Sosyal Medya

Makale

can sıkıntısı mı derdiniz? anlamadım

tur kafilesiyle bir yerlere gitmiÅŸ insanlar vardır ya hani… 
heyecanla otobüslere doluÅŸurlar. rehberin elinde sallanan renkli bir bayrak… 
bir koşturma, bir telaş. görülmesi gereken yerler, tadılması gereken lezzetler, çekilmesi gereken fotoğraflar... görülür, tadılır, çekilir... sonra geçilir. hatırası kalmaz.

çünkü temas yoktur, dostum.
temas, derinlik ister. 
derinlik ise zamanla yoÄŸrulur. ama zaman yoktur artık. program sıkışık, plan dakik. 
“çabuk olun, sıradaki duraÄŸa geçiyoruz!”
oysa insan kalmak ister bazen. 
bir taşın başında, bir aÄŸacın gölgesinde, 
ne bileyim iÅŸte, bir duvarın yalnızlığı yanında sırtını verip asılı kalan zamana bakmak ister. 
ama kalamaz. tur devam eder. yaÅŸanmışlık “kullan-at” mesafesindedir artık.

tüketilen yerler deÄŸildir aslında. insandır. bakışı, merakı, hayreti…
her ÅŸey “süreli”dir, her ÅŸey “yüzeysel.”
tüketilen şeyin ardından can sıkıntısı başlar.
ve turist en çok kendi evine dönünce rahatlar. “bitti” der.
ve tam orada başlar yeniden modern insanın turistik yaşamı.

çünkü bu tüketim biçimi yalnızca turlarda deÄŸil, hayatın her anına sızmıştır.
her sabah iÅŸe gitmek, her akÅŸam eve dönmek… aynı yüzler, aynı cümleler, aynı ekmek…
bıkkınlık, yılgınlık, boÅŸluk… ve derin bir iç sıkıntısı.

“anne, canım çok sıkılıyor yaa!” diyen bir çocuÄŸun önünde onlarca oyuncak, dijital ekran… ama içinde çorak bir ovadır hayat.

modern insan hızlandıkça yüzeysel yaşar.
temas etmez. seyreder ama görmez. duyar ama dinlemez. konuşur ama anlamaz.
aziz kitabın ifadesiyle:
“onların kalpleri vardır, ama onunla anlamazlar. gözleri vardır, ama onunla görmezler. kulakları vardır, ama onunla iÅŸitmezler...” (a’râf, 179)

ne büyük bir körlüktür bu, dostum... zamanla yarışan, mana ile temas edemeyen bir ruh hâli...
iÅŸte buna “turist ruhu” derler. gezersin ama hiç yürümezsin. dokunursun ama hiç hissetmezsin.

oysa biz yolcuyuz. turist deÄŸil.
yolcunun bir yönü vardır. kıblesi.
rotası nefsinin salladığı bayrağı değil, ilahi fısıltılardır.

“ve o, sizi karada ve denizde yürüten o’dur...” (yûnus, 22)
yolcuyu yürüten budur işte.

bırak canın sıkılsın bazen. 
can sıkıntısı kötü bir şey değildir,
bazen boşluk, yeni başlangıçlar için doluluğa giden en hakiki yol oluverir.
çünkü kalp, sükûtta duyar.
kâinatın içine serpiÅŸtirilmiÅŸ suskun ayetleri senin boÅŸluk anında dile gelir.
kim bilir...

müddessir suresi'nde der ki aziz kitap:
“gecenin sessizliÄŸinde kalkıp namaza durmak, kuran’la hemhâl olmak, “gündüzün yorgunluÄŸu” olan iÅŸler için elzemdir.”
bildiniz deÄŸil mi?

yağan yağmura gömleğinin yakasını açıp göğsünü ıslatırken
“yaÄŸmur için rabbiyle sözleÅŸmesi yenidir” der nebi… bu nasıl bir uyanıklık halidir ilahi!
sen de bırak, yaÄŸmur yüreÄŸine insin. yıkasın. 

çünkü yolcu olanın hayreti içteki açtığı boÅŸluktur, adamı arındırır 
olur mu? valla olur!

“de ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (zümer, 9)

ey yolcu… yavaÅŸla.
gör. hisset. hayret et.
zira yolculuk sadece adım atmak değil, mana ile yürümektir.

can sıkıntısı mı derdiniz? anlamadım!
yolcunun gönlünde o da bir duraktır…
ama turist için yalnızca bir ÅŸikâyettir.

ökkeş araya girdi:
sen turist olma. yolcu ol. yönün olsun. ve yürü.

dedi ve sustu.

1 Yorum

  1. Vesselam

    Haziran 29, 2025 Pazar 18:52

    Turist ruhu ifadesi beni çok düşündürdü. Yaptığım gezileri gözden geçirdim.. Bilinçli bir tercih değildi fakat gittiğim her yerde arka sokakları gezmeyi, insanlarla kısa da olsa sohbet etmeyi sevmişimdir. hatta, yemek yemek istesem esnaf lokantası denilen yerleri tercih ederdim. Bundan da büyük haz alırdım. gittiğim yerlerde sokakları adımlamasam gitmiş kabul etmezdim.... bu yönüyle temas kurmaya özen gösterirdim gittim yerlerdeki insanlarla... faydasını da gördüm. doğrusu, Turist ruhu ve temas konusunda gezilerimi yeniden gözden getirme imkanı buldum. ...muhabbetle

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.