Sosyal Medya

Makale

Akıl bizim neyimiz olur?

Bir akıldır tutturulmuÅŸ gidiyor. Dinin neliÄŸini dahi aklın denetimine verilmesi gerektiÄŸi söylenir olmuÅŸ. Felsefi akıl, belirli bir teknik üzerinden düÅŸünce üretme mekanizmasıdır. Bu doÄŸru, ama akıl salt felsefi akla irca edilemez. Akıllardan bir akıldır. Ama oluÅŸturduÄŸu meÅŸruiyet onu üstün kılmıştır. Bu üstünlük sahici deÄŸil o alanda yeterli çaba ve gayretin olmayışınadır. Özellikle irfan ve mistik düÅŸünce bu akla önem atfetmez. O kendi akli tanımını yapar. YaÅŸadığı tecrübeyi o akıl üzerinden bilgiye ve düÅŸünceye dönüÅŸtürür. DoÄŸa felsefesi veya bilimsel felsefe dediÄŸimizde akıl tanımı farklılaÅŸmaktadır. Felsefi akıl ile doÄŸa veya bilimsel bilgi arasında da fark olduÄŸu açıktır.

Din ise felsefi aklı reddeder. Çünkü temelde o bilgiyi vahye istinat ettirir. Mucize de felsefi akıl açısından mümkün deÄŸildir. Ama mucizeler var ve kendi döneminde insanlar bunlara tanıklık etmiÅŸlerdir. Bir kısmını ise insanlık ailesi tanıklık etmeye devam ediyor. ÖrneÄŸin, Kuran diye kitabın varlığı, onun Allahın kitabı olması, bugüne kadar da ilahi kitap olmadığına dair bir delilin yokluÄŸu yeterince her ÅŸeyi açıklar…

Özellikle aklı belirli bir tanım içinde tutarak her ÅŸeyi ona irca etmek ve bilginin yegâne temeli olarak görmek ve buna çağırmak, modernleÅŸmenin insanlığa armaÄŸan ettiÄŸi en büyük sorundur. Böyle bir akıl zorunlu deÄŸil… Zaten tarihsel olarak belirli bir coÄŸrafyada iÅŸ görmesi ve diÄŸer kalan dünyada baÅŸka bir akılla iÅŸ görüldüÄŸü ve aslında en derin kültürlerinde buradan çıktığını söylemek bugün daha nettir. Dinler, hem gönderilmiÅŸ bir vahye dayalı olan hem de mistik tecrübeye veya deÄŸiÅŸime uÄŸratılmış dinlere dayalı geleneklerde de aklın dışında kalan bir yaÅŸamı ortaya koymuÅŸlar ve modernliÄŸin dillendirdiÄŸinin dışında da batıdan çok daha iyi bir yaÅŸam ve mutluluk yaÅŸadıkları söylenebilir.

Bugünden tarihe modernliÄŸin akıl süzgecinden geçen bir bakışla bakmak ve hep yunan ile baÅŸlayan modern dönemle devam eden bakışı deÄŸerin olmazsa olması ve bu hayatı kutsamak kendi içinde bir tutarsızlığı da taşımaktadır. Kutsala karşı çıkanın kutsal üretmesi kendi içinde bir çeliÅŸkidir. O zaman eleÅŸtirinin hangi parametreler tarafından ortaya konduÄŸu çok daha önemlidir. Hangi sistemin daha iyi ve doÄŸru olduÄŸunu ancak o sistemin içinde yaÅŸayan insanların mutlu ve huzurlu oluÅŸları üzerinden tanımlayabilir olmalıyız. Bu açıdan bakıldığında dün, bugün ve yarında da batılı birinin mutlu olması düÅŸünülebilinir mi? Bu mümkün deÄŸil! Çünkü akıl kendi başına bir mutluluk aracı deÄŸil bilakis ÅŸüpheyi eksene alarak sadece gerilim üretir. Akıl üzerinden oluÅŸturulacak bir sistemde çatışma kaçınılmaz olacaktır. Kapitalist sistemin yabancılaÅŸtırıcı gücü ve bu kültürün oluÅŸturduÄŸu sorunlar gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Tarihin hiçbir döneminde bu kadar aÅŸağılık olma, sapkın davranma, uyuÅŸturucu kullanma, insanın deÄŸersizleÅŸtiÄŸi bir baÅŸka dünya yoktur.

Ed din Ä°slam ikili iliÅŸkiyi mümkün kılıyor. Müntesipleri ile iman üzerinden inanmayanları ile de sözleÅŸme üzerinden iliÅŸki kuruyor. Zorunlu bir iman ilkesi yok ki bu dinin ilkesi deÄŸil. Ä°lke dileyen iman eder dileyen inkâr. Ama birlikte yaÅŸanacak ise bu sözleÅŸme yani ahitleÅŸme üzerinden gerçekleÅŸtirilecek. Ayrıca karşı taraf ahdini bozmadıkça kendi ahdinden dönme, der. Ve bu taktiksel ya da strateji deÄŸildir. Ontolojik bir ilkedir. Her kiÅŸinin, kesimin hakkı mahfuzdur. Suçun ÅŸahsiliÄŸi esastır. Bir topluluktan biri veya birileri ihanet etse bu topluca bir yargıya dönüÅŸtürülmez. Çünkü hedef tam bir ahlak toplumu olmadır. Tarihte belirli dönemlerde bu uygulanmıştır. Bugün de uygulanabilir. Bu bakışın seviyesine ne tarihte ne de modern dönemde ulaşılamamıştır. Yapay birey, yapay toplum ve yapay bir düzen... Her ÅŸey plastik. Aldatma üzerine kurulu bir dünya bugünün dünyası…

Din anlayışımız sanıldığı gibi var olan hiçbir ÅŸey ile çeliÅŸmez. Çünkü her ÅŸey birbiriyle uyumludur. Bu öncül, dinin doÄŸası ile uyumlu ve metafizik bir ilkedir. Yaratılan her ÅŸeyin birbiriyle uyumluluÄŸu esas alınır. Akıl, duygu, mistik algı, düÅŸünce vesaire birbirinin zıttı deÄŸil bilakis birbirini besleyen ve derinleÅŸtiren bir uyumluluÄŸa sahiptirler. Bunları karşıt görmek ve zıtlaÅŸtırarak çatışma nedeni kılmak modernliÄŸin tabiatı ile iliÅŸkili bir durumdur. O yüzden siyaseti, sosyoloji, psikolojiyi, ekonomiyi, kurumları, kiÅŸileri, toplumu, katmanlara ayırarak bir birinin karşıtı kılarak parçalamıştır. Hâlbuki bütün bunlar bir tek insanda mündemiçtir. Ä°nsan totalde bunların hepsini kendinde toplar. Ä°nsan teki, bir bireydir, baÅŸka bir boyutu ile toplumsal olana tekabül eder, siyasi tarafı baskın olduÄŸu gibi ekonomiyi gözetir. Aklını kullanır, kalbini ve duygularını unutmaz, kendi isteÄŸi ile baÅŸkalarının isteÄŸini makul bir ÅŸekilde ortak bir noktaya taşıyabilir.

 Ä°lginç deÄŸil mi? Akıl, dini nesne kılıyor. Sosyoloji dini nesne kılıyor, felsefe dini nesne kılıyor, yani aklın ürünü olan her disiplin din üzerinde bir hak iddiasında bulunuyor. Dini dilediÄŸi gibi yorumluyor. Ama din bütün bu disiplinlerin alanlarına yönelik kendi ilkelerini ortaya koyduÄŸu zaman hemen itiraz geliyor. Ä°yi de inanç üzere olan din özneldir. Ya iyi de aklın kendisi zaten öznel deÄŸil mi? Liberal felsefenin göreliliÄŸi bu öznelliÄŸe bina edilmemiÅŸ mi? Post modern kültürün ürettiÄŸi göreliliÄŸin öznelliÄŸini nereye koyacaksınız?

Din ise hiçbir ÅŸeyi nesneleÅŸtirmiyor. Bilakis onu serbest kılıyor… Dileyen inanır ve dileyen inkâr eder diyerek kendi duruÅŸunu ortaya koyuyor. Ä°mtihan olmasının gereÄŸi de bu. Bu yüzden din rahat ve bir baskı oluÅŸturmuyor. Tabii ki mükâfat ve ceza sistemini öne çıkartıyor. Ama akıl, inanmamakta serbest ve dolayısı ile mükâfat ve cezaya da inanmaz, o zaman bir baskı altında kaldığı da iddia konusu olmaz.

Modern kültür ise tam tersi tavır takınıyor. Bütün bir dünyayı kendi düÅŸünce sistematiÄŸine mahkûm kılıyor. Onları icbar ediyor. ModernleÅŸmediÄŸinizde siz barbar oluyorsunuz. Yani insan sınıfına uygun görünmüyorsunuz. Böylece size bu dünyada cezayı kesiyorlar. Ä°nandığınızda da ceza kaçınılmaz. ModernleÅŸtikçe, onların diledikleri gibi yaÅŸamaya çalışıyor ve onların ürettiklerini tüketmeye, onlar gibi olmaya çabaladıkça da onlar tarafından süreklileÅŸmiÅŸ biçimde sömürülüyorsunuz.

Din aklın nesnesi deÄŸildir, eÄŸer bir nesne olarak kabul ederseniz o zaman aklın denetiminin bir anlamı olacaktır. Ama din aklı araçsal kılar ve kendine tabi kılarak ona hedef yükler. Aklı hakikatin zemini, dini ise bu zeminin bir nesnesi kılmanın akıl açısından da bir anlamı bulunamaz...

Dinin alanı ile aklın alanı farklı… Allah, kainat ve yaratılış gibi gözler önünde olmayan hakkında akıl sadece spekülasyon yapar. Din ise vahiy ile hakikati izhar eder. Akıl, bu dini hakikat üzerinden ancak yorumlama imkânı bulur. Hakikatin doÄŸru ve gerçek gibi iki temel boyuta sahip olduÄŸu tartışılamaz. O zaman reel dünyanın varlığını yok saymak gerekir. Ama biz bu reel dünyanın içinde yaÅŸamımızı sürdürüyor ve yapıp ettiklerimiz üzerinden de imtihanı aşıp aÅŸamayacağımız belirlenecektir. Bu temel doÄŸruyu hesaba katmadan realite hakkında konuÅŸmak bizi yanlışa taşır.

Bir gerçek olarak realiteyi yeniden düÅŸünmeliyiz... Realiteye takılı kalmanın insanı özgürlüÄŸünden ettiÄŸini görememek ancak körleÅŸmeyle açıklanabilir. Ütopya ise her zaman yeniliÄŸin deÄŸiÅŸimin ve gerçekleÅŸtirilebilecek bir ÅŸeylerin varlığına delildir. Åžartlara mahkûm kiÅŸi gerçeklere sığınır. Ä°deal insan ise gerçekleri görür ve bu gerçekleri ideal olanla deÄŸiÅŸtirme mücadelesine baÅŸlar. Bu ona yaÅŸama anlamı katar. Meselenin özü bu... Bu iman ile elde edilecek bir olgu tabii ki...

Din, akıl üzerinden hayatı ÅŸekillendirir. Hayata biçim verir. Akıl dini nesneleÅŸtirmeye baÅŸlarsa o din olmaktan çıkar ve insanın aÅŸkınlıkla iliÅŸkisi kesilir. Bu da insanı bugüne mahkûm kılar. Hâlbuki insan dün, bugün ve yarından müteÅŸekkil bir derinliÄŸe sahiptir. Akıl ise sadece bugünü dikkate sunar. Realite de bugünü dikkate sunar. Tercih sizin, sığlık mı, derinlik mi?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.