Sosyal Medya

Makale

Sesin sözü bastırdığı yer!

Herkes her ÅŸeyin ve her yerin ne kadar gürültülü olduÄŸundan ÅŸikâyet ediyor. Bunun tersi olsa, mesela mutlak sessizliÄŸe yakın bir sessizlik ortamı oluÅŸturulabilse insanlar böyle bir yerde yaÅŸamayı ister miydi? Dünyada hâlâ insanların ulaÅŸamadığı yerler var, muhtemel ki bir kısmı son derece sessiz ortamlara sahip! Ancak seyahat aÅŸkıyla yanıp tutuÅŸanlar, genel trendlerden anlaşılıyor ki böyle sessiz yerlere gitmek istemiyor pek! Aksine gözde tatil adreslerinin belki de tamamı oldukça gürültülü yerler. İnsanların kahir ekseriyeti sessizliÄŸe yönelmiyor, bu gerçek! Tatile çıkacak parası olanlar tam tersine bir eÄŸilimde; sesin, desibeli yüksek eÄŸlencelerle birleÅŸtirildiÄŸi beldeleri tercih ediyorlar genellikle. Sadece tatiller için geçerli deÄŸil bu durum; ÅŸehirler büyüdükçe gürültüleri de büyüyor ama gelin görün ki yine insanların büyük kısmı büyük ÅŸehirlerde yaÅŸamayı seçiyor. YaÅŸamayanlar da bir ÅŸekilde büyük ÅŸehirlere kapağı atmak için yanıp tutuÅŸuyor.

O zaman akla gelen soruyu açıkça soralım: İnsanlar neden gürültülü ortamları sessiz sakin yerlere tercih ediyor? Neden kalabalık ortamlar, sessiz ortamlardan daha çok müÅŸteri buluyor? Bir tarafta gürültü, kargaÅŸa, kalabalık, diÄŸer tarafta sükûnet, tenhalık ve huzur! Neden çoÄŸunluÄŸun tercihi ikincilerden yana deÄŸil?

Sessiz, sakin, tenha ve huzurlu yerlerin, bizi neredeyse zorunlu olarak kendimize dönmeye mecbur ettiÄŸi için olabilir mi mesela? İç sesimizin tenhada sesini bize çok daha rahat duyurabileceÄŸine ÅŸüphe yok, bundan kaçmaya çalışıyor olabilir miyiz mütemadiyen? Kulakları sağır eden bunca gürültüyle beraber yaÅŸamayı seçerek, içimizin bize söylediklerini bastırmaya, duyulmaz hale getirmeye çalışıyor olabilir miyiz? Tam böyle deÄŸildi belki baÅŸlangıçta her ÅŸey; ama inkar edilemez gerçek o ki böyle ÅŸimdi, tam olarak böyle!

“Günümüzde sessiz kalmak zor, sessiz kalamamak da insana huzur ve sakinlik veren o iç sözü duymamızı engelliyor. Toplum bize durup kendimizi dinlememizden ziyade bütünün parçası olabilmemiz için gürültüyü kabullenmemizi telkin ediyor. Bundan ötürü bizzat bireyin yapısı dönüÅŸüme uÄŸruyor” diyor Alain Corbin, ‘SessizliÄŸin Tarihi isimli kitabında.

DönüÅŸüme mi uÄŸradık gerçekten? Nasıl inkar edelim ki, ahvalimizin bize söylediÄŸi bu! Kendimize sağır yaÅŸamayı kendimizle iç içe olmaya tercih ediyoruz, hem de her geçen gün daha fazla! Ne kadar dramatik! Adeta uÄŸultuyu söze tercih etmek gibi bir ÅŸey bu!

“Ne kadar gürültülü burası, seni duyamıyorum!” dedi oturanlardan biri. “İyi ya iÅŸte, mutluyuz yani!” diye cevapladı diÄŸeri. Aslında yine duymamışlardı birbirlerinin ne söylediÄŸini. Güvendeydiler tamamen, sözler dokunamazdı hayatlarına!

Corbin’in kitabından birkaç cümle daha okuyalım: “Sessizlik biçim deÄŸiÅŸtirmiÅŸ bir sözdür. Hiçbir söz kendi başına var olmaz; kendi sessizliÄŸiyle kaimdir ancak. En ufak kelimenin içinde bile ondan ayrılması mümkün olmayan bir sessizlik vardır.”

Sessizlik sesin olmadığı yerdir, sözün olmadığı deÄŸil! Sessizlik bunu sesle yapmaz belki ama fazlasıyla konuÅŸkandır. Üstelik sessizlik dosdoÄŸru söyler sözünü; eÄŸip bükmeden, yalana dolana karıştırmadan, hesap kitap yapmadan… SessizliÄŸi dinlemek cesaret ister bu yüzden; kendinle yüzleÅŸmek demektir çünkü! Galiba bunu yapacak cesaretten yoksunuz artık! İnsanı, kendimizi, iç sesimizi, en derin yerinden söyledikleriyle duyup iÅŸitmek bizi kendimizle yüzleÅŸmeye mecbur eder; kim yapabilir bunu bugün, hangimiz açabiliriz buna tamamen kulaklarımızı, nasıl bozarız bizi kendimizden saklayan bu oyunu?

“Ağız dolusu konuÅŸuyoruz gün boyu” dedi beyaz saçlı adam, “ama günün sonunda asıl söylenmesi gereken sözler hep içimizde kalıyor!”

 

https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/sesin-sozu-bastirdigi-yer-4714818

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.