11 Eylül'den bu yana savaşta olduklarını hissediyorlar. Amerika'nın ne istediğini bilmediği ve işlerin yolunda gitmediği duygusu var."

Çin'in yükselişi, Taliban'ı bozguna uğratamamak ve IŞİD'e karşı mücadelenin yavaş ilerlemesi de öfkeyi tetikliyor.

New York Times ve CBS'in ortak anketine göre Amerikalılar son dönemde, terör saldırısı ihtimaline karşı 11 Eylül'den bu yana en büyük kaygılarını yaşıyor.

Brooking Enstitüsü'nden Galston, Amerikalıların Paris saldırılarına karşı tepkisinin Fransız halkından farklı olduğunu söylüyor: "Fransa hükümeti desteklerken, Amerikalılar hükümet karşı tavır aldı. ABD hükümetinin en temel yükümlülüğü olan ülkeyi ve halkı korumakta başarısız olduğu kanısı var."

5- Bölünmüş bir ulus

Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında daha önce hiç olmadığı kadar keskin bir ideolojik kutuplaşma var.

Tipik bir Cumhuriyetçi kendi toplumsal, ekonomik ve siyasi görüşlerinde Demokratların yüzde 94'ından daha muhafazakâr. Pew araştırmasına göre bu oran 1994'te yüzde 92'ydi. Diğer yandan medyan bir Demokrat ise Cumhuriyetçilerin yüzde 92'sine kıyasla daha liberal. Bu oran da daha önce yüzde 64'tü.

Image copyrightiStock

Araştırma ayrıca, muhalif partiye yönelik negatif bakışı artan Amerikalıların oranının ikiye katlandığını, düşmanlığın derinleştiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre birçok kişi de akrabalarından birinin farklı siyasi görüşten bir partiye yakınlık duyan biriyle evlenmelerinden hoşnut olmayacaklarını ifade etti.

Kutuplaşma göçmen, sağlık, silah sahibi olmak yasaları gibi büyük sorunlarda ortak zeminde buluşmayı da zorlaştırıyor.

Paul Taylor, "Amerika'da kutuplaşmanın artmasına rağmen ortadaki büyük kitleler daha pragmatik" diyor. Bu grup da partinin etiketlerinden kaçınan çok sayıda genci barındırıyor. Taylor'a göre "Eğer bu gençler sandığa giderlerse seçimlerde çok büyük bir rol oynayabilirler."

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.