Sosyal Medya

Makale

İffet ve namusu kadın üzerinden tanımlama geleneği

Son günlerde hararetli bir tartışma konusu olan din-ahlak referanslı bazı söylemler ve görüşler ırz, namus, iffet gibi deÄŸerleri sırf kadın cinsi üzerinden anlatma ve tanımlama geleneÄŸimizin yeniden canlandığını, dolayısıyla patriarkal damarımızın bir kez daha ÅŸiÅŸip kabardığını gösterdi. Ancak bu damarın durduk yere ÅŸiÅŸmediÄŸi, bilakis son zamanlarda hayli popülerleÅŸen ecdat ve hamaset soslu retoriklerin sosyolojik süreci doÄŸrudan etkilediÄŸi çok açık bir gerçek… Klasik İslâmî literatürdeki rivayet malzemesinin ataerkil söylemleri beslediÄŸi de tartışma götürmez baÅŸka bir gerçek… Öte yandan, kadın cinsinin ontolojik ve sosyolojik konumuyla ilgili olarak hadis mecmualarında kendine yer bulan pek çok rivayetteki genel muhteva malum; burada zikretmeye gerek yok… Tefsir edebiyatına göz atıldığında ise Kur’an’ın kadınlarla ilgili beyanlarının asırlar boyu nasıl yorumlandığını anlamak mümkün… Bir örnek vermek gerekirse, meÅŸhur müfessir Kurtubî Âl-i İmrân 3/14. ayetle ilgili olarak ÅŸunları kaydeder: Allah bu ayete kadınlardan söz ederek baÅŸlamıştır... Çünkü kadınlar hem ÅŸeytanın kementleridir hem de erkekler için fitne sebebidir. Kadın cinsi en belalı fitnedir. Rivayete göre Hz. Peygamber, “Kadınlarınızı (cadde ve sokak tarafına bakan) yüksek mekânlarda oturtmayın, onlara yazı yazmayı öğretmeyin” demiÅŸtir(!) Çünkü onların yüksek mekânlarda iskân edilmesi erkekleri görmelerine sebep olur ve bu durum fitneye yol açar… DiÄŸer taraftan kadın cinsi erkekten yaratılmıştır; bu yüzden kadınların bütün derdi erkektir…

***

Gazâlî’nin Ä°hyâu Ulûmiddîn adlı eserinin “Rub’u’l-Âdât” baÅŸlıklı kısmına göz atıldığında Kurtubî’nin izahatından çok daha ilginç ifadelerle de karşılaşılabilir. Kadın konusunda ataerkil anlayışın bu denli geniÅŸ taban bulmasında Kur’an’ın özellikle karı-koca iliÅŸkileri ve kadının toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili birçok beyanının nüzul ortamındaki sosyolojik baÄŸlamdan soyutlanarak ontolojik çerçeve içerisinde yorumlanması, mesela bazı ayetlerde erkek ya da koca lehine zikredilen “tafdil” ve “derece”nin yaratılış baÄŸlamında izaha çalışılması kayda deÄŸer bir faktör olarak tespit edilebilir. Geleneksel izah tarzına göre kadın cinsi ontolojik açıdan problemlidir. Yani kadın yaratılış itibariyle eÄŸridir, eksiktir. Üstelik Âdem’in cennetten çıkarılması sürecinde ÅŸeytanın iÅŸbirlikçisidir. Kadınların regl, sancılı doÄŸum gibi halleri ilk kadının (Havva) iÅŸlediÄŸi bu büyük suça karşılık ödenmesi gereken bir bedeldir(!)

Bütün bunların İsrâiliyyât’tan kotarılmış asılsız hikâyeler olduÄŸu söylenebilir; fakat burada önemli olan mesele söz konusu hikâyelerin tefsir, hadis ve mev’iza literatüründe sanki vahye dayalı bilgiler gibi kendilerine yer bulabilmesi ve halk katında dinî hakikatler gibi telakki edilebilmesidir. İlginç olan ÅŸu ki sayısız İslâmî kaynakta kadın salt kadın olarak ÅŸeytanın kemendi ya da fitnenin ta kendisi olarak nitelendirilirken, annelik söz konusu olduÄŸu an itibariyle tüm ontolojik arızalarından arınmış meleksi bir varlık gibi tarif edilmektedir. Annelikle ilgili bu sahih tarifte Kur’an’ın belirleyici olduÄŸu şüphesizdir. Åžeytanın iÅŸbirlikçisi rolü ise kuÅŸkusuz geleneÄŸe aittir. Fakat sonuçta kadının bir taraftan fitne ile özdeÅŸ kılınırken, bir taraftan da anne statüsünde yere göğe sığdırılamaması hakikaten ilginçtir. Bu konudaki izahat borcu ise gelenekçilerimize ait olsa gerektir.

***

Irz, namus gibi deÄŸerler sadece geçmiÅŸte deÄŸil, günümüz İslam dünyasında ve dolayısıyla en baÅŸta iÅŸaret ettiÄŸimiz gibi bizim memleket sathında da hemen her zaman kadın üzerinden tanımlanır. Çünkü geleneksel din anlayışımızda ataerkil kalıp yargılar son derece baskındır. Hâliyle, dinî-ahlâkî söylemlerde ırz, namus ve iffet kadının hanesine kodlanır. Bu kodlama uyarınca söz konusu deÄŸerlerin muhafazası kadına, kadının bekçiliÄŸi ise erkeÄŸe aittir. Ahlâkî bekçiliÄŸi haysiyet ve ÅŸeref kodlarıyla da pekiÅŸtirilen erkek için, kadın cinsinin çok ciddi bir tehlike ve tehdit unsuru olması gayet tabii hale gelir. İşte bundan dolayı tıpkı bizim gibi ataerkil kalıp yargıların hüküm sürdüğü toplumlarda, sözgelimi başörtüsüz kadınlar/kızlar hakkında, “Açıl kızım; gelen öpsün, giden yalasın” gibi son derece çirkin ifadeler dinî nasihat babında kullanılabilmektedir. Başörtülü bir kadının sigara içmesi ise farklı kesimlere, “Benden ümidinizi kesmeyin, zira sizinle paylaÅŸacak çok ÅŸeyim daha var” mealinde bir mesaj olarak yorumlanabilmekte, fakat sakallı ve cübbeli bir erkeÄŸin sigara içmesinin böyle bir mesaj içerme ihtimalinden dahi söz edilmemektedir. Kanımca bu sakat anlayış, “Kadının günahı, erkeÄŸin elinin kiri” gibi kliÅŸelerde ifadesini bulan zihniyetle de az çok iliÅŸkilidir. Oysa biz biliyoruz ki başörtüsüyle ilgili Nûr 24/31. ayette kadınların bakılması haram olan ÅŸeylerden gözlerini sakındırmaları ve iffetlerini korumaları emredilir; fakat aynı emir bir önceki ayette erkeklere tevcih edilir. Demek ki iffet kadınlar kadar erkekleri de ilgilendiren bir emirdir. Demek ki kadın için günah olan bir fiil erkek için el kiri deÄŸildir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.