Sosyal Medya

Makale

Kalıcı Konut Duası

Açıkta duran mutfak tüpüne tığ iÅŸiyle triko kazak giydiren, koltukları, iskemleleri, hatta televizyonları dantelle süsleyen millî zevkimizin bir izahı da Frenklerin “Horror vacue” (BoÅŸluk korkusu) dedikleri ÅŸey olmalı. Bunun ÅŸehircilik alanındaki tezahürü, hiçbir yerde boÅŸ bir arazi bırakmadan hatta gökyüzünü iÅŸgal edilmesidir. Oysaki güzel ÅŸehirleri fark ettiren asıl unsur, park, meydan, koruluk veya düpedüz boÅŸluk, yani çocukluÄŸumuza nefes aldıran, oyun yerimiz olan arsaların varlığıdır. Ä°ÅŸte bu boÅŸluk korkusu adlı sapmanın üzerine bir de 17 AÄŸustos depremi adlı toplumsal travmanın ürküntüsünün müteahhitler(!) tarafından ranta dönüştürülme projesi adeta bir ÅŸark kurnazlığıdır. Bu zulmün simgesi olarak hayatımıza sokulmuÅŸ ‘Kalıcı Konut’ kavramı ise her ürkek kentlinin adeta rüyası mesabesindedir.

Hayat boyu faizle borçlanmayı göze alarak, edinilmesi için her türlü fedakarlığın yapıldığı Kalıcı Konut(!) sahibi olunması için Kuran’da bir dua var mıdır?

“Ä°mana ermiÅŸ olanlara da Allah, Firavun'un karısını(n kıssasını) örnek getirmiÅŸtir ki o: ‘Ey Rabbim! Senin katında (olan) cennette benim için bir köşk inÅŸa et, beni Firavun'dan ve yaptıklarından koru ve beni ÅŸu zalim halkın elinden kurtar!’ diye yalvarmıştı!”(Tahrim/11)

Allah, iman iddiasında olanlara "Firavun’un sınır tanımaz azgınlığına ve onun kötü sonuna beni de ortak etme” diyen Firavun’dan razı olmayan hanımının yaptığı kalıcı konut duasını örnek gösterir. Asiye annemiz bu yakarışıyla, eski Mısır’da ilâhlığını(!) ilân etmiÅŸ, erkek çocuklarını katleden, binlerce kadını hayâsızlaÅŸtıran, inananlara hayatı zindan eden, zalim Firavununun ‘Frist Lady’ si olarak kalıcı sanılan saraylarda saltanat sürmeyi reddetmiÅŸtir. Bu isyanının sonunda öldürüleceÄŸini bile bile bu ÅŸeytani düzeninin devamı için sunulan her türlü dünyevi unvanı reddedip, tükenmeyen cennet nimetine talip olmuÅŸtur. Yani isyan, zalim firavuna karşı yapılınca Salih bir amele dönüşmüştür.

Asiye annemizin, firavuna ait ikiz kulelerde zevki sefa etmek yerine cennetteki köşke talip olarak sabretmesi, ancak “Dünyada iman, ahirette kalıcı mekân” ÅŸeklindeki yöneliÅŸiyle mümkün olmuÅŸtur. Bu düşünüşle yeryüzünü imar edecek insanın yapılaÅŸması, kardeÅŸliÄŸe ulaÅŸtıracak ÅŸekilde paylaşıma uygun ve kendisine hizmetkâr kılınmış tabiatı tahrip etmeden gerçekleÅŸmelidir. Fakat Kuran’ın Asiye annemiz ile duyurduÄŸu prensibin tam tersi olan “dünyada mekân ahrette iman” adlı sapma, yaÅŸadığımız vatan toprağını bir gayrimenkul olarak deÄŸerlendirip ranta çevirenlerin elinde heba olmuÅŸtur. Geri dönüşü olmayan çarpık ÅŸehirlerde yaÅŸamak, beraberinde kardeÅŸliÄŸin yerine rekabeti ve beraberinde birçok psikolojik hastalığın en önemli belirtilerinden olan kendini yalnız ve terk edilmiÅŸlik hissini de getirmiÅŸtir. Asıl ironik olansa ÅŸehirlerin bu halinden sorumlularından Karadenizli mütahitlerin kız çocuklarına çoÄŸunlukla Asiye ismini koymasıdır.

Deprem sonrası hayatımıza sızan uzun vadeli faizle borçlanarak “kalıcı konut” edinme kavramını Asiye annemizin duası üzerinden deÄŸerlendirdiÄŸimizde kandırıldığımızı görürüz. Zira kıyametten yani son saatten sıklıkla bahseden Kuran’a göre kalıcı konutlar cennettedir. Herkesi faizle borçlandırarak dünyayı cehenneme çeviren ve insanları yalnızlığa mahkûm eden ÅŸehirler kurarak tüten bu son ocağı iÅŸgal eden küresel firavunlarla mücadele edip onlardan razı olmayanlar, iÅŸte onlar, cennetteki gerçek kalıcı konutlarda, iman iddiası onanmış kardeÅŸleriyle ilelebet payidar olacaklardır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.