Sosyal Medya

Makale

Sekülerizmin En Büyük Putu

Çocukken bir gece şiddetli bir sancıyla uyandım.

Babaannem plastik ayakkabısıyla bacaklarıma vurup duruyordu.

Babaannem, yatağımdaki ölü akrebi dışarı atarken beni akrebin soktuğunu anladım.

Evimiz eski bir taÅŸ evdi. TaÅŸ evlerde akrepler eksik olmazdı ve bizim oralarda (Urfa’da) akrepler insanı öldürecek kadar zehirlidir.

Ben sancıdan kıvranırken babaannem hızla gaz ocağına bir su koyup kaynatmaya başladı. Dışarıdan yumruk büyüklüğünde 2 taş getirip kaynayan suya attı.

Su fokurdamaya başlayınca taşın birini çıkarıp başından sıyırdığı tülbente sarıp akrebin soktuğu yere bastırdı.

Taşın sıcaklığı ayağımı yakıyordu ama o sıcaklık deride yayılırken, yayıldığı yerde sancı kesiliyordu rahatlıyordum.

Babaannem, soğuyan taşı kaynar suya atıp diğeri ile devam ediyordu. Böylece bir 10-15 dakika tedavi sürdü. 15 dakikanın sonunda bayağı rahatladım.

Akrebin soktuğu yerdeki ağrı birkaç gün sürdü ama hamdolsun kalıcı bir sıkıntı kalmadı.

O günkü ÅŸartlarda hastane, acil servis vs imkânsız gibi bir ÅŸeydi.

Bugünkü şartlarda olsaydı, hastaneye ulaşana ve hastanede akrep serumu bulana kadar belki iş işten geçmiş olurdu.

Bugün, akrep serumunun olmadığı bir hastanede, doktorun biri bu yöntemi uygulasa bilimsel aforoza uğramayacağını kim garanti edebilir?

Babaanneme yaptıklarını sorsanız ne için yaptığını, nasıl etki ettiğini/şifa verdiğini size anlatamazdı. Sadece büyüklerinden böyle öğrendiğini söyleyecekti muhtemelen.

Ben, yıllar sonra Eczacılık eğitimi aldığımda işin bilimsel yönünü öğrendim:

Yılan ve Akrep zehri protein yapıdadır. Proteinin ise 55 derecenin üstündeki ısıda yapısı bozulur. O sıcak taşlar akrep zehrinin yapısını bozup zararlı etkisini yok ediyormuş meğer.

Bunu niçin anlattım?

Çocuk yaÅŸtan itibaren her mecrada “Bilim” diyerek bizi mutlak itaate çağırdıkları puta dikkat çekmek için anlattım.

Bilim, bilmek elbette önemli. Bilen, elbette bilmeyenden daha üstün.

Lakin bir şeyi önemsemekle putlaştırmak ayrı şeylerdir.

Bilime secde etmeye çağıranlar bilimin mahiyetinden habersizler.

Bilim dediğimiz şey; duyu organlarımızla ve aklımızla idrak edip bildiğimiz şeydir.

Bilginin sosuz olduğunu düşünürsek; bildiklerimiz, bilmediklerimizin yanında okyanustan bir damla bile değil.

O bir damla ile okyanusu (bilinmeyeni) belirlemek ne kadar mantıklı olur?

Bildiklerimizin mutlak olmadığını; sonradan öğreneceklerimizin, doğru sandığımız bazı şeylerin yanlış olduğunu gösterebileceğini hesaplayarak temkinli adım atmak daha doğru olmaz mı?

Örneğin; içerdiği zengin demir minerali açısından bir zamanlar herkese ısrarla ıspanak önerilirdi ama daha sonra bu zengin demir mineraline rağmen ıspanağın vücut demirine ciddi bir katkısı olmadığını öğrendik.

Doğru sanıp da sonradan yanlış olduğunu öğrendiğimiz çok örnek var.

Özetle; bilgi/bilmek önemlidir. Bildiklerimizle yol alabiliriz ancak. Ama bilgiyi/bilmeyi putlaştırmadan önemsemek lazım.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.