Makale
Tümüyle bitirmeden tüketimi durdurmak
Hakikati hayata hâkim kılmak davasının müntesibi olmanın lazım ÅŸartı, asgari koÅŸulu, baÅŸlangıç noktası, benlik davasını bitirmek, benlik meselesini halletmektir. Zira ancak bu aÅŸamadan sonra nefs itminana ermekte, dinginleÅŸmekte, zihni-ruhi-ÅŸahsiyet-sosyal-iliÅŸkisel ve benzeri tatminlerini yakalamada, sorularına cevap bulmada, amaçlarını bulup hedeflerini netleÅŸtirmede, kararlarını verip ahsen-u amel iÅŸleyebilmek kıvamına gelmektedir.
Buraya kadar nefs, ham benliÄŸinin güdümünde ve korkularıyla: kabul edilmek, beÄŸenilmek, onaylanmak, sahip olmak, güç sahibi olmak ve benzeri duygularıyla; baÅŸkalarından beklentileri, korkuları, zaafları ile hareket etmektedir. Bu durum; anlamamayı, fark etmemeyi, hakiki amaçlara ve kararlara sahip olmamayı doÄŸurmaktadır.
Ancak nefs itminana erip, benlik meselesi çözülünce rıza gelir. Bu, halin hakikatine ve Rabbine rıza biçiminde tahakkuk ettiÄŸi gibi; Rabbinin de senden rızası biçiminde tecelli eder. Rabbin senden razı olunca, kullarının arasına alır. İşte bunlar, hakikat davasının erleridir.
Bu safhaları gerçekleÅŸtirip aÅŸamamış olanların, dava erliÄŸi ve süreçleri kendinden menkuldür. Zira Allah'ın hidayet etmediÄŸi, korumadığı, gözetmediÄŸi, yol verip istihdam etmediÄŸi kimsenin; ne ÅŸeytan karşısında ayakta kalabilmek ne de fitneyi ortadan kaldırıp, fıtrat hükümleriyle bir hayat inÅŸa edebilmek gücü, firaseti, basireti, iradesi olamaz.
Bu konunun nirengi noktasını da bu mevzu oluÅŸturmaktadır. Bataklık güllerinin beslendiÄŸi gıda ile ve yaÅŸadığı vasatta, cennet güllerinin yetiÅŸmesi, eÅŸyanın tabiatına aykırıdır. Öncelikle bu keyfiyeti fark etmek ve buradan baÅŸlayan bir mücadele vermek lazımdır.
Bu mücadele, sahip ve farkında olmadıklarınla ötekilere hakikat ve cennet vadetmek, onlara öÄŸretmeye çalışmak mücadelesi deÄŸildir. Zira bu sürecin esası, öncelikle kendimizin hakikate inanıp, bu çerçevede ahsen-u amel iÅŸlemesi; daha sonra bundan elde ettiÄŸimiz yakin bilgi, inanç, hal ve tecrübe ile diÄŸerlerine hakkı tavsiye etmektir.
Bu nedenle öncelik, kiÅŸinin itminana ulaÅŸmasıdır. Dışa dönük süreç bundan sonra baÅŸlar.
Oysaki neredeyse herkes ötekilere öÄŸretmek, tavsiye etmek çabasındadır. Bu çaba içerisinde olanların bir kıvam testi yapmaları gerekmektedir.
Benlik davasından, kulluk mertebesine geçiÅŸte nerelerdeyiz?
Bir bakmak lazım; ne kadar Allah'tan bekliyor ve umuyoruz?
Ne kadar bunun edebiyatını yapıyoruz?
Ne kadar insanlardan, kurumlardan ve toplumdan beklentiler içerisindeyiz?
Hakikat davasının yolcuları, buldukları her imkânı, fırsatı, kaynağı, iÅŸ birliÄŸi veya yardımlaÅŸma olarak deÄŸerlendirmek eÄŸiliminde olmak zorundadırlar. Bunu, yolun mecburi koÅŸulu olarak görmelidirler.
Böyle tahakkuk etmeyen süreçler de hizmet deÄŸil midir? Yapılmasında ne mahsur vardır? diye sorulabilir.
Ancak, hakikatine ve fıtratına uygun olan gayret ve süreçler, üretir ve inÅŸa ederler, diÄŸerleri ise tüketir ve imha ederler. Yani faydadan hali deÄŸildir argümanı haklı olamaz. Elbette bir ÅŸeyler yapılmamış deÄŸildir ve fakat harcanan tüm imkânların ne için nereye sarf edildiÄŸi varlık anlamlarıyla mütenasip olduklarında, kullanıldıklarında üretirken baÅŸka sebep ve hesaplar ile iliÅŸkilendirildiklerinde görüntüde hak tabelalı ama tüketilen imkânlardan baÅŸka bir sonuç üretmeyeceklerdir.
Danışalım akıllarımıza, gönüllerimize; ne kadar güven, umut, sevgi, saygı, kaynak, iliÅŸki, inanç, ufuk israf edildiÄŸini göreceksiniz. Bunlar inÅŸa edici süreçlerin olmazsa olmazlarıdır. Bunları tüketince neyle çalışıp, mücadele edeceÄŸiz?
Adam afilli baÅŸlıklar bulup, esaslı sloganlar atıyor. Belki de kendince bir ÅŸeyler yapabilirim zannediyor. Oysaki kendisi ve baÅŸkaları bilmem kaç defa denemiÅŸ ve hepsi fiyaskoyla neticelenmiÅŸ. Bir iÅŸin olabilmesinin doÄŸasına iliÅŸkin fikri ve tecrübesi olmayanların ya da levazımatını yerine getirmeyenlerin oluÅŸturacakları neticeler de hep aynı olacaktır.
Bu zevat elinden geleni yapmış mıdır?
Yaptıkları, faydadan hali değildir yargısı ile tarif edilebilir mi?
OluÅŸturduÄŸu fiyaskonun bedeli yok mudur?
Olmaz mı; etkisiz kocaman baÅŸlıkları, içeriksiz ve tesirsiz sloganları ile kim bilir, kaç tane çok önemli kavramı etkisiz hale getirdi. Kim bilir, kaç gönülde bizim bir ÅŸey baÅŸaramayacağımız inancı oluÅŸturdu. Kaç kiÅŸide biz bir ÅŸey yapamayız umutsuzluÄŸu geliÅŸtirdi. Veya tersinden, kaç kiÅŸiye boÅŸ beleÅŸ iÅŸ yapmak örnekliÄŸi yaptı…
Devletten, kurumlardan, toplumdan kaynak devÅŸirebilmek imkânına sahip olup, bunlarla sadece gösteriÅŸe hizmet edenlerin atıl yatırımları, etkisiz harcamaları neleri tüketmektedir?
Birbirleri ile yardımlaÅŸmak ve iÅŸ birliÄŸi yapmak yerine basit hesaplarla iliÅŸki tüketenlerin tercihlerinin bedelleri neler olmaktadır?
Adam gibi adamlık ahlakı yerine benlik davasının düÅŸkünlüÄŸü çerçevesinde, kurulamayan iliÅŸkiler, gerçekleÅŸtirilemeyen iÅŸ birlikleri ve harcanan sevgiler, saygılar, haysiyetler, neleri tükettirmektedir?
Hikmetsiz, gayri sahih ve etkisiz iÅŸler, iletiÅŸim ve iliÅŸkilerle oluÅŸan, toplumsal güven ve saygınlık kaybının israf ettiÄŸi imkânlar ve ödettiÄŸi bedeller hususunda neler söylenebilir?
Hikmetle davranılamadığı için kaçırılan fırsatların, kaybedilen imkânların faturaları ve bedelleri neler olabilir?
İnsafla ve adaletle davranılsa yüzlerce somut örneÄŸin verilebileceÄŸi bu keyfiyet sadece, benlik meselesini aşıp itminana ererek, Allah'ın kulları arasına girmenin, hakikat davasının öncülü olduÄŸunu ifade edebilmek için söz konusu edilmiÅŸtir. Aksi durumda, geride hiçbir ÅŸey bırakmayacak tüketici bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz.
Bu meseleye ilgisiz yaklaşıp, mevcut hallerini olumlayarak, sahte bir itminan duygusu ile hareket etmeyi tercih edenlere dua edip; kulluk sorumluluÄŸuna sahip olanları tefekküre, muhasebeye ve yüzleÅŸmeye davet ederek her sorumluluk sahibi kulun süreçlerde bizatihi olarak bulunması esas olmalıdır. Zira bu durum hâlihazırın mahiyeti ve dönüÅŸü olmayanın keyfiyeti ile alakalıdır. Tümüyle bitirmeden, tüketmeyi/israfı durdurmayı önermektedir. Zira tümüyle tüketince topyekûn helak gelmektedir. Hali muhasebe açısından dikkat çektiÄŸimiz bu baÅŸlığın, konuya dikkat kesilenlerde oluÅŸturduÄŸu duygular bile bir gösterge olarak kabul edilebilir.

İsmail Yilmaz
Ağustos 19, 2025 Salı 19:13
Murat Bey yazilarinizdan etkileniyorum izninizle hayatı yapboza benzetecegim hayat ve fıtrat logolarını kuran vesunnet e göre yerli yerine koymadan daha bu dunyadayken cennetvari bir bir manzara yapamayız Örneğin Türkiye illerinden oluşan legolarlaharitayi yapmaya başlarken Van gölü ile tuz golü nün yerini değiştirmek nefsime benliğime uygun dersek ben böyle istiyorum demeklelegolar yerli yerine oturup harita ortaya çıkar mı Kargaşa haritası işte yolumuz yolharitamiz hep kargaşa hayatın legolarini yerli yerine koymalıyız selamlar
İsmail Yilmaz
Ağustos 19, 2025 Salı 08:10
Toplum olarak gidilen istikamet az çok görünüyor Başlarken söz ve istikamette kusur yok samimiyet istikrara gelince işte orada karmaşa çıkıyor Bahsettiğimiz şu cennet manzarasının logolarını yerli yerine koyarak bu cennet manzarasi istediğinde Samimiyetsizlik istikrarsiliklar ortaya çıkıyor Bişi birkere daha hayat boyu okuyacağım selamlar