Sosyal Medya

Makale

Atasının İzinde

Resulullah (sav), hicretin 6. yılının Zilkade ayında ashabıyla beraber umre yapmak için yola çıkmış, ancak müşriklerin Mekke’ye girmelerine izin vermemesi üzerine Hudeybiye antlaşmasından bir yıl sonra üzerlerinde sadece yolcu kılıcıyla Kâbe’yi ziyarete gelebilecekleri, şehirde üç günden fazla kalamayacakları hususu hükme bağlanmıştı. Resûlullah ertesi yıl Hudeybiye’de bulunanların umre için hazırlanmalarını söyledi; umreye gideceklerin sayısı kadın ve çocuklar hariç 2000’e ulaştı…

Müşriklerin umre yapmayı hoş karşılamadıkları Zilkade ayında yola çıkan Resûlullah, devesi Kasvâ üzerinde telbiye getirerek hareket etti ve Mekke’nin üst tarafından Seniyyetülulyâ’dan şehre girdi (Buhari, Hac 40)

Mekke müşrikleri antlaşmaya göre Kâbe’yi Müslümanlara bıraktılar ve onları izlemek için Kuaykıân dağının eteklerinde, Kâbe’nin etrafındaki yüksek tepelerde ve Dârünnedve’nin önünde kurdukları çadırlarda toplandılar (Buhari, Megazî 43)

Resulullah’ın (sav), doğduğu yıl da filleriyle yıkmaya gelen Ebrehe’ye Kabeyi bırakmış, tepeden onların yok oluşunu seyretmişlerdi. Ama bu sefer yok olmaya başlayan, atalarının şirk üzerine inşa ettikleri her şeydi. Resulullah’ın (sav), devesinin yularını tutan şair Abdullah b. Revâha, müşrikleri kınayan şiirler okuyor, tekbir sesleri yeri göğü inletiyordu. Mescidi Harâm’a girince Hacerülesved’e yöneldi ve elindeki değnekle taşa dokunup istilâm etti ve tavafa başladı. İhramını sol omzunun üzerine atarak sağ omzunu açık bıraktı.

Bugün kuvvet gösterip müşriklere dehşet veren kişiler Allah’ın rahmetine mazhar olsun” diyerek tavafın ilk üç turunda kısa adımlarla koşup omuzları silkerek dik ve çalımlı yürümelerini (remel), say esnasında belli bir mesafede koşar gibi gitmelerini (hervele) söyledi. (Buhari, Hac 55; Müslim, Hac 24)

Resûlullah devesinin üzerinde Safa ve Merve tepelerine her ulaştığında tekbir ve tehliller okuyarak Say’ını tamamladı. Sonra “Burası ve Mekke’nin her sokağı da kurban kesim yeridir” diyerek kurbanını kesti, Hırâş b. Ümeyye tarafından tıraş edildi ve ihramdan çıktı.

Öğle vakti Bilâl-i Habeşî Kâbe’nin damına çıkarak ezan okudu. Bu durum Müslümanları sevindirirken onları gözleyen müşriklere çok ağır geldi; bazıları rahatsızlıklarını açıkça dile getirdi ve babalarının bu günleri görmedikleri için şanslı olduklarını söyledi. Üç gün boyunca Kâbe’de ezan okundu, namaz kılındı. Müslümanlar Resulullah’ın talimatlarıyla büyük bir disiplin içerisinde hareket ediyorlardı.

Allah elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Harâm’a gireceksiniz…” (Fetih / 27).

Resulullah’ın (sav), Hudeybiye öncesinde Kâbe ziyaretiyle ilgili olarak gördüğü rüya aynen gerçekleşmişti. Onun rüyası, atasının bıraktığı tevhit yolunu kirleten, yaptıkları aşırılıkları ona mal eden müşriklere Hz. İbrahim’in izlerini göstermekti. Kabenin, Safa ve Merve tepelerinin putlarla dolu olduğu halde o, atasının izleri üzerinde yürüyor, tevhit ile şirki birbirinden ayırıyordu. Tepelerden onu seyredenler, putların arasından, putları yok sayarak gerçekleşen umreyi hayretler içinde izliyorlardı.

Siyerlerde Mekke fethi sonrası putların kırıldığından bahseder. Hâlbuki zihinlerdeki putları yıkan bu kaza umresinden kısaca bahsedilir. Mekke’yi hac ve umre kastıyla ziyaret edenler orada Resulullah’a ait bir nişan olmadığını bütün işaretlerin atası Hz. İbrahim’i hatırlattığına şahit olurlar. Evet, burası dünyanın en büyük sit alanıdır. Sonradan eklenen her aşırılığı yok edenler, kendi işaretlerini bırakmayıp atası Hz. İbrahim’in bıraktığı ter temiz tevhit yolunu izlemişler. Bu atasının başlattığı tevhidin izinden gitmektir.

Resulullah (sav), atası Hz. İbrahim olduğunu iddia ederek övünen ve üstünlük taslayan Mekkeli müşrikler ile Medineli Yahudilere o’nun Hanif yolunu gösteren ayetlerin ışığında örnek olmuştur. Hz. İbrahim’in arkasına saklanarak yapılan zulümleri engellemek için canını ortaya koymuş ve atasının temiz hatırasını bu zalimlerden ve iddialarından birleşemez bir şekilde ayırmıştır.

Ayrıca daha önce yaşamış bir peygamberin sünnetine nasıl tabi olunacağını, onun tevhidi önceleyen izlerinin nasıl bulunacağını ve onun ismiyle yapılan aşırılıklarla nasıl mücadele edileceğini de göstermiştir.

Bugün atamız Hz. İbrahim’dir diyen soykırımcı siyonistler, Gazze’li masumları katletmeye devam ediyorlar. Bu kan davasının sürmesinin arkasında sahte kurtarıcılar, dönüştürülmüş putlar ve tevhide ulaştırmayan ataların izinden gitmek yatmaktadır. Hatta içimizden bazıları Kâbe’ye yaptıkları kutsal turizm hamlesinden kafalarındaki uydurulmuş atalar, kurtarıcılar ve putlarla gittikleri gibi geri dönüyorlar…

İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan idi. O tevhide aykırı olan her türlü inanca sırt çevirip kendini tam manasıyla Allah’a teslim etmiş biriydi. Gerçekte İbrahim’e en yakın insanlar, onun izinden gidenlerdir. Tıpkı bu peygamber ve ona uyan müminler gibi. Allah müminlerin yâr ve yardımcısıdır.(Ali İmran / 67-68)

Selam olsun atası İbrahim’in yolunu gösteren Resûlullah’a tabi olmayı her şeyden çok önemseyenlere!

Şevket Hüner / 16 Cemaziyülevvel 1447

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.