Sosyal Medya

Makale

Mahremiyeti olmayanların aklına cinsellikten başka ne gelir?

Bugün okuyucularımdan ve gazetemden özür dileyerek tarzımı biraz değiştireceğim, yazacağımı söylediğim gençlik konusunu da sonraya bırakacağım.

İki gün önce şöyle bir tivit attım:

“SaÄŸlık Bakanlığı yetkililerine sesleniyorum. YoÄŸun bakımlarda kadınları ayrı, erkekleri ayrı odalarda tutmak mümkün deÄŸil mi? Hastaları çıplak tutmak bir zorunluluk mu? Öyleyse kadına kadın, erkeÄŸe erkek doktor nezaret edemez mi? Bir giren beni bir daha oraya koydurursanız hakkımı helal etmem diyor, bundan memnun musunuz?”

Şu anda ben de ifade ediliş biçimi olarak aceleye getirilmiş bir tivit olduğunu anlıyorum, şimdi yazsam kelimeleri biraz değiştiririm, mesela doktor yerine bakıcı derim, ama bu önemli değil, söylemek istediğim belli. Böyle bir zorunluluk var mı diye gerçekten bilmediğim için sordum ve bunu fetva adına değil, insan onuru ve haysiyeti adına yaptım.

Fetvasına gelince:

Böyle bir zorunluluk varsa bizim için mesele kalmaz. Çünkü tedavi konusunda biz fıkıhtaki ÅŸu kurala hep vurgu yaparız: BaÅŸka bir alternatifi bilinmiyorsa, tedavi için haramlar askıya alınır. Ben saÄŸlık için, şöyle yapılması gerekir dendiÄŸinde buna olmaz diyen bir fakihe rastlamadım. Bir de genel kuralımız var ki, bunu herkes bilir: ‘zaruretler haramları mubah kılar’.

İşte bunun için sadece sordum, eÄŸer öyleyse diyecek bir ÅŸeyimiz kalmaz. Ama öyle deÄŸilse ve mesele basit bir düzenleme ile halledilebilecek bir mesele ise o zaman bizim insanımızın düşünce, inanç, hasta ve mahremiyet hakkı yok mu? ‘Hasta Hakları’ denen ÅŸey bizim hastalarımız için geçerli deÄŸil mi? Hadi diyelim ki, doktor bulma bir zorunluluk olabilir, bakıcılarda böyle bir düzenleme yapılamaz mı? Bunu sordum, yine soruyorum. En baÅŸarılı bakanlıklarımızdan olan SaÄŸlık Bakanlığı buna da bir çare bulsun diye.

Bunu neden gündeme getirdim? Birkaç yıl önce annem, birkaç gün önce de kayınvalidem yoğun bakıma düşünce her ikisi de feryat edip aynı şeyi söylediler; beni bir daha buraya koyarsanız size asla hakkımı helal etmem dediler. Onların böyle bir durumda yaşadıkları acıyı ve ıstırabı; ar duygusunu, mahremiyet ihlalini hesaba katmayanlar, akılları fikirleri cinsellikte olanlar tabii ki, anlayamazlar. Düşünün, hayatı boyunca saçını dahi kimseye açmamış bir kadın, aynı koğuşta kendisi gibi erkeklerle yan yana, çıplak olarak bir sedyeye uzatılacak, üstüne her an düşebilen bir bez parçası atılacak ve ayrım yapılmadan gerektiğinde erkek bir bakıcı gelip ona sonda takacak, altını alacak vs..

Ömrü boyunca ar duygusunu, hayâyı ve mahremiyeti en büyük sermaye olarak bilen ve yaşayan bu insanlar böyle bir muameleye katlanmaktansa ölümü bile kurtuluş sayıyorlar, işte ben bunu bizzat gördüm. Bunu böyle kabul etmeyenlere de bir şey söylemedim, onlar istedikleri gibi muamele görebilirler. Ama onların hakkı var da, böyle bir inanca sahip olanların hakkı yok mu?

Peki, sonra ne oldu? O belli televizyon ve gazeteler meseleyi yine cinsellikle ilişkilendirdiler ve bu fakire ağızlarına geleni söylediler. Böyle bir adamı nasıl yaşatırsınız diye de bir yerlere ispiyonladılar. Elbette bunun tek sebebi onların mahremiyeti ve hayâyı hesaba katmayıp, her şeye cinsellik açısından bakmaları değildi. Asıl amaçları farklı, çünkü uzun zamandır gazetelerinin kadın teni üzerinden para kazanmasını kınayan tivitler atıyordum ve bu etkili oluyordu. Nasırlarına bastık. Rahatsızlıklarının asıl sebebi bu.

Hepsine cevap vermek mümkün değil. Sadece o seviyesi belli tetikçiden söz edeyim. Bizim mahalleden devşirdikleri, kişilik kalibresini herkesin bildiği tetikçiden. Neden ondan başladım, çünkü bizim mahalleyi o biliyor. Onun rehberliği olmasa öbürleri neyin ne olduğunu anlamaz, pek çoğu da zaten bu kadar alçalamaz.

Ebrehe Kâbe’yi yıkmaya gelirken ona ücret karşılığında rehberlik edecek Mekkeli birisini buldu, Ebu Riğâl. Adı ‘Hain Ebu RiÄŸal’ olarak tarihe geçti. İşte bizim ebu riÄŸalimiz de yıllar önce bu fakire yine bir sataÅŸmıştı. Ben de kendisini muhatap almamış, patronuna, bu adam ne yapmak istiyor diye yazmıştım. O zaman Aydın DoÄŸan hiç beklemediÄŸim bir nezaketle bana mektup yazıp, onun adına özür diledi. Mektup arÅŸivimde duruyor. O da ardından benden özür mahiyetinde bir yazı kaleme aldı. Demek ki, kulağını çekmiÅŸ ve bu kadar ileri gitme diye tembihlemiÅŸti. Ama ÅŸimdi bunu yapacağını sanmıyorum. Sebebi, iÅŸte o canevinden dokunmalarımız.

O son kullanma tarihi geçmiş, yazmak için konu arayan monşerlere cevap vermeye değmez. Aslında bu adama da değmez ama çirkefliği insanı çileden çıkaracak derekede olduğu için tepki vermek zorunda kalıyoruz. Düşünebiliyor musunuz, siz yoğun bakımdaki insanlar bu hale maruz kalmasın diyorsunuz, annenizden bahsediyorsunuz, bunu tıyneti gereği hemen seksle ilişkilendiriyor. Bu karaktere ne diyebilirsiniz ki?

İşi-gücü yaranmak, istediği çevrenin neden hoşlandığını araştırıp dindarlara o noktadan vurarak nemalanmak. Onun aslında iğrenilecek şöhretiyle yaşadığı cinsel ibahiyyenin bir kısmı basına yansıyor. Daha birkaç gün önce kendinden 25 yaş küçük, yani çocuğu yaşında bir bayanla arabasında öpüşürken yakalandı. Yani bunun ve yaranmak istediği çevrenin tek derdi cinsellik. Her nasıl olursa olsun.

Her şeye cinsellik gözüyle bakan aslında kendileri, bununla suçladıkları dindarlar değil. Çünkü hayat tarzları ve kazanç kapıları bu. Kimsenin o kapıyı kapatmasını istemiyorlar. Maneviyat, hayâ, mahremiyet, tesettür diye ne bir dertleri, ne bilgileri var. Kendileri gibi olmayanları anlamak için empati kurma ihtiyacı bile duymuyorlar. Her fırsatta hallenmekten, sulanmaktan söz ediyorlar. Çünkü öyle yaşıyorlar ve başkalarını bununla suçlayarak yaptıklarını örtmek istiyorlar.

Pazar yazımızda asıl meseleyi ve tivite gelen bazı tepkileri yazacağım.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.