Sosyal Medya

Makale

Irmağın Suyunu İçmeyenler

Poskıranlı Ä°smet Efendi, son hac yolculuÄŸunun ardından kelamı uzatmaz muhataplarına sadece Kur’an okuyan, heybetli olduÄŸu kadar da yufka yürekli, hizmet ehli bir pirifânidir. Hayatının bu son deminde emektarı, kardeÅŸliÄŸi, teÅŸrifatçısı Cemil Efendi ve ters tabiatlı, kaprisli hanımı ile küçük bir dergâhta yaÅŸar. Balat’ın unutulmuÅŸluÄŸunun ve örselenmiÅŸliÄŸinin aksine her gün ziyaretçisi olan bu dergâh, hayat serüveninin getirmiÅŸ olduÄŸu fırsat, gaile, musibet, hayır, ÅŸer gibi iniÅŸ ve çıkışları, Yaratanı nezdinde ‘lehinde veya aleyhinde’ olup olmadığını öğrenmek isteyen her kesimden müminlerle dolup boÅŸalır.

Yine bir akÅŸamdır. Balat’ın arka sokaklarına sinmiÅŸ yoksulluk ve derbederlik, dergâhtan içeri adım atılınca güçlü bir arınmışlık ve huzura yerini bırakır. TeÅŸrifatçı Cemil Efendi, hizmet ve gönül adamlarında görülebilecek bir içkinlikle misafirler ile Åžeyh arasında mekik dokur. Bu kez gelen üç genç adam adına söz alır. ‘Seydam, bu Mustafa kardeÅŸ, inÅŸaat mühendisi. Belediyede müdür olacakmış, bu Ahmet kardeÅŸ polis, narkotiÄŸe komiser olarak atanmış. Muhammed kardeÅŸ ise maliyede, baÅŸmüfettiÅŸ olarak tayini gelmiÅŸ. Pozkıran’lı gözlerini diker ve bu üçlüyü dikkatlice uzun uzun süzer ve sonra uzaklara dalıp gider… Birden  yüksek ses ile ‘Bakara 249’ı oku bakalım hafız’ der.

Tâlût askerlerle beraber (cihat için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim onun suyundan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dedi (Bakara / 249)

Cemil Efendi “Anladınız mı canlar?” diye sorduÄŸu üçlüden çıt çıkmaz. Åžeyh kalkıp gider. Cemil Efendi; “Hazmı zor olan meselenin sonu rahmettir” deyince, muammayı çözen diÄŸerlerine haber versin deyip ayrılan bu üç genç adam, o geceyi tefsir kitapları ile geçirirler. Mesele gelip ırmak ile imtihan edilmekte kilitlenmektedir. Irmaktan kana kana içmek yâ da bir avuç içmek. Kana kana içenler o an kuvvetlenmiÅŸ sanmışlar, ama ırmağı geçince güçlerinin tamamını kaybetmiÅŸlerdir. Bir avuç su içmekten kasıt nedir sorusu ise baÅŸlayacakları memuriyetleri öncesinin ilk imtihanlarıdır.

Mustafa görevinin ilk haftası da önüne ödenmesi gereken hakediÅŸler bekler. HakediÅŸle ilgili yaptığı ÅŸantiye ziyaretinde ÅŸaşırıp kalır. Yapılan iÅŸler ile düzenlenen hakediÅŸler arasında korkunç bir fark vardır. Yine de ‘bilmeyen birine yaptırmışlar bu hakediÅŸi’ diye toz konduramaz kardeÅŸlerine. Sonra esas rakamlarıyla düzelttiÄŸi hak ediÅŸleri, gereÄŸi yapılsın diye geri gönderir. Bunun karşılığında takdir beklediÄŸi üst düzey yönetici, “Hak ediÅŸ dosyasını deÄŸiÅŸtirmiÅŸsin bu ne hızlı giriÅŸ” diye gürler. “seni bizdensin diye buraya aldık, senin bizimkilerin ÅŸirketine yaptığına bak. Biz buralarda kadrolaşıp bu toprağı Ä°slamileÅŸtirmek için çalışırken sen taÅŸ koyuyorsun. Komünistler birbirini tutarken senin dava arkadaÅŸlarına yaptığına bak’ Bu aba altından sopa göstererek ÅŸuurlandırma seansı bir saat sürer. Son söz ise; ‘Dosyaların sayfaları sana eksik gönderilmiÅŸ, tekrar kontrol et ve raporunu ona göre düzelt’ ÅŸeklindedir. Ä°ncelediÄŸi dosyanın altında 3 yıllık maaşı kadar kabarık zarfını fark edince irkilir.  Zarfı alır, üstüne ‘biz bu ırmaktan su içmeyeceÄŸiz’ diye yazar ve ilgili firma sahiplerine geri gönderir. Ama asıl imtihan onu evde beklemektedir. Hanımı, ‘bu gün gelen başörtülü hanımın kocası size iÅŸ yapıyormuÅŸ. ÇocuÄŸun notları iyi diye bu laptopu hediye etti’ deyince başından aÅŸağı kaynar sular dökülür. “iÅŸte bu bir avuç su bu olmalı” diye iç geçirmesini fark edemeyen hanımı bu cömert hediyeye sevinemeyen kocasını garipser…

Ahmet komiser gizli bir operasyonla ele geçirilen uyuÅŸturucu dosyasını incelerken, yakalanan ile rapor  edilen arasında bir milyon hap eksik olduÄŸunu fark edince çok çarpıcı bir rapor hazırlayıp amirlerine sunar. Lakin ertesi sabah, çok gizli sivil bir yetkili(!) ona dosyaya itirazının haksızlığını anlatmak için ziyaret gelir ve ‘Bu haplar düşmanımızın gençlerine gitti.  Para ise bölücülerle mücadelede kullanılacak ki ülke kan gölüne dönmesin” diye uyarır. Yetkisi kendinden menkul bu sivil yetkili onun yüzüne uzun uzun bakıp Ahmet’in bu ırmaktan su içmeyeceÄŸini anlayınca “evine git bir daha düşün “diye tembihler. Düşünceli ve yılgın olarak vardığı yuvasında hanımı onu sevinçle karşılar. Elindeki uçak biletlerini havada sallayarak “Rüyalarımız gerçek oldu bey. Bak ikimizi de kırk günlük hacca gönderiyorlar; tövbe etmek ve arınmak için iyi bir fırsat’ der. Ahmet’in “Bu uçak, o ırmağı geçemez ki” cevabını farklı bir iklimin heyecanına kapılmış hanımı duyar ama anlayamaz.

Muhammed ise daha ilk görevinde, abonesi olduÄŸu, yıllardır Ä°slami ekler veren bir gazetenin ve o gazetenin baÄŸlı olduÄŸu holdingin büyük bir yolsuzluÄŸunu ortaya çıkarır. Bunun üzerine ona da yukarılardan ‘Gazete bir milyon satınca ülke kurtulacak, uyan artık’ diye ikaz edilerek medyanın bizden olmasının faydaları hatırlatılır. O gün giydiÄŸi takım elbisesinin ceketini kuru temizlemeye vereceÄŸi için ceplerini boÅŸaltan hanımı bir tek taÅŸ yüzük bulur. ‘ilk maaşından bana tek taÅŸ yüzük almış’ diye havalara uçar. Bunu öğrenen Muhammed ise hüzünlenmiÅŸ “bu yüzüğün taşı nerede çıkıyor biliyor musun“ diye sorunca, “derin sulardan herhalde” diyen hanımın cevabına itiraz ederek der ki; “Hayır, yasak ırmağın yatağından”

Yine bir akÅŸamdır. Balat’ın arka sokaklarındaki yoksulluk ve örselenmiÅŸlik, ırmaktan kana kana su içen bahadırların ihanet abideleri gibidir. Denizden gelen bıçkın bir rüzgârın kesip attığı hayatlar, yarınsızlık ve adaletsizlik girdabında derbederdir. Cemil Efendi, dergâhın eÅŸsiz dinginliÄŸine sığınan bu üçlünün, birbirinden habersiz eÅŸ zamanlı geliÅŸlerini derin bir sükûnet ile karşılar. Åžeyhin huzuruna çıkardığı üçlüyü. “Seydam’ der, ‘bu üç kardeÅŸ çok susamışlar ama yine de ırmaktan su içmemiÅŸler ” Poskıranlı odasından bir zemzem sürahisi ile döner. Bu onun son nefesinde dudağına sürsünler diye kefeni ile birlikte sakladığı zemzemdir.  Yüzünü dolunay gibi parlatan bir tebessüm eÅŸliÄŸinde zemzemi onlara tek tek ikram eder. Üçlü kana kana içerler; Hacer’e sunulmuÅŸ o berrak ve tertemiz sudan…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.