Makale
sen kimin istediğini yol bildin, kime yüzünü döndün, ona bak
ÅŸehrin bilinen zengin ve eli sıkı simalarından mahmut amca’nın zekât hikâyesi çok ilginç gelmiÅŸti bana...
hikâye dedimse uyduruk bir ÅŸey deÄŸil, gerçek, yaÅŸanmıştır.
her mübarek ramazan yaklaşırken,
çok yakın iki üç dostunu iÅŸ yerine çağırır, sonra kendini sandalyeye baÄŸlatırmış.
arkadaÅŸlarına masanın üzerindeki borç, alacak, nakit hesap defterini gösterir;
“zekâtımı hesaplayın” dermiÅŸ.
ve ardından şu tembihte bulunurmuş:
“ben ne dersem diyeyim, ne söylersem söyleyeyim, ne kadar küfretsem de aldırmayın.
kasadan parayı alın, kaybolun, ihtiyaç sahiplerine dağıtın.”
ince bir zekât hesabından hemen sonra, kasadan nakit olarak para alınır,
bir arkadaÅŸ parayı götürürken diÄŸerleri bir süre sonra sandalyede baÄŸlı olan mahmut amca’yı çözerlermiÅŸ.
işin hayret kısmı:
hesap sonrası kasadan para alınırken, arkadaşının elindeki paracıkları görünce dayanamazmış.
eller baÄŸlı olsa da, “dur vazgeçtim ahmed’im, yapma, canım gidiyor... dur, yanıyorum...” diye yalvarmaya baÅŸlarmış.
tembihli olunca dostlar, bu yalvarışları duymazdan gelir, o da bir süre sonra yüzü gün görmemiÅŸ küfürlerin eÅŸiÄŸine gelirmiÅŸ.
ne küfürler ama...
mal canın yongası olsa da, Allah var, mahmut amca müslüman adammış.
peki buna ne dersiniz:
zemheri gecelerinde adamın içine iÅŸler ya soÄŸuk...
bir genç adam, uykularını bölen bir çift göze vurgundur.
şehrin sokaklarında bir başına,
gecenin ayazında baÄŸrını açmış,
elleri ceplerinde, yıldızları kendine dost etmiş mırıldanmaktadır.
bilen bilir ne olduÄŸunu...
uykusu bölünen deÄŸil, uykunun haram olduÄŸu zamanlardadır o.
öyleyken uzatamaz elini eline, deÄŸmez gözü gözüne iÅŸte...
aÄŸlasa da damıtırken içine gözyaÅŸlarını, bilmez kimseler…
günaha uzatmaz elini
çünkü Allah var, müslüman gençtir o.
başını alır, kalbini bırakır gider uzaklara...
olmadı mı?
bir de ÅŸunu dinleyin o zaman...
evlat iÅŸte...
hani bakarken arkasından, yürüyüÅŸü bile adamın içine akıtır ya sevgisini.
ha iÅŸte o.
evladı olanlara, tarifine gerek yoktur evlat sevgisinin ne menem bir şey olduğunu.
sevgisi içirilmiÅŸken yüreklere,
ona rağmen yolu yoluna denk değilse eğer evladın,
nasıl tarif edilmez bir acı olduğunu iman sahibi ebeveynler bilir.
yüreÄŸi yanar ya adamın, bir acı saplanır bıçak gibi.
ah! “evlat, gel hele, bin ÅŸu gemiye, düÅŸ ÅŸu yola” desen de aldırmaz ya!
seni kendi yollarına davet eder, kaçar daÄŸ taÅŸ...
babayla evladın kan bağlarının
koptuÄŸu anlardır iÅŸte…
Allah var ya...
müslüman baba olmak böyle bir ÅŸeydir iÅŸte..
ne bu ÅŸimdi?
evet, ne bu ÅŸimdi...
zekâtı anlatmayacağım,
veya bir genç adamın aÅŸkını...
işte bir ananın babanın evladına olan yangısını da...
olan, Allah korkusu mu sizce?
yoksa cehennem korkusu mu diyelim?
yani yanarken yüreÄŸi
-mal, evlat, aÅŸk- için
adamı tarifi olmayan sevdalar çekip kuÅŸattığında,
ona raÄŸmen Allah’a ve O’nun dediÄŸine yüzünü döndüren ÅŸey ne ki?
korku mu?
veya Allah sevgisi mi?
hangi baskın duygular tesir etmiÅŸ ve yüzünü Allah’a dönmüÅŸtür kulun?..
Allah’a olan muhabbet, dost,
diğer sevgililerin attığı yerden atmaz.
aynı kalptedir ama
kalbin aynı yerinde deÄŸildir sanki…
çok mu gizemli oldu?
ÅŸöyle diyelim o zaman:
mala, kadına, erkeÄŸe, evlâda vs. olan sevgiyle
aynı duyguları niye Allah’a, aynı ÅŸiddette hissetmiyorum diye üzme kendini.
üzme.
çünkü yaratılana duyulan hissiyatla, yaradana duyulanı benzer kılmak ne büyük gaflet...
farklı işte, onu demek istiyorum.
boÅŸ verin siz o stendapçı vaazcıları...
salya sümük aÄŸlarken, Allah sevgisini, korkusunu yaşıyor gibi yaptıklarına.
cemaatin hissetmesi mümkün olmayan duyguların fukarası yapmak için ajitasyon yaparlar.
veya en iyi niyetle, dinleyeni “gaza getirmektir” dertleri.
kendileri Allah sevgisi/korkusundan yanıyor numarası çekerler.
tek ÅŸahitleri gözyaÅŸlarıdır, o da mikrofonu bırakınca biter.
artistler iÅŸte...
sen kimin istediÄŸini yol bildin kendine,
kime yüzünü döndün, ona bak...
ey yolcu,
korkunun olduğu ama sevginin baskın halidir o.
yani çok özel bir kalbi histir,
ve sadece iman sahibi olanın fark edeceği kadardır.
ey yolcu,
kulun yüzünü Allah’a döndüren ÅŸey, Allah’a haÅŸyetle boyun bükmesidir.
haÅŸyet ne mi?
yaratıcıya, yüceliÄŸi ve büyüklüÄŸü nedeniyle duyulan,
hayranlıkla karışık, girift bir korkunun içinde olan sevgi ve hürmet...
iÅŸte odur dediÄŸim.
ve bil ki;
kalbin, bir baÅŸkasına böylesi bir hissi tatması — Allah hariç — yasak edilmiÅŸtir.
ökkeÅŸ heyecanla atıldı ve
sen yolun sahibinin dediklerine kulak ver.
ver ki yola iz olsun.
sen, yolda bıraktığın izlerine bak;
o izlerdir senin kime vurgun olduÄŸunun iÅŸareti,
anla artık...
hadi, yolun açık, yola sevdan daim olsun.
dedi ve sustu..
paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.