Sosyal Medya

Makale

Camiler ve din görevlileri haftası

Diyanet’in açıklamasına göre, “1986 yılından itibaren 01-07 Ekim tarihleri arası Camiler Haftası olarak kutlanmaya baÅŸlanmıştır. 2003 yılından itibaren haftanın ismi Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, etkinliklerinin çeÅŸitliliÄŸi artırılmış, içeriÄŸi zenginleÅŸtirilmiÅŸ ve ülke genelinde açılış merasimleri düzenlenmeye baÅŸlanmıştır. Camilerde kütüphane oluÅŸturulması, kitap dağıtımı, konferans ve paneller, toplumun dezavantajlı kesimlerine yönelik etkinlikler, cami onarım ve temizliÄŸi, organ ve kan bağışı kampanyaları, ödüllü ÅŸiir ve kompozisyon yarışmaları, radyo ve TV programları, spor aktiviteleri hafta münasebetiyle gerçekleÅŸtirilen faaliyetler arasında sıralanabilir. Bunlara ek olarak hafta içerisinde hayırsever vatandaÅŸlara BaÅŸkanlığımızca plaket verilmekte, personelimiz arasında; hafızlık, Kur’an’ı Kerim ve ezanı güzel okuma, hutbe ve ÅŸiir yazma gibi yarışmalar düzenlenmekte,  haftaya özel hutbe okunmakta, vaazlar verilmekte ve Kur’an-ı Kerim ve mevlit programları tertip edilmektedir. BaÅŸkanlığımıza baÄŸlı yurt dışı teÅŸkilatında da hafta vesilesiyle benzer etkinlikler düzenlenmektedir.”     

“2011 yılından itibaren Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle toplumun ihtiyacı olan bir konu belirlenmeye baÅŸlanmış, belirlenen bu tema ekseninde hafta boyunca çeÅŸitli etkinlikler gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir.”

Müslümanın hayatı boyunca en fazla uÄŸrayacağı, içinde ibadet edeceÄŸi, huzur bulacağı, cemaat halinde çevreye, ümmete ve insanlığa faydalı, hayırlı iÅŸler yapacağı bu mekanlara bugün “bir hafta ayırarak” dikkat çekmeye niçin ihtiyaç hasıl olmuÅŸtur?

Çünkü Müslümanların öncelikli iÅŸleri ve mekanları dünya hayatına kilitlenmiÅŸtir; Allah’a ve ahirete ayıracakları zaman giderek azalmış, devede kulak miktarına inmiÅŸtir.

Kutlu DoÄŸum Haftası da böyledir; aslında Peygamberimiz’i (s.a.) kendimizden fazla sevmedikçe imanımız eksik olur; peki Peygamberini kendinden fazla seven bir müminin günlük hayatında O’nun yeri ne kadar olur?

Ne yazık ki, bu soruya verilecek cevap çoÄŸumuz için utandırıcıdır. Ä°ÅŸte bu yüzden “mevlid kandiline ek olarak” bir de hafta tahsis edilmiÅŸtir.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

 “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoÄŸru kılan, zekâtlarını veren ve Allah’tan baÅŸkasından korkmayan kimseler imar eder. Ä°ÅŸte, doÄŸru yola erenlerden olmaları umulanlar bunlardır.”(Tevbe:9/18).

Peygamberimiz (s.a.), “Cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletli” olduÄŸunu bildirmiÅŸtir.

Bu âyetin ve hadisin bana ilham ettiği manayı şöyle ifade edebilirim:

Müminler için cemaat ve mescidden (camiden) daha önemli bir mekan ve topluluk olmamalıdır. Camiler yalnızca namaz kılmak için deÄŸil, büyük ümmetin küçük cüzleri olan cemaatlere hayat vermek için vardır. Camiye gelen müminler ile ÅŸehir içi otobüse binen yolcular topluluÄŸu arasında fark olmalıdır. Otobüs yolcuları arasında, ortak duygu, deÄŸer ve iÅŸleri/hizmetleri olan bir çeÅŸit aile bağı yoktur; ama bunlar cami cemaatlerinde olmalıdır. Esasen hadiste geçen “katlı sevap” teÅŸviki de bu aileyi oluÅŸturmaya yöneliktir. 

Camide yalnızca namaz kılıp yanındakilerle ilgilenmeden, ümmetin bir parçası olarak kendilerine düşen vazifeleri ifa etmek için bu toplantıyı vesile kılmadan ayrılan kimseleri, “dışına ÅŸeker sürülmüş bir ilacın ÅŸekerini yalayıp ilacını atan”  kimselere benzetebiliriz.  Bir baÅŸka örnek, faydalı, güzel, hayırlı bir toplantıya katılmayı teÅŸvik için gelenlere vaad edilen kitabı, çiçeÄŸi, lokumu, çikolatayı … alıp faaliyete katılmadan dönen kimselerdir.

Peygamberimiz (s.a.) hayatta iken camide yalnızca yirmi yedi kat sevaplı cemaat namazı kılınıp (teÅŸvik ÅŸekeri alınıp) sıvışmak olmazdı; cami Müslümanların öz evlerinden daha önemli, daha fonksiyonlu, daha çeÅŸitli hizmetlere mekan olan bir yer idi.  Büyük ÅŸehirlerdeki cemaati kalabalık ve bir kısmı gelip geçici olan camilerde bütün cemaat için yukarıda açıklanan birlik ve hizmetleri saÄŸlamak mümkün olmayabilir, ama buralarda ve mahalle mescidlerinde, imamın önderliÄŸinde cemaati, ümmetin bir parçası ve mahallin büyük ailesi haline getirmek mümkündür.

Hasılı camiler müminlerin, tamamı ibadet olan faaliyet ve hizmetlerinin ana merkezi olmadıkça oluş maksatları gerçekleşmez.

kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.