Makale
Ben Allah'a iman edip güveniyor muyum?
Altmış yaşını aÅŸmış bir Müslüman olarak, ömrüm boyunca ÅŸahit olduÄŸum en sinsi en haydut, en acı veren ÅŸahitliklerim; ÅŸeytani her türlü tezgâhı kullanan, iman ettiklerini ne pahasına olursa olsun yapmaktan geri durmayan Siyonist iÅŸgal, kitlesel cinayetler ve kör gözün parmağına suikastlardır.
Peki, yeryüzünün en azılı gâvurlarının bu yaptıkları karşısında, yediden yetmiÅŸe iki milyara yakın nüfusla Müslüman olarak ne yapmaktayım? Elbet ben de bir ÅŸeylere iman edip inanıyorum ve bir ÅŸeylerde yapmıyor deÄŸilim. Ne mi yapıyorum?
Yeryüzünün ifsad merkezi olarak insanlığın baÄŸrındaki hançer, meÅŸru bir devletmiÅŸ gibi Kudüs’ü baÅŸkent ilan etmeleri üzerine Konya’da 6 Eylül 1980 tarihinde dillere destan bir miting düzenlenir. Fazla deÄŸil altı gün sonra memlekette; aynı gâvurların merkezlerinden gelen talimatla, 12 Eylül 1980 darbesi hayata geçirilir. Zira adamlar Kudüs’ün kurtarılacağına inanılan bir memlekette; o memleketten satın aldıkları generallerle darbe yaptırabileceklerine iman etmiÅŸlerdir!
O günden bugüne, tarihi kronolojiye bakmaya gerek kalmayacak kadar işgal, kitlesel cinayet, suikastlar devam ederken, milyonluk mitingler eşliğinde, devlet reislerinin beyanatları en sert içeriklerle tekrar edilmiş, uluslararası diplomasiden de hiç geri durulmamıştır. Yetmiş yılı aşkındır da irili ufaklı sonuçsuz savaşlar ve bitmeyen sloganların atılıp lanetlerin dile döküldüğü protestolar da odur budur devam etmektedir.
İrili ufaklı devletler, topluluklar, kalabalıklar; etnik ve mezhebi kibre kurban edilmiÅŸ, dünyanın gözüne baka baka devlet baÅŸkanları, bakanlar, komuta merkezleri, komutanlar, birçok önemli ve deÄŸerli adamlar; belli ki Amerika-İngiliz İslamcılarının nezaretinde ÅŸehid edilmiÅŸlerdir. Allah’ın her anda, çaÄŸda, yeryüzüne ÅŸahit kıldığına inandığım Gazze’li delikanlılar karşısında; devlet yöneten, Müslümanım diyen yöneticileri, kalabalıkları, yazanları, konuÅŸanları, yöneticilere tabi olan, grupların içerisinde yer alan, okuyup dinleyenleri de olup gelenlere, olup gidenlere ÅŸahit kılmıştır.
Tüm bunları kaç katmanlı iman ile gerçekleÅŸiyor diye bir soru sorsak hangi kelami itirazlarla karşılaÅŸabiliriz kestiremiyorum. Zira iman edilen bir ÅŸeyin davranışa dönüşmemesi, Allah’ın yokluktan varlığa çıkarış sünnetine uymayan bir durumu ifade etmektedir. Bu durumda diyebiliriz ki iman iddialarının, kime, neye iman edilip edilmediÄŸinin samimi ve sahici bir eksende masaya yatırılması icap etmektedir.
Kendi adıma çok üzgünüm, acziyetimden utanıyorum dediğimde, kendi kendime acziyetime imanımın kavileştiğini hissediyorum. Karar alıcıların her hamasi çıkışının akabinde, daha şiddetli kahredici katliamlar, ardı arkası kesilmeden devam ederken; üç milyona yakın insanın yaşadığı bir coğrafya yerle bir edilebiliyor. İman edilen ile iman edilenin hayata geçirildiği cephede asimetrik bir savaş sahnesi insanlığın bugüne tekabül eden turnusoluna dönüşmüş durumdadır. Özellikle ben Müslümanlardanım diyen imansızların dünyasında!
Mazlumun ahının arşı titrettiÄŸi günlerde, elbette Gazze’deki soykırımın, öngörülemeyen sonuçları çok uzak deÄŸildir. Arşı titrettiÄŸi kadar o ah, haydutları da cehennemlerine yaklaÅŸtırmıyor deÄŸildir. Burada önem arz eden ise; iman edip “iÅŸittik ve itaat ettik” diyenler, küfürlerine iman edip “iÅŸittik ve isyan ettik” diyenlere karşı savaÅŸmaktadır. İman edip Allah’a güvenenler ÅŸahitliklerini icra ederken, küfürlerine iman edip kendilerine güvenenler cehennemlerine odun taşımaktadırlar.
Ve fakat bulunduÄŸum mekânda, ÅŸehirde, ülkede hangi pozisyonda hangi halde olursam olayım; iman edip yaÅŸadığım hayatımla ÅŸahitliÄŸim ne ifade ediyor?
Bana takdir edilen hayatımda, bana verilen nimetler, imkânlar karşısında, bulunduÄŸum konum ve anlarımda; sanal korkulara teslim olanlardan mıyım yoksa ben Allah’a inanıp güvenenlerden miyim?
Mustafa Öner
Henüz yorum yapılmamış.