Makale
Yenilginin Fıtratı
Allah'ın Kitabı, Resulün şahitliği, akıl ve Rabbin bizimle ilişkisi ortadayken; en azından boş işlerle ve sözlerle, meselesizlerle, şehrin yandığının farkında olmayanlarla, zaaflarını perde yapanların şaşırtmalarıyla oyalanmamak lazımdır. Zira Yaradan Rabbin adıyla okuyanlar veya okumasına izin verilecekler; örtülerine bürünmüş olsalar bile, korkularından ve uykularından sıyrılacaklardır, lütfu ilahi ile. Ya da kim bilir, bilmediğimiz görmediğimiz, haberdar olmadığımız hangi mahallenin Ömer'leri, "haydi" emrini beklemekteler.
Yenilgi, düşman tarafından hareketsiz, çaresiz, bir şey yapamaz, kendini savunamaz hale getirilmektir. Bunun sonucunda ya tümden bertaraf olunur ya da teslim olunur. Teslim olunca artık hayatın bütün şartlarını, kurallarını, sınırlarını galipler belirler. Özgürlük, otonomi, irade ortadan kalkmıştır.
MaÄŸluplar, bilgi sahibi olamadıkları ve özgür düşünme ve anlamlandırma melekelerini çalıştırmadıklarından yetileri ortadan kalktığı için artık ne halde olduklarını, isabetle ve detaylıca bilebilmek imkânlarını kaybetmiÅŸ durumdadırlar. Çünkü elde edebildikleri bilgi ancak galiplerin izin verdiÄŸi miktarda, nitelikte ve sınırlar dâhilindedir. Takdir edilir ki bu da her ÅŸeyi olduÄŸu gibi bilmeye, anlamaya, anlamlandırmaya engel olur, hatta mümkün kılmaz.
Mağlubiyet ve esaret koşullarının ortaya çıkarttığı yoksunluklar, eziklikler, nakısalar, korkular ve baskılar; sağlıklı, özgün ve etkili düşünmek yeti ve yeteneklerinin gittikçe körelmesine ve bir gün tümden ortadan kalkmasına neden olabilir.
Bunların gerçekleÅŸtiÄŸi zaman maÄŸluplar için, kendi inançlarına, anlamlarına, doÄŸrularına, deÄŸerlerine, ilkelerine göre düşünmek ve davranmak imkân ve güçlerinin kalmadığı bir durum ortaya çıkar. Hayat devam ettiÄŸi sürece bunlara karşılık olarak galiplerin, maÄŸluplar için öngördüklerine ve verdiklerine inanmaktan baÅŸka çare kalmaz. Bu hal uzun bir süre devam ederse, galiplerle, maÄŸluplar arasında fark kalmaz zira anlamlar, bakışlar, deÄŸerler, ilkeler, usuller aynileÅŸmiÅŸtir. Talepler, sevinmeler, üzülmeler o daire çerçevesinde olacaktır.
Elbette, zeki olan galipler, mağlupların kendilerini tümüyle esir alınmış olarak hissedip, arıza çıkartmalarını önlemek için bazı tedbirler alırlar. Örneğin bazı yaşam biçim ya da tarzlarında, kendi öngördüklerine uygun olmak üzere; şekil ve biçim üzerinde mağlupların, eski kültürlerinden ve alışkanlıklarından mülhem düzenlemeler yapmalarına izin vermeleri gibi. Bu sayede, başlangıçta tümden özgürlüğünü kaybetmişlerin, sanki kısmi özgürlük kazanmış olmaları hissiyle bir tatmin duygusu yakalamaları sağlanır.
Bu halin yerleşmesiyle, zamanla mağluplar da öze dokunmadan, biçimde ya da bazı alanlarda tasarruf yetkisine sahip olmalarının, kendilerinin yeni hakikati olduğu inancı oluşur. Bunun üç çıktısı olur.
- Galiplerin efendiliğinin kabulü,
- Hâle itiraz etmekten, orijinal hakikate iliÅŸkin talep geliÅŸtirmekten vazgeçmek,
- Yüksek uyum yeteneği ve yeni durumun bir parçası haline gelmek kararı.
İnsanların orijinal düşmanı şeytandır. İns şeytanları ise, şeytanın açtığı gediklerden girip, açtığı yollardan yürüyerek; sahip oldukları orijinal varlık nedenlerini ve Allah'a kulluk etmeyi reddedip; hevalarına yani arzu ve isteklerine kulluk etmeyi tercih etmiş olanlardır.
Åžeytanın galibiyet stratejisi, insanların içerisinde bulundukları hallerin, varoluÅŸtan verilen imkân ve güçlerin, ÅŸarta baÄŸlı elde edebilecekleri fırsat ve avantajların farkındalığını ortadan kaldırıp, onları kullanmalarını engellemektir.
Bu basit ve çok etkili bir stratejidir. İnsana sağladığı bilgilerle, insanlar kendi farkındalıklarını yok edecekler ve daha sonra kendilerini hiçbir şey yapamaz bir zayıflık ve çaresizlik içerisinde hissedeceklerdir. Zaten mağlubiyeti de düşman tarafından çaresiz, hareketsiz, bir şey yapamaz hale getirilmektir diye tarif etmiştik. Yani şeytanın verdiği bilgileri kabul edip, bu çerçevede karar ve davranış sergilemeyi kabul etmiş insanın, kendi kendine ilk mağlubiyeti gerçekleşmiş olur.
Bu durumun yerleÅŸik hâle gelmesi ve sürekliliÄŸini saÄŸlamak için de devreye ins ÅŸeytanları girer. Bunların stratejileri ve bütün davranışlarının esasını hevaya kulluk etmek oluÅŸturduÄŸu için, bundan sonraki sürecin esasını, eksenini ve istikametini, diÄŸer maÄŸlupların da Allah'a kulluktan vazgeçip, hevaya kulluk etmelerini saÄŸlamaları oluÅŸturacaktır. Bu saÄŸlanınca artık dost, düşman ayırımı ortadan kalkacak ve sorun kalmayacaktır.
Bunu saÄŸlamak için de korku, baskı, sindirme, psikolojik eziklik, sosyal yalnızlaÅŸtırma, kimlik krizleri, adam yerine koymamak, deÄŸersizleÅŸtirmek, öz güveni yok etmek, iddia ve inançları hakkında şüpheye düşürmek, koÅŸullu imkânlar saÄŸlamak ya da cezalandırmak, inanç köklerinden kopartmak, doÄŸal mekanizmalarını dumura uÄŸratmak ve benzeri taktik hedefler gerçekleÅŸtirilir.
Bunlar da hayatın içerisindeki mekanizmaların mahiyetinin, bunları gerçekleştirecek biçimde kurulması ile mümkün olur. Yani, eğitim, kültür, yönetim, bilgi, iletişim, sosyal mekanizmalar ve benzeri faktörlerle gerçekleştirilir.
MaÄŸlup olmamanın veya maÄŸlubiyet koÅŸulları içerisinde bile mücadele edip, çıkış bulabilmenin lazım ÅŸartı; farkındalıklarını devam ettirip, sahip olunan fıtri imkânları kullanabilmek yeteneÄŸini kaybetmemektir. Zira fıtratın saÄŸladığı imkânları bilip kullanmak; bir taraftan maÄŸlup edilemez asimetrik bir güce sahip olmak demektir. DiÄŸer taraftan da bu gücü her hal, ÅŸart ve anda kullanabilmek imkânına sahip olmaktır.
Bunun koÅŸulları da her an ve ÅŸartta Allah'ı hatırlamaktır. Allah'ın gönderdiÄŸi fıtrat bilgilerini ve kodlarını bilmektir. Bunlar içerisinde bulunan varlık nedenlerini, bütün amaç ve hedeflerin çıkış noktası haline getirmektir. Özgürlük ve özgünlüğün baÅŸ deÄŸerlerden olduÄŸuna inanmaktır. Yüzünü hakikate çevirip bu yolda sabitkadem kalmak niyet ve iradesine sahip olmaktır. Kitabın hidayet (rehberliÄŸi) vasfını tahakkuk ettirecek ÅŸartları saÄŸlamak için cehd göstermektir. Allah'ı, kendini bildirdiÄŸi gibi bilip, gereÄŸince iliÅŸki kurmaktır. Rabbanilerden olmaktır. Samimî olmaktır. Bunlar, koÅŸullara baÄŸlı olmaksızın; niyet, istek, samimiyet ve gayretle liyakat kesbedilen ve ihsana ulaÅŸmaya vesile olan hususlardır.
İnanıyoruz ki; "'Şüphesiz 'Rabbimiz Allah’tır' deyip sonra da dosdoÄŸru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de." Bir ayartma propagandası deÄŸil, hakikati ifade etmektedir. Biliyor ve iman ediyoruz ki; Allah bize yardım ederse bizi yenilgiye uÄŸratacak yoktur, O bizi yalnız ve yardımsız bırakırsa bizi ayaÄŸa kaldıracak da yoktur. Öncü müminlerden olmak sadece Allah’a tevekkül etmeleri yaraşır ki insanlara ÅŸahit olsunlar, itimat kaynağı olsunlar, yol olabilsinler.
Åžeytan ancak kendi dostlarını korkutabilir. Müminler olarak ondan deÄŸil Allah’tan korkmak Allah’a yakın olmak lazım geldiÄŸi gibi, biliyoruz ki ÅŸeytanın iman eden, yalnız Rablerine itimat eden kimseler üzerinde bir gücü, etkisi olamayacaktır.
Yenilgiye uÄŸramış toplumlarda; yenilginin bütün tesirlerini üzerinde taşıdığı halde, sureta deÄŸilmiÅŸ gibi gözükenlerin, yenilgi psikolojisine sahip olan geniÅŸ kitlelere, mevcut halleri ile rol modeli olmaları, kendilerinin farkında olmadıkları durumlarda yanıltıcı rehberlikleri üzerinde kemali ciddiyet ile düşünülmesi gereken öneme haizdir. Bu durumun; firaset, basiret, cesaret, dirayet hususunda zayıflatıcı etkileri, edilgen ve pasif hallerini, erdem olarak pazarlayarak oluÅŸturdukları olumsuz tesirleri, dikkat edilmesi gereken unsurlar olarak deÄŸerlendirilmelidir. Zira bunların, aynı sosyal çevrelerde olumsuz etkiler oluÅŸturmasına imkân saÄŸlayan bilinirlikleri ve izafi itimada sahip olmaları söz konusu olabilir.
Oysaki her koÅŸulda hakikat, kulluk ve özgürlük mücadelesi verecek olanlar öncülerdir. Zira bunlar, Allah'a verdikleri ahdin gereÄŸini her koÅŸulda yerine getirmek niyetine ve dirayetine sahiptirler. Bunların her hal ve ÅŸartta sürdürdükleri bir davaları vardır. Bu dava cari koÅŸulların saÄŸladığı akliyet çerçevesinde deÄŸil, hakikatin çerçevesinde ve cari koÅŸullar dikkate alınarak hâle dönüşmüş edinimlerdir. Önden gidenler, öncülerdir, Allah'a yaklaÅŸtırılmış kimselerdir. En zor zamanda nehirden su içmeyen, gemiye ilk binen, fırtınada gemiyi terk etmeyen, hicret eden ve hicret edenleri ağırlayanlar…
Yenilginin hasarına maruz kalmış toplumlarda, çıkışın öncülerinden olmayı talep etmek büyük erdemdir. Bu öncülere muhalefet edenlerin başında gelenlerin, özünden hasar alıp, farkındalıklarını kaybetmiş olanların olması ayrı bir vakıadır.
"Rabbimiz! Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine, sapıklarınkine değil."

 
												 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								
Henüz yorum yapılmamış.