Sosyal Medya

Makale

Dengede Durma

Yürürken kendini hissetmiyordu. Dalmış, aklı başından gitmiÅŸ bir halde yürüyor, fakat yürüdüğünü veya nereye yöneldiÄŸini dahi bilmiyordu. Tam kendinden geçmiÅŸ bir hali vardı; sadece ayakta durup adım atıyor, bazen yalpalasa da dengede durmayı beceriyordu. 

Bu hâlin ne kadar sürdüğünü anımsamakta zorlanıyordu. Ta ki bir ses onu kendisine getirene kadar! 

"Ooo dostum bu ne hal ya! Kendini kaybetmiÅŸ ve bulmaya çalışmayan bu halin ile nereye gidiyorsun?", sesleniÅŸi ile kendine gelmeye çalıştı. 

Kafasında bir ÅŸimÅŸek çaktı. Ä°nsanın kendisine gelebilmesi için yabancılaÅŸma kaçınılmazdı. Bunu düşündü, ama düşündüğü ÅŸeyin mahzurlu tarafları da beynine hücum etti. 

Döndü, sese yöneldi:

"Çok mu belli oluyor ya?" dedi. 

"Evet, seni tanımasam bu meczup kim diye kendime sorardım", dedi sesin sahibi... 

"Ben de tam bilmiyorum, ama beynimi kemiren bir şey var... Sanırım o beni bu kadar etkiledi ve hiçliğin anaforunda gezinmeye çıktım. Belli bir güzergahım da yok zaten.. kendimle kavga ederken başka şeyi de görme yetimi kaybedeli çok oldu..."

Seslenen kiÅŸi, "Nedir seni bu kadar kendinden geçiren ÅŸey?", diye sordu...

"Hiç sorma! Senin de başın aÄŸrır sonra..." diye cevap verdi. 

"Olsun!" dedi öteki, "Sen söyle belki birlikte kayboluruz, seni yalnız bırakacak deÄŸilim ya...".

"Şu ayrımlar, hayatla ilgili, düşünce ile ilgili metafizik ile ilgili felsefe ile ilgili vesaire... Çok somut bir şeyin çok soyut bir metafizik durumla ilgisi var mı, yok mu? Onu düşünüp duruyorum. Bütünlük, nasıl bir şey? Bu bütünlüğü parçalarının toplamı olarak mı algılayacağım, yoksa bütün parçalardan fazladır diye söylenen cümleyi mi dikkate alayım... Öyle işte düşüncede kaybolmuştum ta ki sen seslenene kadar..."

Güldü arkadaşı:

"Dert ettiÄŸin ÅŸeye bak ya... Kim bulmuÅŸ ki sen kaybedesin... Sorun ettiÄŸin ÅŸeyin tam bir karşılığı yok ki... Ancak kalbin derûnunda oluÅŸan hads ile hareket ettiÄŸinde, yani varlıkla karşı karşıya kaldığında hissettiÄŸin o tecrübe var ya iÅŸte o, ki zaten dile getirilmesi bambaÅŸka bir olay... Dile getirenlere de hâkim unvanı veriyorlar. Hem çok tabii güncel ve sıradan bir durumun çok sıra dışı ve olaÄŸanüstü bir durumun aynası olma ihtimali her zaman vardır da... Kendini kaybetmiÅŸ kiÅŸi, ama bu tecrübeyi baÅŸkası yaÅŸamadığı sürece bu söylediklerini dahi anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor oluyor. doÄŸru.." dedi arkadaşı ve devam etti:

"O yüzden ma'kuliyet aranır düşüncede... Herkesin anlayabilmesinin şartlarını taşısın diye... Ama tecrübe, eğer ma'kul bir veçhesi ile dile konu edinilmezse anlaşılması çok zor olur."

"Hiçlik ile bir karşılaÅŸman oldu mu?" diye sordu seslenilen kiÅŸi... 

"Hiçlik...", dedi, diğeri ve başladı anlatmaya:

"Hiç, öncelikle birden fazla anlama gelebilir. Kullanıldığı cümle içinde kendi anlamını bulur. Bu yüzden hiçliÄŸi tek bir anlama irca etmek doÄŸru olmaz... Ã–rneÄŸin; biri arkadaşına; sen bir hiçsin dediÄŸinde; kastettiÄŸi ÅŸey olup biten her ne ise o ÅŸey konusunda etkisiz eleman durumunda olduÄŸunu betimlemektedir. Sufiler, hiçliÄŸi varlığını mutlak varlık karşısında yok mesabesine taşıdıklarında hiçliÄŸi yaÅŸamış olurlar ve hakikat ile karşılaÅŸmış sayarlar kendilerini. Ã–yle iÅŸte, görüldüğü gibi çok farklı anlamlarda kullanılabiliyor... "

Kendini yitirmiÅŸ kiÅŸi:

"Ya zihnimi tam olarak meÅŸgul eden önemli konulardan biri de bu!" dedi... "Öyle bir an geliyor ki, bir kelimenin sonsuz anlamının olduÄŸunu idrak ediyorum. Öyle bir ÅŸey ki kelime sonsuz anlama geldiÄŸinde bunun anlamının tespiti çok mu zorlaşıyor diye hafakanlar geçiriyorum. Ama sonra bakıyorum, edebiyat metinlerine, felsefi metinlere, aynı kelime farklı anlamlarda kullanılıyor ve bir karmaÅŸa da oluÅŸturmuyor. O zaman teskin oluyorum, ama ahali, kelimeyi aynı anlamda kullandığında sorun baÅŸlıyor,  bir sürü eveleme ve gevelemenin nedeni haline dönüşüyor. Hâlbuki bilmemek bir anlamda bu konuda daha avantajlı olmalıydı, ama olmuyor... Aslında insanların hikâyesi olduÄŸu gibi kelimelerin de hikâyesi var; öyle bir hikâye ki her duyguda her düşüncede ve her eylemde sürekli kendini yeniliyor ve yeni anlam katmanlarına zemin hazırlıyor. Fakat bunun fark edilmesi zor, yaÅŸanılması ise kolaydır. Tıpkı hayat ile metafizik hayat arasındaki iliÅŸki gibi..."

"Nasıl?" diye sordu arkadaşı.

"Sıradan bir insan düşün; dini duygusu güçlü, çok bilgiye ihtiyaç hissetmeden de ahlakı çok üst seviyede yaşayabiliyor. Ama o çok bilenler ahlak söz konusu olduğunda sınıfta kalmakta gecikmiyorlar. Bu belki de içinde mevcut hale geldikleri kültürel kodların sağladığı zeminle ilişkili olabilir, ama yine de farkındalık onları bu beladan uzak tutmalıydı, ama nerede!"

"Neyse seni durdum, ama bir çay içiremedim" dedi arkadaşı, 

"Yok ya en iyisi sen beni bırak, ben kendimde kaybolmaya devam edeyim... Bu konuşmadan da bir sürü şey aklıma takıldı. Çözüme devam, ya kaybolurum ya da ma'kul bir çerçeveye ulaştırabilirsem insanlığı aydınlatırım, bu yüzden kaybolmam, inşallah hayra tebdil olur..."

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.