Sosyal Medya

Makale

Bir Dünya Görüşü...

Ä°çinde yaÅŸadığımız dünyanın var olan sorunlarına yönelik çözüm arayışları önemli ve dikkate alınması gereken bir çabadır. Ancak sorunların neÅŸet ettiÄŸi zemini doÄŸru kavramadan o soruna yönelik çözüm arayışları beyhude bir çaba olarak kayıtlara geçmektedir. Bu yüzden, sorunun neÅŸet ettiÄŸi kaynağın sahip olduÄŸu dünya görüÅŸü ve bu dünya görüÅŸüne göre oluÅŸturulmuÅŸ varlık, bilgi ve anlam dünyasının neliÄŸi çok önemlidir. Çünkü sorunun kaynağı bizzat dünya görüÅŸünün kendisi olabilir. O zaman yapılması gereken ÅŸey; o dünya görüÅŸünü deÄŸiÅŸtirecek bir cesarete sahip olmaktır. ÖnceliÄŸimiz ise dünya görüÅŸünün ne olduÄŸuna dair bir bakışa sahip olmaktır. 

Bir dünya görüÅŸü nasıl kurulur/oluÅŸur?

Her dünya görüÅŸü, kendisini üzerine bina edeceÄŸi bir apriori ilkelere sahiptir. Bu apriori ilkeler üzerine bina edilecek bir metafizik bakışı inÅŸa etmeden bir dünya görüÅŸü kurulamaz. O zaman bir dünya görüÅŸü metafizik ilkelere dayalı, ama bu metafizik ilkelerin oluÅŸumunda etken olan apriori ilkeler önemlidir. 

Apriori ilkeler, ispata gerek duyulmayan apaçık bilgilerdir. Ä°nsanın düÅŸünen varlık olması gibi… Bu bilgiler üzerine bir dünya görüÅŸü bina edilir. Metafizik ilkeler bu apaçık bilgiler üzerine bina edilir ve oradan iki temel unsur öne çıkartılır: ontoloji/varlık bilimi ve epistemoloji/bilgi bilimi…

Metafizik, bir dünya görüÅŸü açısından anlama tekabül eder. O dünya görüÅŸü içinde varlığa, bilgiye, insana, yaratılışa, Yaratıcıya, iliÅŸkiler ağına vesaire anlam yüklenecek bir deÄŸerler skalası oluÅŸturulur. Bunu doÄŸal olarak varlığı anlamlandırma ve bilgi edinme yöntemi üzerinden gerçekleÅŸtirilir. Varlığa dair bilgi ile bilginin elde edilmenin yöntemi üzerinden dünya görüÅŸünün içerik kazandırma faaliyeti baÅŸlar. 

Bir metafizik kendine has bir varlık telakkisi oluÅŸturduÄŸu gibi bilgiye dair yaklaşımını da kendine has kılacaktır. DiÄŸer dünya görüÅŸleri ile arasındaki farkı buradan okumanın imkânını sunacaktır. Bu çerçeve içinde her dünya görüÅŸü kendine has bir varlık telakkisi oluÅŸturacaktır. ÖrneÄŸin; Tanrı telakkisi, ateist dünya görüÅŸü hariç bütün dünya görüÅŸlerinde Tanrı’nın varlığı kabul görmektedir. Ancak her dünya görüÅŸü kendine has bir Tanrı telakkisine sahiptir. Bu onun dünya görüÅŸünün kendisine saÄŸladığı zemin üzerinden oluÅŸan bir olgudur. Tanrı telakkisi açısından bakıldığında mevcut kültürlerdeki farklı Tanrı telakkilerinin açıklaması burada yatmaktadır. Yahudi, Hıristiyan, Budist, Çin’deki farklı bakışların tanrı telakkileri gibi Müslümanların da kendi Allah telakkileri hiçbiri ile mukayese yapılamaz. Bu da bize farklı metafiziklerin farklı Tanrı telakkileri oluÅŸturduÄŸu gibi insan, eÅŸya, canlı, hayvan ve bitki gibi varlık türlerine de farklı anlamlar yüklemektedirler. Bu farklılıklar aynı zamanda iliÅŸkiler ağına da yansımaktadır. 

Ä°ÅŸte varlığa yükledikleri anlam, bilgiye yükledikleri anlamı belirlerken, bilgiye ulaÅŸma yolu da varlığa yükledikleri anlamı belirgin kılmaya yaramaktadır. Ama sonuç itibarı ile bilgi yöntemi varlığa yükledikleri anlam kadar önemli ve bir adım önde gibi durmaktadır. Sonuç itibarıyla bilgiye ulaÅŸma yöntemi ve onun saÄŸlamlığı üzerine kurdukları sistem üzerinden diÄŸer bakışların kendisini kurma imkânı doÄŸmaktadır. Bu açıdan bakıldığında akıl kavramına her dünya görüÅŸü kendi metafizik ilkeleri baÄŸlamında farklı bir anlam yükleyecekleri önem arz eder.  Akıl, tecrübe, sezgi veya baÅŸka bir yöntem ile elde edilen bilgiye yüklenen anlam bir diÄŸer dünya görüÅŸü ile arasındaki farkı da betimliyor. O yüzden modern batı ile hümanist çaÄŸ öncesi batı arasında bile akla yapılan vurgu farklılık kazanmaktadır. Biçim/form olarak aynı gibi görünse de içeriÄŸi çok farklı ilkelere dayandırılabiliyor. Bu her dünya görüÅŸünün kendi kavramını içerik vermede kendine has bir tutumu gösterdiÄŸini belirtir. 

Bir dünya görüÅŸü ÅŸema olarak metafizik ve altında ontoloji ile epistemolojiyi oluÅŸtururken artık yere ayağını indirerek bu ilkelere dayalı olarak bir kültür oluÅŸturur. Bu kültür içinde ahlak/karakter/ insan tipolojisi kurulur. Bu tipolojinin ahlaki yapısı ve toplumsal yaÅŸamını belirleyecek sosyal yapı içinde; sosyoloji, siyaset ve bir iktisadi sistem kurar. Ahlak, yine metafizik ilkelere göre ya hukuk içinde yer alır, ya da ahlak ile hukuku ayrı deÄŸerlendirerek iliÅŸkilerin mahiyetini de belirgin kılar. Bu dünya görüÅŸü, ahlaki olanı önceler. Ahlaki olan ise bir dünya görüÅŸünde hem baÅŸlangıcı, hem de sonucu belirgin kılar. Yani bütün bir sosyal yapıyı ahlaki zemine uygun ÅŸekilde kuracaktır. Ancak batı, klasik dönemden farklı olarak ahlak yerine iliÅŸkide hukuku önceleyerek, hukukun keskinliÄŸini inÅŸa ederek bütün bir insanlık tarihi açısından yepyeni bir durum oluÅŸturmuÅŸtur. 

Ancak insanın davranış kodlarını belirleyen ahlaki yapı bir dünya görüÅŸü açısından vazgeçilmez olana tekabül eder. Kültür, örf, anane ve gelenek diye betimlenen ÅŸey aslında insanın içinde yaÅŸadığı dünyanın iliÅŸkiler ağını anlamlandıran ÅŸeylerdir. Bunların bir kısmı olguya dayalı olduÄŸu için deÄŸiÅŸebilir. Ama bir kısmı ise bizzat ilkeye dayalı olduÄŸundan dolayı ancak dünya görüÅŸü deÄŸiÅŸtiÄŸinde deÄŸiÅŸecek olan cinstendir. Ä°ÅŸte insanın diÄŸer insanlar ile iliÅŸkisi ve doÄŸa ile iliÅŸkisinin niteliÄŸi bu cinstendir. 

Sosyal hayat, kiÅŸinin, kendi dışındaki insanlarla birlikte var olma ve yaÅŸama imkânlarının nasıl kullanılacağını gösteren en temel etmendir. Bu yüzden sosyal hayatı daha canlı ve sistematik kurma adına ayrımlara gidilmiÅŸtir. Bu bizzat modern dünya görüÅŸünün özerklik üzerine kurulu oluÅŸunun da ispatı gibidir. Yani sosyal hayatı; iktisadi olan, siyasi olan, sosyolojik olan, kültürel olan, sanatsal olan vesaire parçalara ayrılmıştır. Bu aynı zamanda kiÅŸinin karakteristik yapısının da parçalı oluÅŸuna neden olmaktadır. Bugün yaÅŸadığımız sorunların önemli bir kısmı bu parçalanmadan meydana geldiÄŸi de izahı gerektirmez. 

Ä°ÅŸte yukarıdan itibaren saydığımız olgular bir dünya görüÅŸünün bütünlüÄŸünü göstermektedir. Dünya görüÅŸü kendi iç bütünlüÄŸünü saÄŸlamak için her parçasının kendi bütünlüÄŸü içindeki anlamını göstermek durumundadır. Bu ağı oluÅŸturmayan bir dünya görüÅŸü, çok çabuk bir ÅŸekilde yıkıma uÄŸrayıverir. Dünya görüÅŸü, apaçık ilkeleri üzerine kurduÄŸu metafizik ilkeleri ki buna teolojik ilkeler de diyebiliriz; varlık ve bilgi görüÅŸünü eÄŸitim aracılığı ile kendi müntesiplerine öÄŸretir. Aynı ÅŸekilde sosyal yaÅŸamı belirleyecek ilkeler, hukuki metinler oluÅŸturulur. Bu yüzden anayasa oluÅŸumu ancak bir dünya görüÅŸü varsa mümkün olabilecek bir ÅŸeydir. Ve o zaman anayasanın dokunulmaz özelliÄŸi saÄŸlanabilir. 

Farklı dünya görüÅŸleri aynı siyasal sistem içinde var olabilirler mi? Erken bir soru gibi görünse de öyle deÄŸil! Farklı dünya görüÅŸlerini birlikte var edecek bir sözleÅŸme ve bu sözleÅŸmeyi garanti edecek bir üst meta dünya görüÅŸü diÄŸer dünya görüÅŸlerinin de kabulüne mazhar olursa saÄŸlanabilir. Yoksa geçici olarak uzlaÅŸma saÄŸlansa da kalıcılığı söz konusu edilemez. Bugün bunu çok açık bir ÅŸekilde yaÅŸamaya devam ediyoruz…

Dünya görüÅŸlerinin müntesiplerinin birlikte yaÅŸama sorunu ancak o dünya görüÅŸlerinin bir diÄŸer muhalif bir dünya görüÅŸünün varlığına tahammül edebilme istidadı ile iliÅŸkili bir sorunu iÅŸaret eder. Bu da aslında o dünya görüÅŸünün hakikat görüÅŸünün mutlaklığı ile alakalı bir sorunu imler. Ama bir dünya görüÅŸü kendi özgüvenine sahip ise ve diÄŸer insanları kendisi gibi düÅŸünmediÄŸi için düÅŸman kategorisine yüklemiyorsa sorunu çözmek daha kolay olabilir. Fakat bu dünya görüÅŸünün hakikat veya gerçeklik tutumuna dayalı olarak kendisini nasıl tanımladığı ile ilgili bir durumdur.

Dünya GörüÅŸü bir yaÅŸam biçimi sunar. Ä°nsan bu yaÅŸam biçimi içinde var olur. Karakterini bu yaÅŸam biçimine dayalı olarak gerçekleÅŸtirir. YaÅŸam tarzı aynı zamanda kiÅŸinin ahlaki yapısını kurar. Bu da iliÅŸkilerin niteliÄŸini açıklığa kavuÅŸturur. 

Åžimdi asıl meseleye gelelim; bugün sorun olarak gözlemlenen ÅŸey, dünya görüÅŸünün oluÅŸturduÄŸu yaÅŸam tarzından mı kaynaklı, yoksa o ideallere uygun davranılmadığı için mi oluÅŸuyor? Ä°deale uygun davranmama üzerinden oluÅŸuyorsa sorun, çözümü de ideale tekrar yönelmekten geçer. Ancak bizzat yaÅŸam tarzından neÅŸet ediyorsa iÅŸte o zaman sorun çözümsüz olur. Artık o dünya görüÅŸünü deÄŸiÅŸtirmekten baÅŸka seçenek kalmaz. 

Bugün temel sorun dediÄŸimiz ÅŸeylerin mahiyetine bakıldığında bizzat dünya görüÅŸünün temellendirdiÄŸi karakterden meydana gelmektedir. Kapitalizmin ürettiÄŸi dünya görüÅŸü, fakirliÄŸi ve dolayısı ile toplumsal farkın uçuruma dönüÅŸmesini ortadan kaldırmaz. Güçlü olanın haklı olduÄŸu bir sistemde ezilen insanların, hep fakir, yoksul, kimsesiz, kendi başına olanların olması tesadüf deÄŸildir. Sistematik bir durumdur. Tüketim çılgınlığının ürettiÄŸi sorunlar, tahrik edilen arzuların uygulamada oluÅŸturduÄŸu sorunlar, kadın cinayetleri, her türlü sapkınlıklar. SavaÅŸların bizzat kaynağının kapitalist sistemin kendisi olduÄŸu, son yirmi yılda meydana gelen ÅŸiddet olaylarının neredeyse hepsi ekonomik olgularla iliÅŸkili ve oluÅŸturulan sebeplerin hepsinin yalan olduÄŸu apaçık bir ÅŸekilde ortaya çıktığı açık. SavaÅŸtan kaçan mültecilere kapılarını kapatanların da yine bu dünya görüÅŸü sahiplerinin olduÄŸu devletler olduÄŸu gözlerimizin önünde cereyan ediyor. YabancılaÅŸma, insanın kiÅŸilik parçalanmasını yaÅŸamasının nedenleri de bu dünya görüÅŸüdür. 

Ama bu dünya görüÅŸü medya ve teknoloji üzerinden kendi propagandasını öyle dayatmaktadır ki kendisine yönelik her eleÅŸtiriyi gerilikle, modern olmamakla, insanların faydasına olan ÅŸeylere karşı olmakla suçlamaktadır. Bu doÄŸru mudur? Kesinlikle hayır!

O zaman gerçekten sorunları çözme arzumuz varsa; önce sorunun parçası olan dünya görüÅŸünü deÄŸiÅŸtirmeye cesaret etmek ve yeni bir dünya görüÅŸüne yönelmeyi bir zorunluluk olarak ortaya koymalıyız. Müslümanların dünya görüÅŸü apaçık bir ÅŸekilde, öylece orada durmaktadır. Yeniden keÅŸfedilmeyi beklemektedir. Müslüman zihin, kendi epistemik yapısı üzerinden kendi dünya görüÅŸünü yeniden canlandırmalı ve bugünü anlamlandıracak bir ÅŸekilde gündemleÅŸtirmelidir. Korkmaya gerek yok! Bin beÅŸ yüzyıllık tarih ortada duruyor. Son yüz elli yıllık tarihte burada. Önemli bir kısmına da tanıklık ediyoruz. Hala hakikatin ne olduÄŸu konusunda kafası karışık olan varsa onlar için yapılabilecek bir ÅŸey kalmamıştır, duadan baÅŸka… 

Korkunun ecele faydası yoktur. Kendi dünya görüÅŸümüzü ve bu dünya görüÅŸüne uygun yaÅŸam tarzımızla varlığa kucak açalım, ayrımları görerek ama merhametle yaklaÅŸarak her varlığa ÅŸefkat kollarımızı uzatalım. Ä°nsan hür bir ÅŸekilde kendini gerçekleÅŸtirmeli ve karşılığını görmelidir ki adalet tecelli etsin. Bu yüzden hem doÄŸa ile hem insan ile merhamet üzere bir iliÅŸkiyi kuracak bir yaÅŸam tarzı ve ona dayalı bir dünya görüÅŸü sorunlarımızı kökten çözüme kavuÅŸturacaktır. 

Selam hidayete tabi olanların üzerinedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.