Sosyal Medya

Makale

Bir seküler algı örneği olarak ölüme savaş açmak

Seküler algı artık hayatın tüm alanlarına müdahil olmakla kalmıyor terazinin diğer kefesindeki ölüm gerçeğine kadar uzanıyor.

Dünya bir kez daha döndü dolaÅŸtı ve sonbahar mevsimiyle buluÅŸtu. Ä°çinden geçmekte olduÄŸumuz kaçıncı sonbahar acaba diye düÅŸündüÄŸümde ölüm gerçeÄŸine bir adım daha yakın buluyorum kendimi. O esnada ÅŸehrin sayılı tarihi mekanlarından birisi olan caminin avlusuna asırlık çınar aÄŸacından bir yaprak düÅŸüyor. Yaprak, Semih KaplanoÄŸlu filmlerinin tadında bir hız ile yere deÄŸerken minareden yükselen salâ sesi ölüme bir adım daha yaklaÅŸtırıyor. Çünkü hakikât budur; ne kadar ötelense, ne denli hayatın dışına itilmeye çalışılsa da ölüm bizatihi aÅŸikâr bir ayettir. Ölüme uzanan yolun seyrinde zirvedeki tavır teslimiyetten geçer. Kalp hüzünlenir, gözyaÅŸları dökülür elbette ancak yine zirvedeki tavır inna lillahi ve inna ileyhi raciun'dur.

Malum olunduÄŸu üzere geçtiÄŸimiz günlerde bir süredir kanser tedavisi görmekte olan bir genç kız hayatını kaybetti. Söz konusu ölüm bazı haber bültenlerinde yer aldı fakat daha ziyade sosyal medyada polemik konusu olması hasebiyle dikkat çekti. Åžimdi burada biraz duralım ve bahsi geçen mevzu kapsamında ölüm hakikâtinin nasıl tüketildiÄŸini anlamaya çalışalım.

Kanserle olan imtihanını "mücadele edeceÄŸim, belki kaybedeceÄŸim ama savaşırken kaybedeceÄŸim" ÅŸeklindeki ifadesiyle sosyal medyada dikkat çeken genç kızın tavrı ve akabinde söylenenler üzerinde biraz düÅŸünelim istiyorum. Paylaşımı duyan ya da okuyanların karşılaÅŸtıkları ifade aynı olsa da verilen tepkiler çeÅŸitlilik arz ediyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın açıklaması bu çeÅŸitliliÄŸin içinden bir örnek. Tarhan, genç kızın sözlerine iliÅŸkin yazdığı paylaşımda “Ölümle yüzleÅŸebilseydi, seküler dünyanın dünyasallaÅŸma rüzgârına kapılmasaydı, hastalığı düÅŸman gibi görmezdi" ifadelerini kullandı. Sonrası sosyal medya ahlâkına uygun ÅŸekilde geliÅŸti, tepkiler çığ gibi büyüdü. Oysa Nevzat hoca tarafından kurulan cümleler akl-ı selim düÅŸünebilen her insanın kavrayabileceÄŸi açıklıkta. Yalnız bu kavrayış için hem selim bir akıl hem de düÅŸünebilme becerisi gerektiÄŸinin altını çizmekte fayda var. Hazır düÅŸünme nimetini kalbimizin en saÄŸlam yerine yerleÅŸtirmiÅŸken yol alalım madem.

Seküler algı artık hayatın tüm alanlarına müdahil olmakla kalmıyor terazinin diÄŸer kefesindeki ölüm gerçeÄŸine kadar uzanıyor. Sosyal medyada kopan fırtına ile ölümle savaÅŸmak ÅŸeklinde ifade edilen bir tavır alış biçimi gün yüzüne çıkmış oldu. Akademisyenler tez konusu olarak mercek altına aldıkları ölüm karşısındaki tutumlara meydan okumanın yanı sıra ölümü inkar etme, ölümü isteme ve ölümü kabullenme maddelerini de ekliyor.

Kansere karşı açtığı mücadele ile toplumsal hafızaya kaydedilen genç kız da aslında ölümle savaşıyor. Buradan bir yere yol olmadığına delil olarak bir teslimiyet örneÄŸi baÄŸlamında pencereleri açmanın vakti geldi sanırım. Evlerimizdeki pencereleri açtığımızda nasıl ferahlıyorsak aklımızın ve kalbimizin pencelerini araladığımızda da aynı inÅŸirah nazil olsun diyerek baÅŸlayalım. Önce kalbimde bir pencere açılıyor ve bir kez daha fısıldıyor adeta Cebrail aleyhisselâm: Öldüren de O’dur, yaÅŸatan da. Sonra aklımın pencerelerinden birisi açılıyor ve tek tek hatırlıyorum:

Ä°lk olarak Hz. Ä°brahim’in teslimiyetini sunuyor önüme hafızam: “Hastalandığım zaman bana ÅŸifa veren O'dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur.” Hemen ardından Hz. Eyüp’ün sabır ve teslimiyet örneÄŸi açılıyor aklımın baÅŸka bir penceresinde: “Bu dert Sen’den geldi, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.”

Bir baÅŸka pencereden görünen manzarada ise yine kanser tedavisi olan bir genç var. Delikanlılık dönemini geçmiÅŸ artık, mütevekkil bir duruÅŸu ve mütebessim bir siması var. Uzun süren hastane dönemlerinde biraz bunalsa da güzel bir niyet koymuÅŸ kalbine. Nasip olur da saÄŸlığına kavuÅŸursa eÄŸer hac ibadeti için kutsal topraklara gitmek istiyor. Daha evvel gitmiÅŸ gitmesine ancak tekrarını talep ediyor. Bu da baÅŸka bir tavır örneÄŸi olarak kalsın hafızalarımızda.

Åžükür makamındaki bu teslimiyet ifadelerinden sonra aklımı ve kalbimi daraltan iki manzara ile karşılaşıyorum. Nasıl ki pencerenizden görünen manzaranın sağında ve solunda yükselen yapılar canınızı sıkarsa aynen o minvalde daralıyorum. SaÄŸdaki açıya lise çağındaki kız evladına nasihatte bulunan bir anne giriyor. Hemen yakınında bir yerde internetin getirdiÄŸi tüm yeniliklerden haberdar bir kızcağız duruyor. Ä°çinde bir öfke seli büyütüyor, duymuyor annesinin kurduÄŸu cümleleri, inanmak istemiyor ve “bunlar benim ilkelerim deÄŸil” deyiveriyor. Ä°ÅŸte tam o lahzâ bu kelimelerin ruhu  kirletiyor gökyüzünü. Soldaki açıda ise Ä°lahiyat Fakültesi’ne zorla gönderilmiÅŸ bir genç kızın nefreti dolduruyor boÅŸluÄŸu. Arka planda evladının iyiliÄŸini isteyen mütedeyyin bir anne. Onun umut kuÅŸları tükenirken kızının öfke seli yer boÅŸluÄŸunda deprem etkisi yapıyor. Derken iki küçük çocuÄŸun sesi duyuluyor. Birisi diÄŸerine öÄŸretmenden lavaboya gitmek için izin istesene diyor. Minicik ağızdan kocaman üç net kelime çıkıyor: Ben yalan söyleyemem.

Pencereler çoÄŸalıyor sonra, hangisine bakacağımı ÅŸaşırmış bir halet-i ruhiye içinde buluyorum kendimi. Derken sadece gökyüzünü gören bir pencereden sesler yükseliyor. Mescid hizmeti veren bir evde bir araya gelmiÅŸ bir grup genç. Derin bir sükut ile anlatılanları dinliyorlar:

Allah resulüne ilk iman edenlerin çoÄŸu gençlerdi. KoÅŸarak ölüme gidiÅŸlerini kavramaya ne kadar yakınız? Dört yanımızın ekranlarla çevrili olduÄŸu bir çaÄŸda kulağımızı hakikâte nasıl vereceÄŸiz? Bu sorular kafaları karıştırmaya baÅŸlamışken samimi bir itiraf tüm mekanı kuÅŸatıyor: Allah’ı nasıl seveceÄŸimi bilmiyorum. Bu itiraf ÅŸahit olanların boynuna vebal olarak yapışıyor. Çünkü her can çağından mesuldür. Herkesin yerine getirilmesi gereken sorumlulukları birisinden bekleme hastalığına bir son vermesinin vakti ÅŸimdi deÄŸilse ne zaman acaba diye düÅŸünürken radyodan yayılan ritim son vuruÅŸ oluyor:

ÇaÄŸları aÅŸmışız biz

iklimler geçmiÅŸiz biz

aynı yöne adanıp

ölüme koÅŸmuÅŸuz biz

korkuları dürenler

ölümü öldürenler

rabbinin huzuruna

peygamberle gelenler

secdelere kapanıp

miraca yükselmiÅŸiz

biz Allah'a söz verip

sözde sebat etmiÅŸiz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.