Sosyal Medya

Makale

Hesaplı Kitaplı Dindarlık

Resulullah (sav) hicret ederek, Hanif olan İbrahim’in(as) adını putperestliğe alet eden müşrikler ile mücadelesi başka bir boyuta evirilmişti. Medine’de Musa (as) getirdiği vahye inandığını söyleyen üç kabile birbirlerinin kanını döküyorlardı. Hatta öteki iki Arap kabileyi de partner olarak bu kargaşaya dahil etmişlerdi. Din adamları, havraları ve kitapları vardı ama kardeşlik, adalet, merhamet, karşılıksız paylaşım ve muhabbet yoktu. Üstelik kendi dinlerine yeni katılımları kabul etmiyorlardı. Kendi menfaatlerine uygun davranmayanları Yahudi bile olsalar değersiz görüyorlardı. Sadece onları haklı gösteren ve her yaptıklarını onaylayacak hale getirilmiş kitaplarına bağlıydılar. Üstelik ne yaparlarsa yapsınlar cennet sadece onlara tahsis edilmişti. Yani dehşetli hesap gününden ve cehennem azabından emin(!) kılınmışlardı. Onun için ne yaparlarsa yapsınlar veya nasıl yaparlarsa yapsınlar inandıklarını iddia ettikleri ilah, onları haklı ve doğru görüyordu. Yani onların hesapları ve kitapları onları kötülükten ve zulümden men etmiyordu… Hesaplı ve kitaplıydılar ama…

Müslümanların kuvvetlenmesiyle birlikte yeni Müslüman olanların içinde yeni bir hesaplı(!) kitaplı(!) kitle neşet ediyordu. Bunlar menfaatlerini ve geleceklerini emniyet altına almak adına bir hesabilik içindeydiler. Kitaba inandıklarını söylüyorlardı ama üşenerek namaza kalkıyorlar, infaka yanaşmıyor, canlarını ve mallarını tehlikeye atacak eylemlere katılmıyor, sonuçta bir kâr elde edildiyse paylarını istiyorlardı. Yani kitabı, onların yaptıkları düalist hayat tarzını gizleyecek tarzda bir kalkan gibi kullanıyorlardı. Sayıları artınca daha sonra “dirar mescidi” adıyla yakılacak bir ibadethane inşa etmeye hatta Resulullah’ı bile bu fitneye alet etmeye kalkıştılar. Yani hesap gününden bigâne bir hesaplılık ve kitabın yol göstericiliğinden uzak bir kitaplılıkları vardı. Üstelik diğer hesaplı kitaplı Yahudi kabilelerle ilişkiyi hiç kesmemiş hatta onları Müslümanlara karşı cesaretlendirmeyi de ihmal etmiyorlardı.

Resulullah(sav) ve ashabı bu iki sapmış zümreye göre hesapsız ve kitapsız işler yapıyorlardı. Zira onlar servetlerini yığmıyor aksine sonuna kadar paylaşıyorlardı. Ekonomik ve kabilevi sınıflaşmayı reddediyor herkesi eşit ve kardeşçe yaşamasını ve gerçek üstünlüğün ancak takva ile olacağını yaşatıyorlardı. Gizli emelleri olan düşmanları ile bile yaptıkları anlaşmalara sonuna kadar sadık kalıyorlardı. İçlerindeki nifak ehlini bilmelerine rağmen onlara kardeşçe davranıyorlardı. Zulme karşı durduklarında canlarından olmayı şeref sayıyorlardı. Cehenneme girmekten korkuyor ve hesap gününe uygun şeffaf bir hayat yaşıyorlardı. Peygamberlerini müjdeci ve uyarıcı sayıyorlardı. Yani Muhammed(sav) ve ashabı, hesap gününü yok sayan bir hesabilikten ve yalnız kendilerini üstün ve dokunulmaz kılan bir kitabilikten uzaktılar…

Bugün bir taraftan dinin emirlerini mezhepsel boyutta yaşamaya çalışırlarken öte yandan seküler, modern, kapitalist bir düzenin içinde düalist yaşama mahkûm kılınanların hesaplı kitaplı dindarlıkları nasıl bir tasavvur oluşturabilir? Günümüz dindarları, herkesin kendi kozasında diğerini sapmış ve hain gördüğü cemaatçiklerin sağladığı imkanlar ve fetvalarla hayat süren, düalist ve rekabetçi yaşamı öncellemeleri nedeniyle işledikleri her günahı peygamberin şefaatiyle görünmez kılacak bir hesap gününün rahatlığıyla hareket eden, hesaplı ve kitaplı din anlayışlarıyla insanlığı nasıl bir ufka davet etmektedirler?

Buna karşı Gazze’de her türlü imkansızlığa rağmen sadece düşmanlık yapanlarla savaşan, aldıkları esirlere bir ganimet değil emanet olarak bakıp sahip çıkan, her türlü zorluğa rağmen kadın ve erkeklerin beraber hareket ettiği, inandığı gibi yaşayan ve bu yolda canından, malından ve evladından olmayı göze alanlar, bizim hesaplı kitaplı din anlayışımıza göre hesapsız kitapsızdırlar. Düalistler, bu hesapsız kitapsız hareketi desteklemekten çok onlara acıyarak yaklaşırlar. Onların kanlı fotoğraflarını paylaşmayı bir mücadele olarak görürler. Aslında gizliden gizliye şu anki konformist dindarlıklarını tehdit eden bu soykırımın bir an önce bitirilip, bugünün düalist hayat tarzına kendileri gibi teslim olmalarını beklerler.

Bir zamanlar üzerinize Tur (dağını)kaldırıp sizden kesin söz al­mıştık: "Size verdiğimiz (Kitab)ı kuvvetle tutun ve dinleyin" (demiştik). "İşttik ve İsyan ettik" dediler. Kafirlikleri nedeniyle buzağı (sevgisi)kalplerine sindirildi. De ki: ' 'İnanıyorsanız, İmanınız size ne kötü bir şey emrediyor!'  (Bakara/93)

Resulullah (sav) bu ve benzeri diğer ayetlerle, üç Yahudi kavmin önderlerini ve din adamlarını, geşmişteki azgın ve sapmış atalarının devamı olmaktan vazgeçirmeye çalıştı. Fakat onlar, ataları gibi “işittik ve isyan etik” tavrını sürdürdüler. Onların devamı olan siyonistler günümüzde yaptıkları soykırım ve katliamları, kitaplarından kaynaklanan bir inancın ürünü olduğunu iddia ediyorlar. Onların imanları onlara kötü ve zalimce işler yaptırıyor. Ya bizim imanımız bize neleri yapmamızı emrediyor?                                                                                                                        

Şevket Hüner / 14 Safer 1447

                   

2 Yorum

  1. İsmail Şahin

    Ağustos 14, 2025 Perşembe 17:53

    Eyvallah

  2. Yasin Aydoğan

    Ağustos 09, 2025 Cumartesi 15:59

    Hesaplı kitaplı dindarlık güzel bir perspektif.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.