Sosyal Medya

Makale

Eski bahçeler

İnsan yaÅŸ aldıkça bir ÅŸeyleri sebepli sebepsiz özlüyor; belli bir zamanda deÄŸil, herhangi bir anda, bazen yavaÅŸ yavaÅŸ, bazen birdenbire. Yeni zamanlara, yeni zamanların getirdiÄŸi yeni yaÅŸama hallerine hiç ısınamadığım için ben hep geçmiÅŸte, özellikle de çocukluk yıllarımda dolaşıp duruyorum. Åžimdilerde geçmiÅŸe özlem duymak pek muteber bir ÅŸey olarak görülmüyor, malum! Hatta içinde ‘nostalji’ kelimesinin geçtiÄŸi ifadelerle neredeyse aÅŸağılanıyor geçmiÅŸe özlem duyanlar. Ziyanı yok, isteyen istediÄŸi gibi düÅŸünsün. Ben her ÅŸeyin içinde daha fazla can taşıdığına inandığım o eski günleri içimde yaÅŸatmaya, özlemle hatırlamaya ve hayırla yâd etmeye devam edeceÄŸim.

ben yumuşak tuşlarına basacağım hayatın

sen çatıyı kur.

sırları soracağım ben,

sen hayatın anlamını ara.

yazın yönünü deÄŸiÅŸtireceÄŸim ben

sen yolculuÄŸa çık.

ben arka bahçeyi özleyeceÄŸim

sen inat et…

diyor ‘Arka Bahçe’ ÅŸiirinde Birhan Keskin.

Neden böyle baÅŸladım yazıya? Çünkü klavyenin başına geçtiÄŸimde nereden icap ettiyse eski zaman bahçeleriyle ilgili düÅŸünceler sarıverdi zihnimi. ÇocukluÄŸum böyle derin nefes alıp veren bahçelerde geçti; bizim evin bahçesi, yandaki evin, onun yanındaki evin bahçesi… Erik, dut, kiraz, viÅŸne, ÅŸeftali, elma, armut, ayva aÄŸaçları… Dallarında ipten salıncakları… Bir tarafta ÅŸekillendirilmiÅŸ ÅŸimÅŸirler… Yanı başından itibaren yıldız çiçekleri, güller, kasımpatılar, gülhatmiler ve adını bilmediÄŸim daha bodur ve hiç durmadan bıcır bıcır açan baÅŸka çiçekler… Binbir çeÅŸit güzel koku… Rengarenk cennet numuneleri…

Rahmetli annem her taşındığımız evin bahçesine, ilk iÅŸ olarak kendi bahçe düzenini kurardı. Ortaya mümkünse beyaz taÅŸlarla bir daire oluÅŸturur, onun çevresine daha geniÅŸ bir daireyle daracık bir yol bırakır, geniÅŸ daireden bahçenin çeperlerine kadar uzanan boÅŸluklara da tıpkı iç daireye olduÄŸu gibi belli bir düzenle küçükten büyüÄŸe doÄŸru giden bir düzenle türünü, sayısını asla bilemediÄŸimiz çiçeklerini ekerdi. Bu düzen böyle bir zaman giderdi. Ama sonra bu düzeni yine kendi elleriyle ihlal eder, çiçekler için ayırdığı yerler dolunca yeni edindiÄŸi çiçekleri boÅŸ bulduÄŸu her yere dikiverirdi. Buna tohumlarını topraÄŸa bırakan çiçeklerin yeni nesilleri de eklenince bahçe her yerinden çiçeklerin fışkırdığı bir küçük cangıla döner, neredeyse içine girilemez hale gelirdi. Yaz günleri bahçesi olmayan komÅŸular gelir, çay eÅŸliÄŸinde, bu deli dolu bahçenin göz sefasını sürerdi. Annemi pek çok ÅŸeyiyle hatırlıyorum ama benim ve onu tanıyan hemen herkesin hatırında bu bahçelerin yeri baÅŸka! Ne zaman bir yerlerde eski bahçelere benzerliÄŸini yitirmemiÅŸ bir bahçeye rastlasam; annemin deli dolu bahçelerinin çiçeklerinden birkaçı gülümseyerek selamlıyor beni. Bu aÅŸinalık tarif edilemez bir sıcaklıkla, bir nevi coÅŸkun insanlıkla dolduruyor boydan boya içimi.

Ray Bradbury, ‘Fahrenheit 451’ isimli meÅŸhur kitabında, insanların geride bıraktıkları kiÅŸisel izlerin nasıl da kendileri gibi biricik olduÄŸuna, nasıl da onların gelip geçmiÅŸ hikayelerini yaÅŸattığına iÅŸaret ediyor: “Büyük babam. Herkes öldüÄŸü zaman geride bir ÅŸey bırakmalı, derdi. Bir çocuk, bir kitap, bir resim, bir ev, yapmış olduÄŸu bir duvar ya da bir çift ayakkabı. Ya da ekili bir bahçe. Ellerinin bir ÅŸekilde dokunduÄŸu ve ruhunun öldüÄŸü zaman gidebileceÄŸi bir ÅŸey, öyle ki insanlar senin diktiÄŸin aÄŸaç ya da çiçeÄŸe baktığı zaman seni orada görebilsinler. Ne yaptığın önemli deÄŸil, derdi, yeter ki sen ellerini onun üstünden çektiÄŸin zaman, ona dokunduÄŸun zamanki halini deÄŸiÅŸtiren bir ÅŸey yapmış olasın.”

Åžimdi bahçeler duygusuz bir geometriyle, köÅŸeli tasarımlarla, soÄŸuk ve yapaylık hissinden kurtarılamayan kentsel peyzajlarla, üstüne basılamayan çimlerle, aynı tornadan çıkmış gibi dizilen ve mutlaka dayanıklılık hesapları yapılmış bir örnek, fabrikasyon çiçeklerle, bolca plastik ve betonla kuruluyor. Ruhsuz, inceliksiz, hikayesiz… Tam da o bahçeleri dizayn edenler gibi! Hiçbir ÅŸey, bahçeler, çiçekler, aÄŸaçlar bile hiç kimsenin biricik izlerini üstünde taşımıyor neredeyse!

https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/eski-bahceler-4740516

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.