Sosyal Medya

Makale

Domatesin Doğalı Makbul, Zekânın Yapayı

Sevgili okuyucular, malum bu sıralar chatGPT ve dolayısıyla yapay zekâ gündemde. Pazarda organik sebzeler makbul lakin sanayide, hizmet sektöründe ve hatta sosyal medyada alabildiÄŸine yapay zekâ. Zekânın yapay olana tam gaz entegre pozisyonundayız, hayır olsun bakalım.

Åžimdi ben neden yapay akıl deÄŸil de yapay zekâ denildiÄŸine takıldım. O yüzden dedim ki akademik metinlerde şöyle bir gezineyim, yahu bu ne derin bir mevzuymuÅŸ. Saatlerdir metin okuyorum, dibini bulamadım. O vakit anladım ki soyut olan bu kavramların ucu bucağı olmadığından dibine de ulaÅŸmak mümkün deÄŸil.

“Aristoteles, aklın tarihselliÄŸine yani deneyime vurgu yapar. Bu baÄŸlamda, genç birisinin zorlu matematik sorularını çözebileceÄŸi ama aklıselim olabilmenin, yılların meyvesini tatmış tecrübeli kiÅŸilere mahsus olduÄŸunu iddia eder. Rönesans’ın buhranlı son dönemlerinde keÅŸfettiÄŸi yöntemiyle akıl kavramını derinden etkileyen Descartes, bugün zekâ olarak tabir ettiÄŸimiz terimin doÄŸmasına neden olmuÅŸtur. Bu kavram aklın niteliklerini sınırlandırdığı gibi, modern felsefenin coÅŸkulu analizleriyle akıldan daha üstün bir konuma taşınmıştır. ModernliÄŸin ilerleme zannedildiÄŸi dünyamızda içten içe gerileyen, daralan zekâ kavramı; insani nitelikleri, toplumsal dinamikleri ve evrensel deÄŸerleri derinden sarsmıştır. Bu süreç bir üçgenin tepe noktasındaki dar açıya benzer; daima yüksekte, keskin, sivri ancak dar, sınırlı ve korkutucudur. Bu daralma en yalın haliyle, “Yapay Zekâ” gibi teknolojik ilerlemelere raÄŸmen, insani deÄŸerlerin gerilemesi olarak düşünülebilir. GeliÅŸmekte olan bu sürecin sorumlusu; Kartezyen modem felsefe anlayışıdır.” [1]

Üstad Aristoteles’e kısmen katılmakla birlikte bendeniz akım kalple ve hatta ruhla iliÅŸkili olduÄŸunu düşüyorum. Akılda bir yaratılış kodu ve sezgisel bir derinlik olduÄŸu kanaatindeyim. Bir de meselenin bilinç ve irade kısmı var ki meseleyi çok da dallandırmak istemediÄŸini için detaya girmeyerek özetle, bu kavramların da aynı ÅŸekilde akıl ile iliÅŸkili olduÄŸunu düşünüyorum. Zekâ konusunda ise yukarıda, makalesinden alıntı yaptığım Ferhat kardeÅŸime katılıyorum. Zekâ, modern zamanların icadı bir kelime. Zekâ aklın yerine ikame edilmeye çalışılan, onun üzerine bina edilen bir ÅŸey, modern tabirle zekâya bir “aplikasyon” demek daha münasip olsa gerek. Nitekim son zamanlarda binbir çeÅŸidi icat edilen sosyal zekâ, duygusal zekâ, görsel zekâ, iÅŸitsel zekâ vb. tanımları size de cep telefonu aplikasyonlarını anımsatmıyor mu?

“Ama üstad sen burada felsefe yaparken elin oÄŸlu robot yaptı, yakında sanayide senin oÄŸlun iÅŸsiz kalacak. Onu da geçtik keferenin robot askerleri kapına dayandığında ne edeceksin?” dediÄŸinizi duyar gibiyim.

O zaman ben de derim ki, en büyük getiri faizde o halde bankacılık iÅŸine girelim, dahası tefeciliÄŸe koÅŸalım. O zaman tez vakit köşeyi döner, İslam’a daha çok hizmet eder. Müslümanların ihtiyaçlarına daha fazla koÅŸarız!

Geçelim, bu maslahatçı muhafazakâr söylemleri. Dünyanın dibine bir dinamit de biz koymayalım. Demem o ki, kamyonunun freni patlayan Karadenizli Temel gibi kediye odaklanmayalım, yoksa pazara girmek mukadder olur.

Yapay zekâya arkamızı dönelim demiyorum ancak bugün yapay zekâ ile baÅŸlayan süreç Tanrı’dan rol çalmaya çalışan Prometheus insanı, kaçınılmaz bir ÅŸekilde insanı android olarak tasarlamaya götürebilir. İnsan, birçok ÅŸeyi emanet edebilir ama bu akıl olmasa gerek. Yapay zekâ bize neyin “doÄŸru”, neyin “yanlış” olduÄŸunu söyleyebilir ama neyin “iyi” neyin “kötü” olduÄŸunu söyleyemez. Soruları doÄŸru sormak, doÄŸru cevabı almak için temel kuraldır. Biz Müslümanlar olarak yolun başında düğmenizi doÄŸru iliklemeli, rotamızı doÄŸru belirlenebilir diyorum.

“İnsani olanı, ilahi olanı ıskalamadan, yaratılış gayemizi gözden kaçırmadan, yapay zekâ uygulamaları mümkün mü?” sorusuna cevap aramalı, pusulamızı kaybetmemeliyiz. Tıpkı yıllar önce İsmet Özel’in öğrencilik döneminizde bize yönelttiÄŸi “Siz mühendisler, teknolojinin rahiplerisiniz?” sarsıcı uyarısında olduÄŸu gibi.

Hikmeti yitirmiÅŸ olan modern insan, kâr hırsından gözü dönmüş kapitalist baronlar eliyle kendi kuyusunu kazıyor. Bu gidiÅŸe dur diyebilecek tek umut, halâ İslam’dır, İslamcı düşüncedir. Yapay zekâ konusuna, endüstri 4.0’da olduÄŸu gibi ÅŸehvetle sarıldığımızı görüyorum ve doÄŸrusu bu beni endiÅŸelendiriyor.

Yapay zekâ konusundan zinhar uzak duralım demiyorum elbette, sevgili okuyucu. Bu meseleye hangi paradigmayla bakıyoruz, onu sorguluyorum. Bugün, yıllardır yazboz edilen eÄŸitim sistemine ve onun ürettiÄŸi nesillere bakınca, endiÅŸelenmekte haklı olduÄŸumu görüyorum. Üretim hatası bazı isimleri saymaz isek sanatçılarımızın, mimarlarımızın, mühendislerimizin, bilim adamlarımızın ürettikleri ile onur duymaktan uzağız.

Her şeyin hızla otomasyona geçtiği, akıllı ev, akıllı araba vs. (burada zeki ev, zeki araba kavramının kullanıl-maması da ayrıca ilginç) üretimin süratle hayatımızda yer aldığı bir süreçte, bu akımdan uzak kalmamızın mümkün olmadığını da teslim ediyorum.

Hiç deÄŸilse yapay zekâyla ürettiÄŸimiz ya da üreteceÄŸimiz unsurların, nesnelerin “yapay” olacağı gerçeÄŸini akılımızda tutarak baÅŸlayalım diyorum, ne dersiniz?

 

 


[1]Ferhat BAYIK, “Aristoteles ve Descartes BaÄŸlamında Akıl ve Zekâ Kavramlarının Farkları,” Kaygı, 18(1) / 2019: 172-187.

 

Mehmet Bulayır

Not: Bu makale, “Muhal ile Mümkün arasında” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.