Sosyal Medya

Makale

Ortadoğu: Kaostan Düzene

21. yüzyıldan itibaren dünya siyasal dengesi yapı bozumuna uÄŸradı. Sovyetlerin dağılımı ile baÅŸlayan Yeni Dünya Düzeni ABD önderliÄŸinde tutmadı ve tekli güçten çoklu güce dönük yeni bir siyasal arayış baÅŸ gösterdi. Dünyanın kalbi olan Ä°slam Dünyası özelde de Bilad-ı Åžam baÅŸta olmak üzere yeni bir düzen arayışının zemini oldular. Afganistan iÅŸgali ile baÅŸlayan Çeçenistan savaşı ile devam eden ve Bosna Hersek katliamı ile süre giden bu çatışma ve dizayn hali Körfez savaşı ile ve Irak’ın iÅŸgali ile süreklilik kazandı. Bu çatışmayı derinleÅŸtiren Arap Baharı ve son olarak Suriye iç savaşı ile Irak’ta durdurulamayan iç savaÅŸ ile tavan yaptı.

Son beş yıldır Ortadoğu tam bir cadı kazanına döndü. Yeni düzenin kurulabilmesi ve kaosun düzene dönüşmesinin zemini olan bu topraklar güç savaşı yüzünden hem tahrip oldular hem de insanlığın vicdanında derin bir yaraya dönüştüler. Özellikle Halep özelinde gelişen katliamlar ve çocukların içinde bulundukları savaş hali yürekleri dağladı. Ama bütün bunlar yeni bir sürecin başında olduğumuzu hatırlatan siyasal olaylar olarak kayda geçilmelidir.

Eskiden beri OrtadoÄŸu’ya hâkim olan uzak doÄŸuya da batıya da hâkim olabilecek bir siyasi, iktisadi ve kültürel gücü elinde bulundurmuÅŸ olur. Bu yüzden Osmanlı’nın yıkılışından bu tarafa bu topraklar ya müstemleke oldular, ya da mütegallibe valileri tarafından yönetildiler. Ä°kinci dünya savaşından sonra nispeten özgürlüklerine kavuÅŸan bu devletler uluslar arası güçlerin yedeÄŸinde politik tutumlar takındılar. Bugün ise yine uluslar arası güçler tarafından ikili bir sıkıştırmaya tabi tutulmaktadırlar. Ya katledilerek öldürüleceksiniz veya uluslar arası güçlerin sizi sömürerek yaÅŸamanıza izin vermesine rıza göstereceksiniz. Fakat bu yeni dünya düzeni kaos üzerinden inÅŸa olacak gibi görünüyor. Özellikle son terör olaylarına bakıldığında Avrupa’yı da içine alan bir geniÅŸliÄŸe sahip olacağı bekleniyor.

Ortadoğu üzerine yeni planın ipuçlarına bakıldığında her ülkenin üç beş parçaya bölünmesi sürecinin aktif tarafları olduğu ortadadır. Uluslar arası güçler bu parçalanmayı sağlayacak meşru zemini oluşturmak için her türlü etnik veya dini unsuru harekete geçirerek onlara desteğini sunarak onlara bir toprak parçası vaadinde bulunuyor ve böylece kaosu derinleştiriyor. Savaş artıklarını sahaya sürerek onlara stratejik ve taktik siyasi ve askeri desteği sunarak onları buldozer gibi kullanıyor ve böylece toprağı stabilize ediyor. Daiş yetmedi Haşdi Şabi, ona da PKK ve onun özelinde bütün şiddet yanlısı sol örgütleri toparlayarak bir anda cepheye sürmede bir beis görmüyor. Türkiye özelinde elli yıl emek verilmiş bir örgütü sahaya sürerek ortalığı toza dumana boğma girişimleri neredeyse eş zamanlı sahadadır.

Yalnız bu sürece önce Türkiye karşı çıktı ve Suriye politikalarını bu hedef üzerine oturttu. Ä°lk baÅŸlarda ABD ile yol yürürken ABD’nin hedefleri çakışmayan tutumlar ön plana çıktığında bu sefer Türkiye Rusya ile yeni bir yol arayışına yöneldi. Bu noktada her bölge ülkesinin bu kaostan etkileneceÄŸi gerçeÄŸi öne çıktığında ise bölge ülkeleri isteyerek deÄŸil ama zorunluluktan dolayı birbirlerine yakınlaÅŸtı. Halep’te son ateÅŸkes ve insanların muhasara altından çıkarılması meselesi çözüme kavuÅŸtu. Bölge ülkelerinden hem Suudi Arabistan hem Ä°ran bu kaostan zararlı çıkmama adına Türkiye politikalarına yönelme zorunda kaldılar. Rusya ise bu noktada hem içeri dâhil edildi. Hem de çok can yakan bir durumun ortasında kaldı. Önce Ä°ran ile yol arkadaÅŸlığı sonra ise Türkiye ile uçak düşürülmesi olayına raÄŸmen birlikte yol alma kararlığını göstererek uluslar arası güçlerin oyununu bozma giriÅŸimine yöneldi. Bu ikiliye Ä°ran da katkı sununca son anlaÅŸma ile ABD politik olarak dışarıda kaldığında dış iÅŸleri sözcüsü ile açıkça belirtti.

Bu kaos bir akıl tarafından dizayn ediliyor. Ve bu akıl her politik gücü buna dahil ederek seçeneklerini artırıyor. Uluslar arası güç kendi politik tutumlarının yerleşik hale gelmesi için kendi ilkelerinden çoktan vazgeçmiş durumda. Eskiden bunu el altından ajanlar aracılığı ile yaparken bugün bunu en üst düzey askeri yapı ile açıktan yapmaktadır. Dün terörist dediği örgüte bugün kahraman gibi davranabiliyor. Bu esnekliğe uyum sağlayan politik güçler ayakta kalacak ve bu süreçte isteklerine kavuşma imkanı oluşturabilirler. Uyum sağlamayanlar ise oyun dışında kalacaklar. Bu iktidarları oluşturan yapılar içinde geçerli. Türkiye özelinde ilk olarak Ergenekon tasfiye edildi. Kemalizm üzerinden iktidarı devşiren grup bir başka grup tarafından oyun dışına itildi. Sonra devlet aklı devreye girerek bu yeni gücü Feto olarak tanımlayarak onu da devre dışı tuttu. Darbe girişimine yönelen bu yeni yapı karşı darbe ile diskalifiye ediliyor.

Soru şu: olagelen siyasal hareketler bu üst akıl dışında mı gerçekleşiyor, yoksa aslında üst aklın istediği sonucu elde etmek için izin verilmesi sayesinde mi gerçekleşiyor? Bu soru aslında bizim bir çıkış arayışımızda nelere dikkat kesilmemizi de öne çıkartacaktır.

Önce ne olup bittiÄŸini doÄŸru anlamalıyız. Sonra bir yakınlaÅŸmayı saÄŸlayan ÅŸartların ne olduÄŸunu doÄŸru tespit etmeliyiz. Sonra bu yakınlaÅŸmanın sonuç alıcı olabilmesinin ÅŸartları üzerine düşünmeliyiz. Önce bu topraklarda mevcut olması istenen durumun bir özetini yapalım: önce din içi savaÅŸlar, Sünni, Åžii, alevi vesaire… Sonra Türk, Kürt, Arap, Fars, vs. yani hem etnik ayrım hem dini ve felsefi ayrımlar derinleÅŸtirilerek varlık sahasına çıkarılması ve bir daha bütünlüğün saÄŸlanamayacağı bir vasatın inÅŸası içinde bunların birbirleri ile savaÅŸtırılması da dahil olmak üzere birbirlerinin zihin derinliklerine iÅŸlemesi için karşılıklı katliamlara imza atmalarını saÄŸlayacak zeminin oluÅŸturulmasını saÄŸlamak. Aslında senaryo çok basit, her türlü ayrımı ve unsuru harekete geçirerek bölüp parçalamak ve bir daha bir araya gelemeyecek bir ÅŸekilde siyasi, sosyal ve psikolojik parçalanmaya itmektir.

O zaman çözüm ne? Aslında çözüm basit… Onların yaptıklarını reddetmekle baÅŸlamak yeterli olacaktır. Ayrıca satın alınmış hainlerin yaptıkları kötülükleri o etnik veya dini unsura dayandırma yerine o kiÅŸinin yani failinin bizzat kendisini hedefe koyarak insanın vicdanını harekete geçirmek ve böylece hainlik yapan, katliam yapanların umduklarına nail olmalarına engel olmak lazım. Yani ÅŸiddeti bir dil olarak seçen DaiÅŸ’i Sünni olarak görmemek HaÅŸdi ÅŸabi ve benzerlerini Åžii olarak görmemek, Ya da Suudi Arabistan’ı yemende yaptıkları yüzünden SünniliÄŸe saldırmamak ve Ä°ran’ın yaptıklarını da ÅžiiliÄŸe eklememek. Tam tersi devletlerin mezhepleri ve dini düşünceyi veya felsefi yaklaşımı araçsallaÅŸtırarak varlık sahasına çıkışını meÅŸrulaÅŸtırmamak elzemdir. Daha önce de söylediÄŸim gibi: Ä°slam Dünyasının dört unsuru olan Türkler, Kürtler, Araplar ve Farisiler birlikte durarak bu siyasal parçalanmayı ve kaosu durdurabilirler. Bu noktada Rusya, Ä°ran ve Türkiye birlikteliÄŸini Suudi Arabistan ve diÄŸer körfez ülkelerini de dahil ederek bu uluslar arası güçlerin heveslerini kursağında bırakma imkanı hasıl edilebilir. Bu yüzden parçalanmaya karşı bütünlüğü savunmak. Herhangi bir dini duygu ve düşünceyi veya felsefi yapıyı savunmak yerine hepsinin varlık sahasında oluÅŸunu sahiplenmek ve onların yaÅŸam haklarının kendi yaÅŸam hakkı gibi kutsal görülmesi saÄŸlanmalı ki barış saÄŸlam temellere sahip olsun. Bu noktada ülke içinde de kötülüğü herhangi bir ırka veya felsefi bakışa yüklemek yerine bizzat failine yükleyerek aynı duyguya sahip kiÅŸilerin de bu bütünlüğe sahip çıkmasını saÄŸlamak önemlidir.

Ve en önemlisi, kamu vicdanını yaralayacak iktidar hamlelerinden uzak durmak, liyakat ve ehliyeti öne çıkarmak önemlidir. Bunu besleyecek iktisadi bölüşümü eksene alan politik tutumlar öne çıkarılmalı ki suçlamaların bir karşılığı olmasın. Her halükarda meşru muhalefetin sözüne dikkat kesilirken haksızlıklara izin vermeyerek gayrimeşru muhalefete güç kazandırılmamalıdır.

Birlik, bütünlük ve topyekûn bir dayanışma ile bu uluslar arası gücün saldırısı ve buraya yönelik politikaları boşa çıkarılır ve bu yeni düzenin mimarı bu toprakların sahici iktidarları olabilir. Önemli olan bu sağduyuyu gösterecek güçlü bir sivil vicdanın oluşumuna katkı sunmak ve entelektüel bağımsızlığı kazandıracak bir vasatın oluşunu desteklemektir. Değerlendirmeyi yaparken bu ilkeleri dikkat almak ve uluslar arası güçlerin ekmeğine yağ sürecek suizanlara itibar etmemek asıldır.

Bakışımızı bir süreç yaşadığımızı göz önüne alarak yeniden biçimlendirmeli ve zorunlulukların oluşturduğu birliktelikleri kalıcı hale getirmenin imkanları olarak güveni tesis edecek siyasi, iktisadi ve toplumsal adımların atılması kaçınılmaz olmalıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.