Sosyal Medya

Makale

Çağdaş Sorunların Çözümünün Özü?

İçinde yaÅŸadığımız dünyada mevcut sorunların kaynağı üzerine derin bir tefekküre olan ihtiyaç her gün biraz daha artarak varlığını devam ettiriyor. Çünkü hala sorunu tespit etmede ve ona yönelik çözüm arayışlarında ciddi sorunlar varlığını sürdürmektedir. Modern dünyada sorunlar, modern paradigma çerçevesinde çözüme kavuÅŸturulmaya çalışılmaktadır. Ancak, sorunlar azalacağına çoÄŸalarak devam etmeyi sürdürmektedir. Her sorun çözme giriÅŸimi yeni bir sorunun kapısını aralamaktadır. Sorunun kaynağının bizzat paradigmanın kendisi olduÄŸu söylemi ise büyük bir hışımla reddedilmektedir. Ancak sorunlar büyüyerek varlığını kalıcı hale getirmenin yollarını inÅŸa etmeye devam etmektedir. 

Hiçbir sorunun çözülmediÄŸini söylemek insaf ile baÄŸdaÅŸmaz. Ancak çözülen sorunların yeni sorunlara gebe olduÄŸunu söylemek de insaf gerektirir… Hastalıkları iyileÅŸtirme konusunda görünürde iyi ÅŸeyler yapılmaktadır. Ancak, fakir, fukara, geri kalmış insanlar bu iyileÅŸme ÅŸansına nedense sahip olamıyor. Özgürlük verildiÄŸi ve köleliÄŸin kaldırıldığı ÅŸaÅŸaalı bir ÅŸekilde söylemsel diskurlara yediriliyor. Ancak verilen özgürlükleri kullanma konusuna gelince, eÅŸitlik orada ‘paran kadar’a dönüşüveriyor. EÅŸitsizliÄŸin dibine vurulduÄŸu halde hala batı dışı toplumlarda eÅŸitlik vurgusu üzerinden toplumsallık yapı bozumuna uÄŸratılıyor.

Batı dışı toplumların aydın ve entelektüelleri ise sorunlarının kaynağının kendi geçmiÅŸleri olduÄŸu, geçmiÅŸ dönemde sahip oldukları düşüncelerin sorumluluÄŸuna inanmakta ve sorunu çözmenin yolunun modern düşünceden geçtiÄŸini söylemektedir. Ancak kendi başına veya duygusal bir anına denk geldiÄŸinde eskiden olan vefa, sevgi, yardımlaÅŸma ve dayanışmaya gönderme yapmaktan da geri durmamaktadır. Hâlbuki bugün bu yeni ahlaki yapının tek müsebbibi koÅŸarak sahip olunmak istenen modern paradigmanın kendisi olduÄŸu ayan beyan ortadadır. 

Sorunu çözmeye yönelik atılan her adımı, geri püskürtmeye çalışmak aydın olmanın temel vasfı haline gelmiÅŸtir. GeçmiÅŸte var olan temel deÄŸerler ve kavramlar ise geri kalmışlığın en önemli sorumluları olarak kayıtlara silinmez ÅŸekilde geçilmiÅŸtir. Ama hayat bütün deÄŸiÅŸkenliÄŸine raÄŸmen bir türlü istenen verimi saÄŸlamıyor. O zaman meseleye yanlış bir yerden bakıldığı aÅŸikârdır. Bu aÅŸikârlığa raÄŸmen yine de sorunu tam olarak görmek ve ona göre saÄŸlıklı bir çözüm aramak zorunluluk kazanmıştır.

Sorunun özü: mevcut olanı temel alarak çözüm arayışı içinde olmaktır.

Çünkü sorunun kaynağı olan bir ÅŸey üzerinden çözüm üretebilmek imkânsızdır. Ancak sorunu aÅŸan yeni bir yaklaşım biçimi ile sorunu doÄŸru teÅŸhis ve doÄŸru tedavi imkânı bulunabilir. Yani sorunlar çoÄŸalarak ve kesifleÅŸerek varlığını sürdürüyorsa, çözümü dışında aramaktan baÅŸka seçenek bırakmamaktadır. Bu yüzden paradigmanın kendisi sorgulanmalı ve bu paradigmadan hareketle oluÅŸan sorunların neler olduÄŸu, mevcut hali nasıl etkilediÄŸi üzerine derinlemesine bir bakış ile hesaba çekilmelidir. Yapılması gereken ise; mevcudu oluÅŸturan zihni yapıyı hesaba katarak yeni bir bakış oluÅŸturma ve kazandırma ameliyesidir. Mevcut paradigma sürekli yeni olana vurgu yapmasına raÄŸmen yeni bir ‘yeni’ye ise mutlak bir karşıtlık içinde kalıyor. Bu durum gözden uzak tutulmamalıdır. 

Åžimdi düşünelim: mevcut yapıyı oluÅŸturan düşünce deÄŸiÅŸmedikçe ve bu düşünceyi oluÅŸturan kültür kodları deÄŸiÅŸime açık hale getirilmedikçe neyi deÄŸiÅŸtireceksiniz. Zaten modern olan sürekli deÄŸiÅŸimi esas almıştır. Bu konuda herhangi bir pervası da yoktur. Bu iyi mi kötü müdür, onu da ayrıca tartışmakta yarar var. Aslında sürekli deÄŸiÅŸim dediÄŸi ÅŸey; mevcudun içinde, sınırların dışına taÅŸmamaktır. ‘Tarihin Sonu’nu ilan da buna yönelik bir ‘koruma’ refleksidir. Yani muhafazakârlaÅŸan bir modernlikle karşı karşıyayız. Çünkü bu modernlik sahiplerine dünyayı ayaklarına sermektedir. Her türlü konforu kullanmakta ve ne varsa yoksa hepsine sahip olma imtiyazı kazandırmaktadır. Ayrıca, zaten kültürü kendileri yaratmakta ve uygulamadaki bütün sorunları ortadan kaldırmanın yollarını aramaktadırlar. Bu yaÅŸam tarzı süreklileÅŸerek onların iktidar alanlarını muhafaza edecek yegâne yoldur. Bu yüzden kendi varlıklarının geleceÄŸi için ‘muhafazakâr’ olurken en büyük devrimci kisvesine bürünmekten de imtina etmemektedirler.

Batı dışı aydınların düştüğü en büyük tuzak ise ‘eylem’ önemlidir yargısıdır. Düşünceye yönelik her övgü ise sadece modernliÄŸin parantezinde olana yöneliktir. Bu da sorunu çözümsüz kılmaya matuf önemli bir hamle olarak kayıtlara geçilmelidir. Paradigma içi muhalefet bile onların konforlarına yönelik bir tehdit oluÅŸturduÄŸunda o barış havarisi olanların nasıl bir ÅŸiddet fenomenine dönüştüğüne tanık olursunuz. Asıl mesele: eylem deÄŸil bizatihi teoridir…

Yeni bir teori veya eskiye dair bir düşünce ortaya konulduÄŸu zaman hemen bir saldırı furyası ile karşı karşıya kalırsınız. Ne gericiliÄŸiniz ne de akılsızlığınız kalır! Bu aslında meselenin neliÄŸini izah babında önemli bir olgu, fark edene tabii… Yeni bir teori oluÅŸturulmadıkça bu teoriye uygun bir bakış inÅŸa edilmedikçe ve bu bakışa uygun yeni kültürel kodlar geliÅŸtirilmedikçe neyi deÄŸiÅŸtireceksiniz ki... Kendi deÄŸiÅŸiminizden baÅŸka...

Evet, yeni bir teoriye ihtiyaç vardır. Bu teoriyi kuracak epistemik ve ontolojik bir bakışımız da vardır. Batı düşüncesi olmadan veya modernliÄŸin düşünce serüvenine yenik düşmeden yeniyi, ‘kadim takaddüm eder’ ilkesinden hareketle yeni bir teorinin kodları oluÅŸturulabilir. Dün, aynı düşünce, felsefi mirasa karşı kendi varlığını devam ettirdi. Mistik düşüncelere karşı yeni bir mistik düşünce inÅŸa ederek karşılık verdi. Bugün de yeni paradigmaya yine yeni bir paradigma ile karşılık verecek alt yapıya, düşünsel derinliÄŸe ve teorik çerçeveye sahiptir. 

Paradigma içi muhalefet herhangi bir ÅŸeyi düzeltemez... O yüzden paradigmatik muhalefet ÅŸarttır... Zaten bu paradigma kendisine yönelik paradigmatik muhalefete çok keskin ama paradigma içi muhalefete ise çok yumuÅŸaktır…

Yapılması gereken ÅŸey bellidir: aydın, entelektüel ve âlim insanlar bir araya gelerek yeni bir teorik çerçeveye yönelik paylaÅŸma/yardımlaÅŸma zemini kurmaktır. Ya da biri ortaya çıkacak yeni bir teorinin yapısal yapı taÅŸlarını döşeyerek yeni teorinin varlığını izhar edecektir. Zor mu? Hem zor hem kolay bir iÅŸ; tarihsel sürekliliÄŸi dikkate alarak kendi epistemik yapını doÄŸru anlamlandırdığında sana yeni bir teorinin imkânlarını da sunacaktır. Bunu yapacak olan bilge kiÅŸiler ise tarihteki baÅŸköşedeki yerini hazır bulacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.