Sosyal Medya

Makale

Ruhun Mahiyeti, İnsanın İçsel Yolculuğu ve Varoluşun Katmanları

GiriÅŸ: Ruhun Sırrı ve Kavranılmazlığı…

İnsan varlığının en temel ve en gizemli unsuru olan ruh, kaynaklarda sıklıkla ilahi bir sır olarak ele alınmaktadır. Cenab-ı Hakk'ın ruhu gizli tutması, belki de ruhun mahiyetinin insanoğlu tarafından yeryüzü serüveninde tam olarak ihata edilemeyeceği gerçeğiyle ilişkilidir. İnsanın ruhu anlama ve kavrama ihtimali oldukça zayıftır ve bu durum iki temel noktadan kaynaklanır: ruhun İlahi bir nefes (nefa) olması ve bir sır olarak kabul edilmesi. Bu iki özellik, ruhun aslında özel bir cevher oluşunu ifade eder ve varoluşun izini taşıyan bir özellik kazandırır.

Kâinatın sistematiÄŸi kendi içinde katman - katman olmasına raÄŸmen muhteÅŸem bir ahenk ve senkronizasyon sergiler; insan bedeni de (mikro kâinat) aynı özellikleri taşır. Kâinattaki çok katmanlılık, insanda da çok katmanlılık olarak; kâinattaki parça bütün iliÅŸkisi, insanda da parça bütün iliÅŸkisi olarak ön plana çıkar. Kâinattaki varlığı temsil eden ÅŸeyin ulûhiyet (aÅŸkın, soyut bir ÅŸey) üzerinden yürütülmesi gibi, insan dediÄŸimiz varlığın da özünü temsil eden ÅŸey ruhun kendisidir. Allah katındaki kıymet, deÄŸer ve anlam, insanın ruhla kurduÄŸu iliÅŸkiyle alakalıdır; ruh alındığında geriye kalan sadece bir ceset veya beden kalır, hiçbir karşılığı kalmaz.

Ruhun sır olması ve ilahi nefha oluÅŸu, onun kıymetinin ne kadar yüksek olduÄŸunu gösterir. İnsanın "eÅŸref-i mahlûkat" (yaratılmışların en ÅŸereflisi) veya "ahsen-i takvim" (en güzel biçimde yaratılma) olmasının sırrı da ruhunun bu yüceliÄŸiyle baÄŸlantılıdır.

İçsel Yolculuk ve Sonsuzluk…

İnsan yolculuÄŸu, içe doÄŸru yapılan bir serüvendir ve bu içsel yolculuktan dış dünya da nasibini alır. İki tür yolculuktan bahsedilir: dışa dönük (kâinata açılma ve sonsuzluÄŸu keÅŸfetme) ve içe dönük (kendi iç sonsuzluÄŸunu keÅŸfetme) . İlginçtir ki, insanların iç sonsuzluÄŸu, dış sonsuzluÄŸu kapsayacak bir özelliÄŸe sahiptir. Ulûhiyet (mutlak kudret), içinin sonsuzluÄŸunu dışın sonsuzluÄŸuna yansıtan bir kuvvettir ve insan da kendi iç sonsuzluÄŸunu kavradığı zaman dış dünyayı biçimlendirmeyi ve ÅŸekillendirmeyi inÅŸa eder.

İnsanın kemalatında (olgunlaÅŸmasında) belirleyici olan düşüncedir; eylemin sınırlılığı varken, düşüncenin sınırsızlığı ve sonsuzluÄŸu mevcuttur. Ruh bedene hâkim olduÄŸunda, kalp aracılığıyla insanın negatif yönlerini terbiye eder, arındırır ve pozitif tarafa, yani takvaya yönlendirerek olgunlaÅŸmaya sevk eder. İnsan olgunlaÅŸtıkça, kalbi ruhun denetiminde geliÅŸtikçe, kendisiyle, dışarısıyla ve Rabbiyle olan iliÅŸkilerinde sürekli bir mükemmellik arayışına doÄŸru ilerler. Bu yolculukta aÅŸamalar ve katmanlar bitmez; çünkü ilahi sonsuzluÄŸu kavramak mümkün deÄŸildir, ancak ilahi sonsuzluÄŸa yakınlaÅŸma çabası içerisinde sonsuz bir gayretin sahibi olmak zorunludur.

Ölüm, sıradan bir ÅŸey olarak görülemez; aksine insanın hakikate doÄŸuÅŸunun zeminidir. Bu ölüm sonrası hakikati doÄŸru bir ÅŸekilde sürdürebilmek ve idrak edebilmek için, yeryüzündeyken o hakikatle kurulacak olan tecrübî bağın önemi çok yüksektir. İnsanın hissiyatının normal duygusal zemini aÅŸarak manevi olanla baÄŸ kurması, ancak ruh üzerinden gerçekleÅŸebilecek bir ÅŸeydir, zira bütün manevi isteklendirme ruhla alakalıdır.

VaroluÅŸun HiyerarÅŸik Katmanları: Piramit Modeli…

İnsan varlığının yapısal katmanları bir piramit metaforuyla açıklanabilir. Bu piramidin en uç noktasında ‘Ruh’ bulunur. Ruh, aynı zamanda ‘Zat’ (kimlik, karakter, ÅŸahsiyet) dediÄŸimiz ÅŸeyi temsil eder. Zat, tam olarak kapsanamaz, anlaşılamaz ve idrak edilemez; en güvenilen insan bile umulmadık bir anda bambaÅŸka bir ÅŸeye dönüşebilir, bu da zatın kapsanamazlığıyla ilgilidir.

Zat’ın bir alt katmanı ‘Åžahsiyet’ veya ‘Hüviyet’tir. Hüviyet, dünyevi kaygıların üstüne çıkmış olmayı, yani bir deÄŸer, erdem ve takva ahlakına sahip olmayı ifade eder. Bu ahlak, kiÅŸinin ÅŸahsiyetini tam olarak temsil eder. Zat, bütün bu sistematiÄŸi yönlendiren, sevk eden ve belirleyen unsurdur.

En alttaki katman ise ‘Enniye’dir (nefs veya benlik). Enniye, yeryüzüyle alakalı olup, dünyaya daha yatkın bir özellik taşır, çünkü buradan beslenir. Sevgi, acı, hüzün gibi dünyevi duygusal boyutlar bu katmanda yer alır.

İnsan, yeryüzü macerasını yaÅŸadığı için ruh, zat, ÅŸahsiyet ve enniye arasındaki iliÅŸkinin mahiyetini uzun bir çaba sonucu, yani içsel veya dikey bir yolculuk gerçekleÅŸtirdiÄŸi zaman öğrenebilir. Maddeden manaya geçerken ki son nokta ve kapı ruhun kendisidir. Ruhla açılan bu kapı sayesinde kiÅŸi diÄŸer manevi taraflarla baÄŸ kurma imkânına sahip olur. Kalp de ruhun mekânıdır.

Görüntünün Ötesindeki Hakikat…

Somut (madde) her zaman değişime açıktır. Madde, soyutun en indirgenmiş biçimidir, yani ruhun azalta, azalta gelinen bir noktasıdır. Bu nedenle somut olana çok fazla güvenmek doğru değildir.

Gördüğümüz her şey sadece görüntüden ibaret değildir; her görüntü kendi içindeki hakikati saklayan bir özellik taşır. Asıl olan, görüntünün sakladığı hakikati bulmaya matuf bir bakış, arayış ve iradenin varlığıdır. Bu irade yakalandığında, kalpten ruha doğru bir hamle gerçekleştirmek mümkün hale gelir. Ruhuyla düşünmeye başlayan insan, hakikatin özünü kavramaya yönelik bir istidadı kendi içinde taşır ve güçlendirir. Bu güçlenme devam ettikçe, kişi hakikatin farklı boyutlarda nasıl gerçekleştiğine dair bir tecrübe sahibi olur.

Allah, hakikati insana açar; ancak bu, bedensel hazların ötesine geçerek ruhsal bir zevk, haz veya ÅŸevke sahip olunduÄŸu zaman gerçekleÅŸir. Ruh, soyut biçimiyle ulûhiyetle (ilahi kudretle) baÄŸ kurabileceÄŸi bir noktanın varlığı ile insanın manevi hayatının neye tekabül ettiÄŸini anlamlandırdığını gösterir. Bu sayede kiÅŸi ulûhiyet ve rububiyet arasındaki farkı kavrayarak, Mutlak Gayb (Zat) dediÄŸimiz o yüce kudrete yakınlaÅŸmak için bir vesile elde edebilir.

Sonuç: Ruhsal Aydınlanma ve Elçilik…

İnsanın eÅŸsiz deÄŸeri, tek bir insanın bütün insanlığı temsil liyakatini keÅŸfedebilecek özelliÄŸe sahip olmasından gelir. Ahlaklı ve düzgün bir insan, doÄŸru insan örneklerini temsil ederek kâinatı aydınlatabilir. Bu nedenle insanı övmek, aslında Allah'ı övmenin ve O'nu tespih etmenin farklı bir biçimi olarak görülmelidir. Zira bu güzelliÄŸi yaratan daha büyük bir güzelliÄŸin varlığına iÅŸaret eder. İnsan bir ayettir; bir insan diÄŸer bir insan için ayettir. Hayvanlar ve doÄŸadaki her ÅŸey insan için birer ayettir.

Kur'an-ı Kerim'de Cebrail Aleyhisselam'dan "ruh" olarak bahsedilmesi, ruhun Allah katındaki önemini göstermesi açısından önemlidir. Cebrail, insanla Allah arasındaki irtibatı sağlayan bir elçidir ve o da ruhtur, insan da... Kur'an da ruhtur, çünkü insanın ruhuna gelmiş ve insanın kendi ruhuna yolculuk ederken dayanacağı noktadır; bizi ruha götüren bir nur ve beyyinedir. Kendi ruhunu bulmayan bir insanın Rabbini bulması düşünülemez; kalbiyle bağ kurmayan bir insanın ilahi rızayla bağ kurabilmesi mümkün değildir.

Ruh; kalp, beden ve aklın ötesinde, onların öncülüğünü yapmaya hazır öndeki saftadır; bu üç katmanı aşmadan ruha yönelmek mümkün değildir. Ruh hakkındaki bilgi kısıtlı ve az olsa da her insanın gayba dair tecrübe sahibi olabilme ve kendi ruhuyla ilişki kurabilme istidadı olduğunu bilmek gerekir. Somuttan soyuta doğru yükselmek, ruhsal kemalata ulaşmanın yoludur. Namazın müminin miracı olması gibi, bu yükseliş insanın manevi katmanları aşarak ruha kavuşması ve sonsuzluğa temas etmesidir.

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.